- 583 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
SİNEMACI FİKRET
.Mutlulukla astı Hababam Sınıfı serisinden bir filmin afişini Kurtköy’deki kahvelerinin penceresine.
Az önce okuldan dönmüş,elbiselerini değiştirp de gelmişti kahvelerine.Hemen ocaklığa geçip babasını az ilerideki Fikri Usta’nın çalıştırdığı lokantaya öğle yemeğine gönderdi.
Güğümün suyunu ve çaydanlıkları kontrol etti.Sobayı biraz karıştırıp daha fazla yanmasını
sağladı.Biraz da külünü alınca amacına ulaştı.Masalardaki boş bardaklara,dolu kül tablaları-
na göz attı.Müşterilerle ilgilenmeye başladı.
Hiç oturmadı.Oturmayı sevmezdi de zaten.Yaşam tarzı onun sürekli hareketli olmasını ge-
rektiriyordu.Yolda yavaş yürümeyi bile unutmuştu.Koşardı hep koşardı.
Babası yemekten geldikten biraz sonra akşam olmuştu bile.Şimdi de bekar evlerine dinlen-
meye gönderdi onu.
Kahvenin bir köşesinde portatif bavulllar halinde olan sinema makinelerini dışarıya taşıdı önce.Pencerenin önüne yerleştirdiği masanın üzerine monte etti.Operlörü de bahçe duvarının üzerine yerleştirip başladı en yeni plakları çalmaya.Bu kahvede film gösterildiği
çalınan bu plaklarla duyuruluyordu köylüye.
- Bu akşam sinemamızda Hababam Sınıfı serisinin en yeni en güzel filmi diye tanıtıma başladıktan sonra bir bir başrol oyuncularının adları okunurdu mikrofonla.
- Sinemamız başlamak üzeredir,lütfen acele edelim diyerek son anonslar da yapıldıktan sonra masalardan oyun kağıtları ve okey taşları toplanırdı.Masalar perde olarak da kullanılan ön duvarın dibine taşınır.
Işıklar söndürülür ve film oynamaya başlar.Tabii bu arada sigaraların söndürülmesi de rica edilir.Film oynamaya başlayınca ön taraftan itibaren ücretler toplanmaya başlanır.
Devre arasında sigara içmek serbesttir.Çay gazoz servisi yapılır.Kahve havalandırılır,siga
ralar söner ve ikinci yarı başlar.
Tüm bu işleri tek başına gören yirmili yaşlardaki genç yorgunluğunun farkında bile değildir.
Hababam Sınıfı’nın güzel bir filmini oynatmış,insanları güldürüp eğlendirmiş,para da kazan-
mıştır üstelik.
Müşteriler dağıldığında saat gecenin yaklaşık 11’i olmuştur.Önce sinema makineleri topla-
nıp köşedeki yerlerine yerleştirilir.Sonra kahve bir güzel süpürülür.Ocaklık bardaklar dem-
likler temnizlenir.
Eve geldiğinde babası uyumuştur.Saat gecenin yaklaşık 12’si.Şimdi ders çalışma zamanıdır.
Delikanlı lise öğrencisidir.Geç başladığı okulunda ’yaşın geçti’ diyenlere inat ve sevdikleri-
ni dostlarını mahçup etmemek için kararlıdır okumaya.
Epeyce bir ders çalıştıktan sonra yıkanması gereken çamaşırlar gelir aklına.Mutfaktaki
tüpte ısıttığı sıcak suyu küçük leğene doldurup bir kaç parça çamaşır yıkamaya başladığın
da babası uyanır.
- Ne yapıyorsun oğlum bu saatte,diye sorar oğluna üzgün bir sesle.Sabah yakındır çünkü.
- Çamaşır yıkıyorum baba,diye cevap verir delikanlı.
- Oğlum,taksitle bir çamaşır makinesi alamaz mıyız ?
- Bilmiyorum baba.Yarın bir bakarım derken delikanlı aslında halinden hiç de şikayetçi görünmez.Az sonra yıkadığı çamaşırları dışarıya asmak için çıktığında gün ağarmaya
başlamıştır bile.Babası da kalkmış,kahveye gitmek için hazırlanmaktadır.
