- 520 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
İSTANBUL VE HAZRETİ FATİH
KAYNAKTAN DERYAYA
LEBİDERYA
İSTANBUL VE HAZRETİ FATİH
Hazreti Muhammed Mustafa (S.A.V) Cebrail (A.S) ile Mirac’a yükseliyor. Göğün katlarını dolaşıyor.
Katlardan birinde Yüce Peygamberimiz; gördüğü bir yer için Cebrail’e “Ya Cebrail burası Cennet mi?” diye soruyor.
Cebrail “Ey Allah’ın sevgilisi orası Cennet değil; orası Konstantin hıristiyanların merkezi.” Diyerek cevap veriyor.
Hazreti Muhammed (S.A.V); “Keşke orası benim ümmetimin olsaydı.” Diyor.
Cebrail (A.S); “Orasını senin ümmetin alacak ve adını İstanbul koyacak.” Diyerek cevap verince;
Habibullah “Ne mutlu İstanbul’u alan kumandana ve onun askerlerine.” Diyor....
Hazreti Muhammed; Miraç’dan döndükten sonra bu durumu ashabına anlatıyor.
Bunun üzerine;
“Ne mutlu İstanbul’u alan kumandana ve onun askerlerine.” Hadisi Şerifine mazhar olabilmek için; İstanbul’a akın üstüne akın yapılıyordu.
Hazreti Fahri Kâinatın; mihmandarı Hazreti Eyüp bu uğurda İstanbul’da “Şehit.” Olmuştu.
İstanbul kutlu sevdaya giden niha-i hedefti...
Payitaht’tan Şehzade Mehmet’e emir veren Sultan Murat, padişahlığı Sultan Mehmet’e bırakarak dinlenmeye çekilmişti.
Bunu fırsat bilen Haçlılar hemen bir savaş planı yaptılar. Sultan Mehmet; babasına ünlü mektubunu yazdı.
“...... Sen padişah isen; saraya gel; devletin başına geç. Ben padişah isem; sana emrediyorum, orduların başına geç......”, diyordu.
Padişahlık yeniden el değiştirdi. Sultan Murat; Oğlunun yazdığı mektup üzerine tahta oturdu.
Sultan Murat’ın vefatından sonra padişahlığa Sultan Mehmet Han gelir.
Gözü hep İstanbul’dan yanadır. O İstanbul ki; Ashabı Kiram’ın; uğunda şehit olduğu kutsal mekândır.
Surlar yaptırır. Her türlü hazırlıkları yapar.
Bizans İmparatoru bu durumdan rahatsızdır. Sultan Mehmet Han’a rahatsızlığını bildirir. Sultan Mehmet Han; “Bana Anadolu Hisarı’nın karşısından öküz gönü kadar yer sat.
Senin askerlerin saldırmadığı sürece benim ordularım size saldırmayacaktır.” Der.
Bizans İmparatoru; bu günkü Rumeli Hisarının olduğu yerden, Sultan Mehmet Han’a öküz gönü kadar yer satar.
Sultan Mehmet Han satın aldığı yerde öküz kestirir, öküz gönünün kıllarını, gönün iç kısmındaki zar ve ince deriyi, göne zarar vermeden yan yana bitişik olarak yere sıralattırır.
Satın aldığı yerin öküz gönü kadar yer olduğundan, öküzün gönü ne kadar alanı kaplıyor ise; en ince ayrıntısına kadar kimsenin itiraz edemeyeceği şekilde hesap eder. Gönün alanı kadar yeri belirler.
Satın aldığı yere “Rumeli Hisarı inşa edilir.
1453...
Sultan Mehmet Han sabırsızlanıyor ve lalasına “Vuslat vakti ne zaman lala.” Diyordu.
Lala “Tebdili kıyafet eyle, alışverişe çık, halkın arasında dolaş, sonra gördüklerini bana anlat.” Diye cevap verdi.
Sultan Mehmet Han lalasının söylediğini yapar; alışverişe çıkar. Halkın arasında dolaşır. Bir kumaş dükkanına girer, dükkan sahibine “Bana on metre bez keser misin?” Der. Dükkan sahibi beş metre bez keser paket yapar, müşterisine uzatır. “Buyrun beğim beş metre beziniz.” Der.
Sultan Mehmet Han “Ben senden on metre bez istedim, neden beş metre hazırladın?” diye sorunca; dükkan sahibi “Beğim ben siftah ettim, şükür kazandım, bugünkü nafakam çıktı, yan komşum daha siftah etmedi, kalan beş metreyi de ondan alırsanız, o da kazanır, nafakasını çıkarır.” Diye cevap verir.
