- 671 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YİTİK
YİTİK
Her kavramın çarpıtıldığı günümüzde isterdim ki tek bitmeyen şey “aşk” olsun.
Ama ne çare
“yitti bir kere”.
İçimiz taş duvar,
Özentili olmanın verdiği boş gururla salınırken
Her yağmurda boyası akan taş duvar yeniden ortaya çıkıyor.
Boyalar bile çürük
Zahmetsizler köprüsünden geçerken, ağ tutmuş bacaklarla hep bir ağızdan nağmesi unutulmuş o marşı söyleriz.
Nicedir göçebe mutluluklarım oldu, abone olduğum sevgiler yittiler tek tek. Keskin uçları bedenimi acıtmakla yetinmeyip, süzüldü saç tellerimden ayak tırnaklarıma kadar.
Uçlarda yaşamayı sevdim; hatam bundan. Aykırı yaşarsan ödeyeceksin bedelini,
Serinleyeceksen büyük sularda,
Yeri gelince boğulmasını da bileceksin.
Kimseye boğdurmayacak, kendi fermanına kendin parmak basacak,
Yaftanı boynunda taşıyıp, yaşadığın acıların, zaferlerini de paylaşıp yaşamayacaksın kendi karende.
Yaşanmışlıklar üvey ana tadında hiç öz(lük) olmuyor, maddecilikte bunun izdüşümü, deyim yerindeyse sıkışan paçasını kurtarmak derdinde, soluğu kapının önünde alıyor. Kimse atmıyor oltasını vefa diyarına.
Oysa ki cesaret işi bu, belli olmaz.
Acıktığın somun sevdalarını burada yiyecek, göğsünde kumral dalgalı saçlarını bulacaksın belki.
Cesaret…
Üstü kaldı hep sevdalarımın biriktirseydim yeni bir aşk yaratacak, ölümsüz sevda yapacaktım, yoğurduğum hamuru. Bitmiş aşkların coğrafyasını taşımadım yüzümde, kendi mahkememi kendim kurdum.
Yargıcı oldum, savunmasını üstlendiğim davanın. Yeri geldi yine kendim sallandım darğancında. Düşlerde yürümeyi çocuktum unuttum. Yas tutmanın soğuk girdabında yanıp kavrulsam da cıktım, sonunda kuşkularla büyüye büyüye.
Şimdi
Saatin kadranı bile eski salınışında değil, gönlümün kelebekleri bir günlük yaşamlarında bile korkusuzca uçamıyorlar. İnsancıklar.
Dedim ya. Üstü kalsın sizlerde de…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.