Temiz bir gömlek ütüler delikanlı kendine.Temiz çamaşır da hazırlamıştır.Her sabah olduğu gibi sakal traşı olurken,ocağın üzerinde banyo suyu ısınmaktadır.
O her sabah traş olup duş alıp temiz gömlek ve her hafta kuru temizlemeye verdiği takım
elbiselerini giyerek çıkmaktadır bu bekar evinden.Okuluna böyle gitmektedir.
İlk dersten itibaren her sorulduğunda,derse kimin hazır olduğu,parmağı mutlaka havada
olur.Mutlaka çalışmış olur dersine.Aynı şekilde kalkan diğer parmak da Bahar’a aittir.
Delikanlının platonik aşkı Bahar..sınıfın çalışkan diğer öğrencisi.Notlar her okunduğunda
dokuzlar-onlar hep ikisinindir.
Zamanında bilgisayarın kullanılmadığı bir göz muayenesinde yanlış verilen gözlükten dolayı
sık sık çıkarmaktadır gözlüğünü delikanlı.Gözlük takamadığı günlerde gözlerinin kanlı oluşu
uykusuzluğunu yorgunluğunu ele verirdi.
- Gözlerine ne oldu,niye kanlı ? diye soran o güzel ses Bahar’a aitti o gün.
-Şey,sanırım gözlerime sabun kaçmış olacak diyebildi.Aslında çok sevinmişti bu soruyu sora
nın Bahar olmasına.
Lise öğrenimi öğleye kadardı.O gün film değiştirme günü idi.Okuldan çıktıktan sonra istas
yondan aldığı simitle öğle yemeğini geçiştirip trende bir güzel uyudu.Haydarpaşa’ya
geldiğinde zar zor uyanmıştı.Karaköy vapurunda uyumaya devam etti.Bankacılar
caddesinden bindiği dolmuşla Galatasaray’a gidip filmleri değiştirp aynı yoldan dönerken
ne vapurda ne trende oturacak yer olmadığı için uyuma imkanı da pek olmazdı.Oturacak
yer bulduğunda da genelde yaşlı ve bayanlara yer vermeyi seçerdi.
Film değiştirmekten döndüğünde çoktan akşam olmuştu.Eve gidip elbiselerini değiştirecek zamanı yoktur.Ceket kahvenin duvarındaki askıya asılıp kollar sıvanır ve hemen sinema
makinesi kurulup plaklar çalmaya başlanır.Babasını eve göndermeyi ihmal etmez delikanlı.
Yine kahvecilikle sinemacılık birlikte icra edilir.Eve dönüşte derse oturulur çamaşırlar yı-
kanır ve uykuya ayıracak zaman kalmasa da traş ve banyodan kesinlikle vazgeçilmez.
Koşarak minibüse biner ve okuluna gider.
Parmakları gururla kalkmaya devam eder.En güzel notları biricik sevdiği ile birlikte gurur
la paylaşırlar yıl boyunca.Takdirnameler çoğu kez ikisinin olur.
Böyle geçti işte Sinemacı Fikret’in günleri.O günler ki ömrünün en güzeli günleri olmuştur.
Uykusuz geçen gecelerine,kan çanağına dönen gözlerine karşın yaşamının tek dolu sayfası
olduğunu söyler hep.Kavuşamayacağını bile bile sevdiği ,biricik aşkını o günlerde tanımış
ve onunla birlikte o sınıfın hatta okulun örnek iki öğrencisi olmuştur.
Bu mutluluk ona yetmiş ve artmıştır bile.Öyle ki ; mutluluğun böylesi her kula nasip olmaz...
Fikret TEZAL (Nam-ı diğer Sinemacı Fikret)
YORUMLAR
"Günaydın" diyeceğim....elim varmıyor.Sizi bir kaç yazınızdan az da olsa tanıyorum...ki dünyanın bilincindesiniz...o yüzden kendime demiş olayım.
..
hiç hazetmemeye rağmen bu yazınıza cuk oturan eklenmiş bir şiirimi bir kez daha yazıyorum.
benim yorumumda böyşe olsun.
