Niye Özgürlük ?
Özgürlük ... Duymak yada yazmak bile heyecan veriyor bana . Heyecansızlığım ve cansızlığımda nefes almak gibi .
İstediği zaman özgürlüğü esaretten çalabilirdi o . Peki bizim olan doğal hakkımız değil mi ? Özgürlüğü çalmak zorunda mıyız ? Bazılarına çekici gelen ve çoğunluğun özlem duyduğu bazı durumlar , o durumun içinde olanları kısıtlayabiliyor . Bu ne çelişki ya .
Kiminin sıraya kiminin ağaçlara kazıdığı , paralel yada çapraz zincirlerin kırıldığı anda artan ...Özgürlüğün olduğu yerde zincirin ne işi var . Paralel evrenler arasında eşizlerimizi aramak gibi sınırsızlığı anlatmalı .
Öz ve görünüş . Biri olmadan diğeri tanımlanamazdı . Görünüş aldatıcıdır . Öz’ü yakaladığınızda görünüşün aldatıcı olduğunu daha iyi anlarsınız . Ayrıca öz ambalajlanıp satılamaz . Sonra gür geliyor . Öz ile beraberliğinde çoğaltıyor ve güçlendiriyor . Özgürlük . ’Hey özgürlük .’ Özgürlüğe sesleniyorum . - Özgürlük içimizdedir aslında . - Elle tutulup gözle görülemesede özgürlüğün nerede olduğunu söylüyorum .
Niye özgürlük ? O kadar ihtiyacımız var ki . Ne olduğunu bildiğimiz halde ulaşamıyoruz . Yokluğunu hissediyoruz . Demek ki bilsek de bazı şeylere ulaşmak kolay değil . Bildiğimiz ve ulaşmak istediğimizi elde etmek için mücadele vermeliyiz .
Peki yazarın kafasında ürettiği yazılar özgür düşüncenin ürünü değil mi ? Beyin özgür ise o beyinden çıkanlar da özgür düşüncenin ürünüdür . Hem sonuçta yazdığımız çoğu yazıda gözlemlerimiz ve duyumlarımız ile elde ettiğimiz ve beynimizin biryerlerine depo ettiğimiz bilgileri kullanırız .
Bakmayın özgürlüğü bu kadar işlediğime . Kendimi özgür hissettiğimden değil . Özgürlüğe özlem duyduğumdan yazıyorum . Özgürlük içimizde falan da değil , dış etkenler bizleri öyle bir kıskacına alıyor ki , içimiz dışımız sınırlarla dolu . Hani Afrika kıtasında emperyalistlerin ülke sınırlarını cetvelle çizdiği gibi . Bireylerin beyinleri de hatlarla belirlenmiş . İstediğimiz zaman özgürlüğü esaretten çalabilmeliyiz . En azından bunu yapabilmeliyiz diyorum .