Sultan Mehmet Han saraya dönünce bu olanları lalasına anlatır.
Lala “Gözün aydın, vuslat vakti gelmiştir, bu millet yenilmez.” Der.
Hazırlıklar tamamlanmıştır,
Ordu İstanbul’a doğru yola çıkar.
Bire noktaya gelindiğinde; asker bir adım atamamaktadır.
Asker ayağını kaldırıyor ama ileriye adımı gitmiyor. Geri adım atabiliyor. Sultanı haberdar ederler.
Sultan durumu anlamaya çalışır, Evet galiba o mübarek burada.” der kendi kendine...
Lala Akşemseddin’i çağırırlar; Lala huzura gelir.
Sultan Mehmet Han; “Hocam nedir sebebi hikmeti, asker adım atamıyor, ayağı havada kalıyor, bir adım ileri gidemiyor. Burada kim var?.” Diye sorar.
Hocası; “Siz hele az geri durun.” der.
Kıbleyi tayin eder. Yere oturur. İstihare eder.
Sonra Sultan Mehmet Han’a müjdeyi verir. “Hünkârım; burası Fahri Kainât’ın (S.A.V) Mihmandarı Hazreti Eyyüp Sultan, Eyyubi El Ensari’nin Makam-ı Kebiri’dir.” Der.
Bunun üzerine; bugünkü Eyüp Sultan Türbesi yapılır. Ordu ilerlemeye devam eder. Direnmeler orduyu durdurmamış, kalyonlar karadan denize indirilmiş, Ulubatlı Hasanlar Firdevs-i Makam’da nura karışmışlardı.
29 Mayıs 1453
Bizans İmparatoru mahiyetiyle birlikte teslim olmuştur.
Fatih Sultan Mehmet Han’ın huzuruna çıkarırlar. Bizans İmparatoru yalvarmaktadır.
Fatih Sultan Mehmet Han; “Serbestsiniz ama size bir sorum olacak, soruma cevap veriniz sonra serbestsiniz, “Eğer ki; ben yenilseydim, siz bana nasıl davranırdınız.” Diye sorunca,
Bizans İmparatoru; “Siz yenilseydiniz ben sizi zindanlara hapsederdim.” Diye cevap verir.
Fatih Sultan...”Serbestsiziniz, ibadetlerinizi, günlük işlerinizi serbestçe yapacaksınız.” Diyerek İmparatorun rahat etmesi için her türlü imkânın hazırlanması emrini verir.
Ayasofya......
Hazreti Fatih ve beraberindekiler; Ayasofya’ya geldiler...
Vakit Cuma vakti....
Ezanlar okunuyor. Hazreti Fatih imamet ediyor. İmamet esnasında üç kere “Allahuekber.” Diyerek tekbir getiriyor.
Üçüncü tekbirle namaz kıldırmaya başlıyor...
Namazdan sonra... Yüzü kıbleye dönük olarak;
“Yaratan’ım, Yüce Allah’ım, sana hamdüsenalar olsun ki; İstanbul’u fethetmeyi bize nasip ettin. Yüce Efendimizin hadisi şeriflerine mazhar eyledin. Bu yüce ve kutsal emaneti aldım. Adını İstanbul koydum, emanetimin en yücesi İstanbul’dur. Kim ki; emanetime layık olamaz ona sahip çıkamaz ise; Kahhar adınla onu kahreyle Ya Rabbim.” Diye dua ediyor...
Duasına; lalası gür sesi ile “Aminnn.” Derken.. Allah’ın sevgilisinin Hadisine mazhar olmuş olan askerler de hep bir ağızdan .” Aminnn.” Diyordu...
Namazdan sonra lalası “Ey hünkârım üç kere tekbir getirdiniz, sebebi hikmeti nedir acaba?“ diye sorunca Hazreti Fatih “Lalam; ilk tekbirde Kabe’yi Muazzama’yı göremedim, İkinci tekbir için az sola döndüm, yarısını gördüm, az daha sola dönüp üçüncü tekbiri getirdim. Üçüncü tekbirde Kabe-i Şerif karşımdaydı.” Diye cevap veriyordu...
İşte biz bu Fatih’in evladıyız...
Yüz yıllar sonra; Haçlılar, İstanbul’a gelmek için Çanakkale önlerindeydi....
Geçemediler... Geçemeyecekler...
Bir tek Fatih’in evladı kalsa dahi Çanakkale geçilemeyecekti....
Cennet Mekân Mehmet Akif; İstiklal Marşı’nı yazarken;
“KİM BU CENNET VATANIN UĞRUNA OLMAZ Kİ DEFA...