....
kaleminize sağlık
selamlar.
..................................
"BİZ"ler
Eyy benim dev memesinde cüceler emziren acaip memleketim.
...........................................................Bedri Rahmi Eyüpoğlu
(İstanbul Destanı.....şirinden)
***************************************************************************
ne insanlarız yahu!
dev aynalarda hep görüntülerimiz
engin daldan murt yemeyiz**
rejimdeyiz.
hep "ben" havası
hani çoğalınca "biz" olanlardan
bir "biz" dünyaya bedeldir
acaba
bu hamasetin ederi nedir?
ahlak kalmasada dünyada
bizde vardır
hepsi düşman bize
bize, bizden başka dost yok
varsa da
kaf dağında ya burnumuz
haberimiz yok.
tu kaka ettiğimiz
ahlaksız
düşmanımız olan dünyaya
gitmek için
geceden gireriz vize kuyruğuna.
kahrolsun!
tebaiyet genimiz
alışmışız bi kez uymaya
elâlemin buyruğuna.
..........
hoşgörülür umarım bunca kelâm
iyilerin yüzü-suyu hürmetine
hoş mahlukatız yahu!
âlemiz vesselâm.
kutbo
Adana.28.01.2009
Not.
Engin daldan murt yememek...Çukurova bölgesine has bir deyimdir.
Genelde,beğenmemek...aşağı görmek vb...anlamlarına gelir.
Murt.....Mersin ağacının yazın olgunlaşan,bezelye büyüklüğünde,morumsu siyah,
çeşitli hastakıların tedavisinde kullanılan meyvesi.
TÜRKİYE'NİN MAYIN TABLOSU
2007 sonu itibarıyla Türkiye'nin stoklarında 2 milyon 616 bin 770 mayın bulunuyordu. Depolardaki mayınları imha etme yükümlülüğü 1 Mart 2008'de doldu. Ottowa raporuna göre Türkiye'nin eğitim ve araştırma amaçlı elinde tutuğu mayın sayısı 16 bin.
2014'e kadar imha edilmesi gereken arazide döşeli mayın sayısı 980 bin adet. Bunun üçte 2' sine karşılık gelen 617 bin mayın Suriye sınırında. Patlayanlar, sel ve toprak hareketleri nedeniyle kaç mayının kaldığı bilinmiyor. Bunların 450 bini antipersonel, geri kalanı antitank türünde.
Suriye sınırı 877 kilometre. Kaçakçılık ve insan hareketlerine karşı 1959'da mayın döşenen arazi Hatay'dan başlayıp Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin ve Şırnak'a kadar 510 kilometre uzunluğunda 350 metre genişliğinde ince bir hat. Toplam 216 bin dekar.
189 bin 724 dekarı Hazine'ye, 12 bin 979 dekarı Suriye uyruklu şahıslara, 7 bin 96 dekarı Tarım İşletmeleri Müdürlüğü'ne, 5 bin 646 dekarı TCDD'ye ait. Arazinin yüzde 88'i Hazine'nin, yüzde 12'si özel şahıslar ve kurumların.
350 metrelik şerit, güvenlik alanı ayrıldıktan sonra 300 metreye inecek. Şırnak'ta 16 bin, Mardin'de 49 bin, Şanlıurfa'da 57 bin, Gaziantep'te 15 bin, Kilis'te 11 bin, Hatay'da 34 bin olmak üzere 185 bin dekar tarıma açılabilir. İhale toprak devri şeklinde olursa alan firmaya devredilecek. Hizmet alımı yöntemiyle olursa araziyi devlet kullanacak.
AB standartlarına göre topraklandırma durumunda bir aileye en fazla 130 dekar verilebiliyor. 185 bin dekar bin 400 aileye paylaştırılabilir.
1959'da toprağı kamulaştırılanlar "istimlak amacı dışında kullanımdan" dolayı iade davası açabilir. 6 yıl geçtikten sonra bu gerekçeyle dava açılamıyor. Ancak Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, "Bugünkü hukuka göre mümkün değil, ama ileride ne olur bilinmez" dedi.
