- 666 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yüreğindeki Kara Delik
Burak arkadaşları ile geçinemeyen, huysuz ve kötü karakterli bir çocuktu. Okul çıkışı ve diğer günler hep arkadaşları ile kavga eder, onlara zarar verirdi.Evleri tek katlı bahçeli ve etrafı tahtaperdelerle çevrili ve çok güzeldi. Annesi ve babası onun bu yaramazlıklarından çok bıkmışlardı.Babası onu bu huyundan vazgeçirmek ve arkadaşlarını sevdirmek için değişik bir yöntem buldular.
Bir gün babası Burak’ı çağırıp ona içi çivilerle dolu bir torba verdi ve onu bahçedeki Kağan’la beraber pembeye boyadıkları tahtaperdenin önüne götürdü ’Arkadaşlarınla tartışıp, kavga ettiğin zaman, her seferinde bu tahtaperdeye bir çivi çak’ dedi.
Burak, ilk günde tahtaperdeye bir hayli çivi çaktı. Sonraki haftalarda kendi kendini kontrol etmeye alıştı ve geçen her gün daha az çivi çaktı.Her çivinin altına da arkadaşlarının adlarını yazdı.Nihayet bir gün hiç çivi çakmadı. Kendiside buna şaşırdı,’nasıl olur’ dedi.Artık hareketleri düzelmeye başlamıştı.Babası onu yeniden tahtaperdenin önüne götürüp’ bu günden başlayıp tartışmadığın,kavga etmediğin her gün için tahtaperdeden bir çivi sök’dedi.Günler hızla geçti ve bir gün geldi ki her çiviyi sökmüş oldu.Tahtaperde bomboş kaldı.
Babası ona’Aferin Burak, iyi davrandın ama bu tahtaperdeye iyi bak, artık çok delik var.Geçmişteki gibi güzel olmayacak, arkadaşlarına bin defa kendilerini affettiğini söyleyebilirsin ama bu delikler aynen kalacak, kapanmayacak,aynı yüreklerdeki yaralar gibi’dedi.
Burak,korkunç bir kabustan uyanır gibi kendine geldi. Kasabaya geleli bir kaç saat olmuştu, kendisini tahtaperdenin önünde bulmuştu.Yıllar ne acımasızdı bu kasabadan üniversite okumak için ayrılmış, ayrılırken yüreğinde bir çivinin oluşturduğu kara delik ile gitmişti. Emeklisine üç yıl kalmıştı, içindeki büyük acı ile ziyarete gelmişti. O tahtaperdedeki adlardan bir kaç tanesini kaybetmişti ama bir çivi deliği vardı ki ölüm nedeni kendisiydi. Bu utanç ve acı ile yıllarca kasabasına dönememişti.
O çivinin altındaki o isim canını çok yakıyordu.’Kağan’ hayatını alt üst eden bir acıydı bu.
’Kağan, onun en yakın arkadaşıydı, kavga ettikleri çok olurdu, daha o zamanlar onun içi,nde bir çivi çakmış,sonra çıkarmıştı.Yıllar hızla akıp geçmiş, lise son sınıfa başladıkları yıl idi,mahallelerine Leyla adında güzel bir kız taşınmıştı. İki arkadaş bundan çok hoşlanıyorlar ama birbirlerine söylemiyorlardı. Bir taraftan da üniversite sınavına hazırlanıyorlardı.Yıl sonu yaklaşmıştı. Bir gece Burak; Kağan ile Leyla’yı elele gördü, öyle öfkelendi ve nefret duygusu onu öyle kör etti ki ertesi gün okulda öğretmenin çantasından çaldığı parayı Kağan’ın çantasına koydu ve bu olay meydana çıkınca Kağan kendisini eve hapsetti.Babası polis olan Kağan, günlerce suskun kaldı, sınav günü gelip çatmıştı. O gün Burak sınava gitmiş ama Kağan’ı görememişti. Sınav bitipte kasabaya gelince ortalıkta bir tuhaflık olduğunu sezmişti.Kağan’ın evinin oradaki kalabalık biran onu durdurdu ve merakla sordu, aldığı cevap onu perişan etti ’Kağan babasının tabancası ile intihar etmişti’
Geride kısa bir mektup bırakmıştı’Anneme ve babama; beni affedin bu iftira ile daha fazla yaşayamam. Beni buraya gömmeyin, memleketimize götürün orasını özledim’ demişti.
Ertesi gün Kağan’ın cenazesi memleketi olan Elazığ’a gitti ve gömüldü.Kısa bir süre sonra da babası tayin isteyip gitti.Leyla ise kasabada inşaat yapan üç çocuklu bir mütaahit ile kaçtı.Burak, perişan bir vaziyette günlerce o çivinin açtığı delik önünde oturdu, kimseyle konuşmadı, sadece ağlıyordu.Ailesi’Kağan’ı ne çok seviyormuş diye ’ düşündüler.
Nihayet üniversite sonuçları geldi. Burak, Ankara’da işletmeyi kazanmış ve teyzesinin yanına gidip okumaya başladı.Yıllar kaybolup gitmiş, mesleğini kazanmıştı.Uzun yıllar muhasebecilik yaptı, acılarını unutmak için kariyerlerini tamamlayıp,müdür olarak Elazığ Şeker Fabrikasına tayin oldu.Görev yerine gidip çalışmaya başladı. Kağan’ın ailesini buldu. Bir gün onları ziyaret etti, Elazığ’a geldikten sonra Kağan’ın ikiz kardeşleri olmuştu.İki erkek kardeş, Adlarını’Kağan ve Burak’ koymuşlardı.Annesi ’seni Kağan çok severdi’dedi.Burak gözlerinden süzülen yaşları silmek istemiyordu, yeter ki yüreğindeki ateş gibi yanan acı dinsin diye ama olmuyordu.
Bundan sonra Burak her üç günde birKağan’ın mezarını ziyaret etti,ama o onu hiç affetmeyecekti’.Yüreğindeki o kara delik hep kalacaktı.
Burak, arkasındaki bir sesle irkildi’Ne o Burak bunca yıldan sonra tahtaperdeye çivi mi çakacaksın’dedi. Arkasında duran aksaçları, elinde bastonu ile duran babasıydı.’Demek ki sana arkadaşlık için verilecek dersleri bitirememişim’dedi.
Oğlunun yüreğindeki o kara delikten hiç haberi olmamıştı.Bir bilebilseydfi oğlunun içindeki yangını, artık neye yarar ki!
Kağan’la beraber boyadıkları o pembe tahtaperde şimdi geçmişteki gibi güzel değildi.Delik deşikti ama acı olanı o deliklerin bir tanesinin pembe renk üzerinde kara görünmesiydi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.