ŞÜHEDA FIŞKIRACAK TOPRAĞI SIKSAN ŞÜHEDA..””” der iken...
Miraç’ta Hazreti Muhammed’in (S.A.V); Cebrail (A.S)’e sorduğu sorudaki “Burası Cennet mi Ya Cebrail.” sorusuna Cebrail (A.S)’nin verdiği cevaptaki “İstanbul’u.” kastediyordu.....
İşte bizler bu Fatih’in evlatlarıyız....
GÖZLERİN HALİÇTİR KALBİN SARIYER
ZÜMRÜT YEŞİLİSİN YOKTUR KURUYER
EVLADI FATİH’TEN KALAN KARİYER...
ŞAFAĞIMA DOĞAN NURSUN İSTANBUL
RÜYALARIN ŞEHRİ SENSİN İSTANBUL....
....İSTANBUL BİZE FAHRİ KÂİNAT (S.A.V) EFENDİMİZİN İŞARETİ İLE HAZRETİ FATİH VE ASKERLERİ TARAFINDAN EMANET EDİLMİŞTİR.
AMENETİNE SAHİP ÇIKILMADIĞINDA DA; SAHİP ÇIKMAYANLARA BEDDUA ETMİŞTİR.
Emanetlere sahip çıkmaya mecbur olduğumuzu aksi halde akibetimizin hüsran olacağı gerçeğini asla unutmayalım. Hazreti Fatih’e, Ulubatlı Hasan’a, Lala’ya, onun askerlerine layık olalım...
İLÇEMİZDE DE; İSTANBUL’UN FETİH YILDÖNÜMÜ NEDENİ İLE ÇOK GÜZEL BİR FAALİYET DÜZENLENMİŞTİR....
FETHİYE BELEDİYESİ İLE TÜRK DİYANET SENDİKASI VAKFI MUĞLA ŞUBESİ’NİN ORTAK ÇALIŞMALARI İLE;
FETHİYE BELEDİYE KÜLTÜR MERKEZİNDE 29 MAYIS 2009 CUMA GÜNÜ SAAT 20:00’DE YAPILACAK OLAN TARİHİ YAD ETME PROGRAMINDA;
İsparta Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden; Türk Din Musikisi Bölümü Öğretim görevlisi Dç. Dr. Erdoğan ATEŞ; yönetiminde;
Tasavvuf Musikisi, Rumeli Türküleri, Mehter Marşı, Kahramanlık Türküleri söylenecek...
Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Türk İslam Sanatları ve Tarihi bölümü öğretim görevlisi Prof. Dr. Murat SARICIK
İstanbul ve Fatih konulu seminer verecektir...
Fethiye Belediye Başkanı Behçet SAATCI ve Türk Diyanet Sendikası Vakfı Muğla Şube Başkanı Osman Musluk birer konuşma ile bizleri o mutlu güne, o mutlu günü de bu günlere taşıyacaklardır...
BU ORGANİZASYONU TERTİPLEYEN; FETHİYE BELEDİYE BAŞKANIMIZ SAYIN BEHÇET SAATCI’YA EKİBİNE VE BELEDİYE ÇALIŞANLARINA; TÜRK DİYANET SENDİKASI VAKFI MUĞLA ŞUBE BAŞKANI OSMAN MUSLUK VE YÖNETİM KURULU ÜYELERİNE, BAŞKANLIĞINI YAPTIĞI VAKFIN ÜYELERİNE BÜTÜN KATILIMCILARA ŞÜKRANLARIMI ARZ EDERKEN...
YÜCE ALLAH’TAN FATİHLERE LAYIK EEVLATLAR OLMAYI BİZLERE NASİP ETMESİNİ NİYAZ EDİYORUM....
HAZRETİ FATİH VE ASKERLERİNİN,
DÜN; HAİNLERİN TUZAĞI İLE VATANA CAN OLAN MEHMETÇİKLERİMİZİN ŞAHADETLE MAKAMLARI NUR OLAN KAHRAMAN VATAN EVLATLARININ
ÇANAKKALE’Yİ GEÇİLMEZ YAPAN YİĞİTLERİMİZİN, YURDUMUZU İHANET ÇEMBERİNDEN KURTARAN ECDADIMIZIN VE VATANIN İNŞASI İÇİN ALDIĞI HER NEFESİNDE VATANA HİZMET EDEN BÜYÜK KAHRAMAN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİMİZİ İNŞA EDİP EMANET EDEN GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN
BÜTÜN GEÇMİŞLERİMİZİN RUHLARINA FATİHA...