Arazinin yüzölçümü 216 kilometrekare. Kıbrıs adasının yüzölçümü 9 bin 251 kilometrekare. Mayınlı arazi çok uzun bir şerit. Ancak yüzölçümü olarak Kıbrıs'ın ancak yüzde 2,5'i kadar.
Türk Silahlı Kuvvetleri 1998'den beri 17 bin mayın temizledi. Bunun dışında Bosna, Kosova, Afganistan gibi bölgelerde görev yaptı. Mardin'deki denemelerde başarılı oldu. Ancak böylesine kapsamlı alanda elle temizleme yerine teknolojik makineler alınması gerekiyor. Her grubu 15 milyon dolardan onlarca grup makineye ihtiyaç bulunuyor.
Genelkurmay'ın toprak devretmeksizin maliyeti karşılığında temizletmek amacıyla daha önce açtığı ihaleye 14 firma teklif verdi. En düşük teklif 530 milyon, en yükseği 2 milyar 279 milyon liraydı. Gerçek mayın sayısı bilinmediğinden maliyet makası geniş.
Bülent SARIOĞLU/ANKARA
Son dakika:"Hükümet, Suriye Sınırı'ndaki mayınlı arazilerin temizlenerek tarım alanı yapılmasına ilişkin tasarıyı geri çekme kararı aldı."
Birileri ''temizleyemez'' demiş.
Döşemesini bilen temizlemesini de bilecektir.Koordinatları, haritaları kayıp değise şayet.
Diyelimki kayıp, getirsinler arama tarama aletlerini. Yine de temizlenir. hem niye döşediniz, şimdi niye temizliyorsunuz. Siz kime hizmet ediyorsunuz. Yaptıız bir işi arkasında kararlı durun. Durmayacaklsınız neden yapıyorsunuz. Çocuk oyuncağımı bu yap boz.
Anlaşılan, bizim yöneticiler oyun oynamadan büyümüşler ki, yap boz oyunu oynuyorlar.
Bu kadar basit değildir bu konu. Oyun var işin içinde. İsrael oyunu.
Huuuu...Komşu çek elini Milletimden, yurdumdan ve de Ordumdan demeliyiz.
Birilerinin Ticari kaygısı mayın olmuş !
Saygımla..
Sevgili Tezal sizin mayına bastığınızı görünce daha önce mayına basanlar kimler diye ufak bir araştırma yaptım araştırma dediysem malum çağ teknoloji çağı bilgi artık parmak ucunda ya tıkladım başlığı ve gelenler içinden paylaşmaya değer bulduğum Yalçın BAYER'in köşesinde yayınladığı yazıyı ekliyorum.
"MAYINA BASAN VALİ"
Yalçın BAYER
26.05.2009
BİR okurumuz, sınırdaki mayınların temizlenmesi konusunda "Marifet hep yabancıya satmak veya vermek değildir" diyerek, ’mayın işi’nden neden iş yaratılmadığını soruyor. Halbuki bölge insanı için ne kadar gerekli ama hükümetin başka hesapları var.
Eski Kilis Valisi Aslan Kütükçü'nün, mayınları temizlemek için yaptığı proje nasıl rafa kaldırıldı
Geçenlerde Kilis sınırındaki mayınların temizlenmesi konusunda 2001 yılında (57. hükümet) Vali Aslan Kütükçü’nün bölgenin ekonomik kalkınmasını gerçekleştirmek istediği projeden söz etmiştik. Baktık örnek sayılabilecek proje geçmişte çok tartışılmış ama uygulamaya konulamamış; bu uğurda verilen emekler boşa gitmiş.
Meclis’te mayınların temizlenmesiyle ilgili tasarının görüşülmesine bugün devam edileceğinden, yazacaklarımızın belki bir anlamı olabilir. Güneyde mayınlı 730 km’lik sınırımız var; bunun 114 km’si Kilis il sınırını oluşturuyor.
Kilis Özel İdaresi projeyi iki ayaklı olarak hazırlamış; 1- Mayınların temizlenmesi ve 2- Kazanılan alanların organik tarıma açılması...
Mayınların temizlenmesi konusunda ilk girişim sayılabilir bu.
