- 731 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Devr-i Alem
DEVR-İ ÂLEM
Unutulmaz günlerden birinde, belki ilkinde bir gün:
Gönül Dağı’nın yukarılarında bir kar zerresi dayanır mı zulmün en adi bakışına? Kutsallıktan gelecek için paye alarak aklığıyla, bütün meşakkatleri yüklemiş omuzlarına, ümitlerini dileklerine katıp atmış kendini aşağılara.
Bir iki olmuş, katlanmış her an, milyonları basıp bağrına, ümitlerin tek çarelerin, dileklerin ideal zerrecikliğinden sıyrılıp bütün aleme hitap eden Gönül Çığı olur da durur mu modern yetiler?
Arzularının renkleriyle boyamak için değiştirmişler Newton’un prizmasından çıkan yedi ışıktan birini. Sarmış ahtapotun sekiz kolu gibi sekiz renk, emmeye başlamış vantuzlarıyla ümitleri, dilekleri, tek çareleri.
Kâinatın en vahşi galaksilerinden en gelişmiş vahşetle bezenmiş paçavraların serpildiği zamanı da kaçan daireler tutup geri getirmişler dünyaya kan sıcaklığı ile.
İskender’i hatırlatan düğüm gibi olmuş realiteyi yaşayanlar, serpilmiş ölü toprağının uçuşmasını beklerken, domuz yapı dökülmüş her yan tarumarlığa teslim edilmiş.
Tutanın elinde kaldığı yerde Rodin’in heykeli olup kalan canlar ve akmak istemeyen kanlar. Görüp inanmayanlar, inanıp görmeyenler arasındaki farksızlık kadar sabit rüyalarda realite şaşkın. Üzgün. Rüyalaşmayı hedeflemekte. Berrak suda süzülen boynu bükük kuğular gibi süzülmekte tekelci yılanlar.
Bütün gözler ama. Zaman dayamış burunlarının ucuna renksiz demiri, hâlâ anlamsız güvercinler alkış tutmakta. Kulpsuz ibrikte kulp görmekte.
Satın alınmış gibi görmek.
Mezardaki sahip misafire dert anlatmaya çalışmakta. Voyvoda’nın vampirliğinden ilham almış ayaklar, kimi beyinleri istila etmiş, kimilerini esir kuruşun ucuna bağlayıp, kimilerini hipnotize…Bakar, görür, susar körler susmakta körlüklerinden. Dedim ya satın alınmış gibi görmek.
En kaliteli mürekkepler yaşayan hortlaklardan gayri, ölmüş hortlaklı yazmakta, birileri bir haritayı parçalamakla meşgulken kalemin uçları hep başka yöne dönmekte. Diller, asrın kutu gibi şatolarında realiteyi örtmekte. Oyalamak serbest.
Kaloriferci dostlar görsün dercesine yaşlı kurulu doldurmakta ocağı. Pazarlıklar ikili sürmekte.
Cadı masallarındaki gerçek olduğu yerdeki gece ezmekte mazi-ati ikilisini. Bunamış dedeler dercesine doğmamış çocuklara, rafa kaldırılmakta yarınlara bürünmüş kan. Bekleyiş yaklaşmakta adım adım…
Söz gelişi milyonlarca göz kulak susmuş dağın taşın feryadından da küçük fısıltılar feryatlar ecel olduğunda duyulur olmuş sadece.
Şaşırmış kaptanlar gibi rotasız dönüp durmakta sanılmakta vaka. Bir tek organize dümene yapışmış aslında. Su gizlemiş emelleri.
Çare?
Çare Lokman Hekim’e rüzgâr olmuş, dağıtmış yaprakları, bu güne getirmiş. Yarınların kan kokusu sarmış dört bir yanı.
Huzur ancak Uranüs’teki yivlerin arasından görünmekte sükûnette mayın sesinden korkmadığı zamanlar.
Bütün zamanların kitabı çareyi haykırmakta, emir almış nöbet almak için sırayla şehadeti tatmakta ümitler, dilekler, tek çareler. Bahsi toprak kazanmakta, değişik bakışlarda değişik renkler dans etmekte dilinin ucunda bir yabancı müzik.
Garip bir tirat bu. Söyleyenin değil söyletenin ve dinleyenin anladığını sandığı sözler. Kerrat cetveli olur da hesaba gelir de İzafiyet teorisindeki rakamlar korkar yarınlardan. Zavallı Einstein.
Bir yanda ispiritizma, diğer yanda sitriptiz-ma yaşarken, falcılar ve kalcılar meydan okumaktayken lafla bir şeylere, yarın niyetiyle bu günü işgal etmiş ayılar ve dayılar gülümsemekte ceplerin iç bükey yahut dış bükeyliğine.
Ücranın köşelere, icranın şişelere hükmettiği yerde, yokluğa bürünen ümitler, dilekler ve tek çareler suskun.
Nüfus planlamasına uygun sürü halinde üreme emri verilmiş bir yön. Hazırlık tüm hızıyla koşmakta asfalt yollarda, otobanlarda. Yarının kırmızı halıları dokunmakta.
Baykuş en masum maskesini takıp, göz kırparak mahzun mahzun bülbül olduğunu söyletmekte kargalara. Gece körü güller inanmakta.
Gerçek, çarede, çare gerçekte yaşamaktayken ikisini de tıkmışlar yer altında bir hücreye. Erlik beklemekte gardiyan olarak başlarında. Medyumlar susmakta. Çözümsüz ağızlar ahkâm kesmekte her yerde. Kâğıtlar magazin boyanmakta baldır bacak.
Fısıltılardan uzak yarın yaklaşmakta adım adım.
Kan kokusu gelmekte bugüne. Tuzlu, acı.
Çığ kızıla dönmekte aklığını satıp.
Doğmamış çocukların cesetleri yürümekte sokaklarda. Harita yırtılmakta. Kalem beyaz çizmekte kırmızıları.
Cılız dualar yükselmekte bazı geceler gökyüzüne yarınlar için: “Allah yardımcımız olsun!”
Amin!