- 1104 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KALEMİ BİZ KIRDIK KENDİMİZ İÇİN.
Hapis kalırız kendi kafesimizin içinde; hayata karşı güvensizlik duyarsak ve hayatı yargılamaktan, hayatı sevmeye fırsat bulamazsak. Oysa bir bebeğin yaşamı tanımak için cesaretli emeklemelerine benzemeli heyecanlarımız.
Onları, emeklerken hiç göz ucuyla takip ettiğiniz oldu mu? Gözlerinden öyle bir enerji yayılır ki etrafa. Her şeyi merak eder, her şeyi eline alıp anlamaya çalışır. Müthiş bir performansı vardır çevresindeki her şeyi tanımak için. Tanıdıkça; korkmayı, beğenmeyi, istemeyi, sahiplenmeyi. Kısacası, yaşamda kendini kabul ettirmeyi ve hayattaki rolünü sevmeyi öğrenir.
Bebekken hepimizin bu içgüdüleri gelişmişken, hayatımızın ileri dönemlerinde maalesef bu enerji sanki buhar olup ta uçmuş gibi davranırız. ACABA!!! larımızın kıskacında; insanlara, olaylara yaklaşmaktan korkarız. Korkaklığımızı kabul etmez kaderimize çamur atarız. Ahlar, vahlar ve isyanlar gelir ardından. Bir gün bir bakmışız ki; içinden çıkmaya cesaret edemediğimiz hapishanelerimiz olmuş.
Halbuki bu hapishaneye bizi gönderen sadece kendi duygularımız. Yani !! Kendimizin zalim hakimleri olmuşuz. Kalemi kırıp, hapishanelerimizi de bahaneler yumağıyla öyle güzel süslemişiz ki.
Bir tek bu hapishanenin duvarına AYNA koymayız. Asla!!! Çünkü kendimizi görmek istemeyiz. Halbuki; aynaya bir baksak mutsuz yüzümüzü görüp özgür olmak isteyebiliriz.
Ruhumuzun özgür olması; bu hayatımızdaki çoğu şeyi kökünden değiştirebilir. Çünkü özgürlüğün kanatlarında SEVGİ takılıdır. Hayata karşı sevgi. Yaşama ve yaşamın getirdiklerine karşı SEVGİ.
Kendinize bir hapishane yaptıysanız…..
En hızlı kargo ile size AYNA göndereceğim.
ÖZGÜRLÜK sizi bekliyor.
ALEV YAVUZ