Proje önce MSB’ye sunuluyor. Bu arada, böyle bir projeden haberdar olan Londra Ekonomi Üniversitesi, Vali Aslan Kütükçü ile AKP’li Belediye Başkanı Abdi Bulut’u İngiltere’ye davet ediyor. Bakanlıktan izinli olarak Londra’ya giderek üniversitenin tarım seksiyonu yetkilileriyle görüşüyorlar. İngilizler, "Bu projeyi finanse edebiliriz" diyorlar.
Ekspertiz raporuna göre, toplam maliyet hibe kredi olarak 19 milyon Euro (O günkü 29 milyon dolar) olarak hesap ediliyor. Bu para da AB fonlarından taahhüt ediliyor; mayın temizleme ve tarım işletmelerinin kurulması için.
Yalnız üniversite iki koşul öne sürüyor: Proje, üniversitenin ilgili bölümü ile ortaklaşa yürütülecek ve mayın temizleme işi Avrupalı bir firmaya verilecek. Kilis Özel İdaresi, iki koşulu da kabul ediyor. Dosya ayrıca Maliye dahil çeşitli ilgili bakanlıklara gönderiliyor.
Bu arada AKP iktidara geliyor.
6 VALİ NE DİYOR
Vali bu işten umutludur. Ama hükümet ne diyecektir?
Kilis projesi için GAP idaresinden de izin almak zorunluluğu vardır. Ancak GAP reddediyor. Bunun üzerine dosyanın gönderildiği Maliye Bakanlığı’nın müsteşarı Hasan Basri Aktan başkanlığında altı ilin valileri (Kilis: Aslan Kütükçü, Mardin: Temel Koçaklar, Şırnak: Osman Güneş, Şanlıurfa: Şemsettin Uzun, Gaziantep: Lütfullah Bilgin ve Hatay: Abdülkadir Sarı) ile bir toplantı yapılıyor. Toplantıda, mayın temizleme işinin yabancılara verilmesi yönünde görüş ağırlık kazanıyor.
Bir tek Kilis Valisi, projenin yabancı firmalara verilmesinin hukuken mümkün olmadığını belirterek karşı çıkıyor. Bu arada hükümet ihaleye karşı çıkıyor. O günkü gazetelerde yer alan haberlere göre Vali Kütükçü şöyle konuşuyor: "İsrail firması gelecek, burnumuzun dibinde genetik deneme çiftlikleri kuracak. Başka ülke şirketine tahsisi, ülkem adına yararlı değil zararlı görüyorum. Halbuki temizleme işi bittikten sonra bizim bölgede organik tarım için 5 bin civarında çiftçiye tahsis yapacaktık, ancak bir sonuç çıkmadı."
Uzun bir süreç yaşanıyor. Bu arada, hükümetin açtığı ihaleyi öğrendiğinde Vali’nin projeyi, dönemin Cumhurbaşkanı A.Necdet Sezer’e gönderdiği, onun da dosyayı bir üst yazı ile Başbakan’a intikal ettirdiği biliniyor.
Vali’nin basına açıkladığı görüşlerden AKP iktidarı rahatsız oluyor ve kendisi merkez valiliğine çekiliyor. Uzatmayalım, daha sonra Maliye’nin açtığı ihale Danıştay tarafından iptal ediliyor. Ancak Maliye buna karşı itiraz ediyor ama sonuç alamıyor.
2004-2005 yıllarındaki bu sürecin hayata geçirilememesinin kısaca öyküsü.
Merak uyandıran sorular
MECLİS’te tasarı görüşülürken, bazı sorular da gündeme geliyor:
İlk tekliflerde mayın temizleme bedelinin söylendiği gibi 850 milyon dolar tutarında olduğunun söylenmesi, bu bedelin biraz ’şişirilmiş’ olduğunu göstermiyor mu? Bu bakımdan yeni ihale bedelinin ne olacağını öğrenmek kamuoyunun hakkı değil mi? Ayrıca, sigorta bedellerini kim karşılayacak?
Mayın temizleme işini alan firmanın organik tarımla ilgisi olabilir mi? İyi bir mayın temizleyicisi, iyi bir domates üreticisi olabilir mi?
İhale bedeli yüksek olursa, 44 yıllık hizmet alım süresinin uzatılması gündeme gelmez mi?
Mayınlar, ’şişleme’ yöntemiyle çıkarılıp patlatılarak mı imha edilecek? Veya zırhlı bir aygıtın önünde dönen zincirli toplarla harmanlanarak mı patlatılacak? İkinci yol uygulanırsa, mayınların içindeki kimyasal maddeler toprakta ’kirlilik’ yaratmaz mı?
Hürriyet'ten Uğur ERGAN 26/05/2009 tarihli haberi de ekliyorum.
Perde arkasındaki kriz PKK'nın gizli mayınları
Suriye sınırındaki mayın temizleme tartışmasının ardında çok gizli bir endişe yatıyor…
Genelkurmay’ın mayınları temizleme konusundaki hassasiyetinin ardında sınırdaki mayınlara yönelik haritanın kesin olmaması var…
Sınırdaki mayınlı arazinin 40 yıllığına bir şirkete bırakılması yüzünden çıkan krize böylece bir yenisi daha ekleniyor…
Buna göre perde arkasındaki diğer krizin adı;
PKK’nın döşediği mayınlar…
Uzun yıllar bölgedeki kaçakçılığı koordine eden PKK’nın kendisine göre mayınlı arazilere yeni mayınlar döşediği ve yalnızca kendisinin bildiği gizli geçiş yolları oluşturduğu belirtiliyor…
BM'ye göre Türkiye, PKK mayınlarını da temizlemek zorunda
Birleşmiş Milletleri yetkilileri Türkiye'nin 2003 yılında taraf olduğu ve 1 Mart 2004'den itibaren resmen yürürlüğe koyduğu "Ottowa Sözleşmesi" uyarınca sınırlarındaki "Anti personel mayınlarını" 10 yıl içinde toplaması gerektiğini söylediler.
Suriye sınırı boyunca toprağa gömülü yaklaşık 615 bin mayının temizlenmesine ilişkin tartışmalar yoğunlaşırken, BM kaynakları Türkiye sınırları içinde terör örgütü PKK tarafından döşendiği tespit edilen mayınların temizlenmesinden de Ankara'nın sorumlu olduğunu belirttiler. Aynı kaynaklar, "PKK'nın döşediği mayınların yerlerini bilmiyoruz" şeklinde bir açıklamanın gerekçe olarak gösterilemeyeceğini söylediler.
Sınırlarını en geç 2014 yılında anti personel mayınlarından arındırması gereken Türkiye'nin, Ottowa sözleşmesi uyarınca bir yükümlülüğü daha bulunuyor. Sözleşme toplanan mayınların imhası için 4 yıl süre veriyor. Buna göre imha işleminin 2018'de bitmesi gerekiyor.
Mayın döşemiyoruz
Türkiye, Ottowa Sözleşmesi'nin 4 Aralık 1997'de imzaya açılmasından 1.5 ay sonra topraklarına mayın döşemediğine dair güvence verdi. Türkiye sözleşmeyi yürürlüğe koymadan önce, 2002 ortalarında Bulgaristan sınırını anti personel mayınlarından arındırdı. 2003 yılında da Yunanistan'la karşılıklı olarak mayınların temizlenmesi konusunda mutabakata varıldı.
Türkiye'nin yakınlaşma sürecine girdiği Ermenistan'a sınır bölgelerde bulunan 13 bin mayını temizlediği ve bu bölgedeki çalışmaların aralıklarla devam ettiği de bildirildi.
Diğerlerini de ekleyeceğim zaman zaman....Sevgiler TEZAL...
Yoksa hakkımızı helâl etmiyoruz size...Ve sileceğiz hafızalarımızdan, dinlediğimiz tüm
Vatan-Millet- Sakarya türkülerini !....
bugün de size katılmamak elimde değil...
haydi artık tarihi doğru öğrenmeye...ön yargısız, dayatmasız...
var mısınız???
lizeya tarafından 5/28/2009 9:55:02 AM zamanında düzenlenmiştir.