Üç Körfez
Kedi seven kızlarla evlenilmez derdi Mücella Nine
Babam sabahları geç kalkıp Dalgacı Mahmut ne haber dediğinde de
Hiçbir şey anlamadığımı otuz yıl sonra fark ettim
Halen anlamadığım ne çok şey vardır kim bilir
Üniversitede kitap okumaya başlayan ben, hiç okul bitirmeyen babamın Orhan Veli karakterlerinden yaptığı esprileri ne yazık ki çok sonraları anladığımdan şimdilerde yaşlılığıma adım atarken çocuğuma kitabın nimetlerini hissettirmeye çalışıyoruz. Bir romanda o kız köpek sever sadakatli uslu bir ev kızı olacak herhalde diyordu ana karakter: Mücella Ninenin kedi benzetmesini Nermin sayesinde yeni idrak ettim sanırım. Nankörlükleri bir yana hırçın, asi olmalarına atıfta bulunmuş olsa gerekti ki kendi oğullarını istedikleri gibi kızlarla evlendirdiğinden -eminim bu test o kızlara uygulanmıştır- gelinleriyle hep gururlanmıştır. Burada kayınvalidelerine benzemeye çalışan gelinler için bir dakika saygı duruşu iyi gider ama sizi sıkmak istemiyorum.
Emanet hayatları hep ürkek hep sancılıdır
Sahte ömürleri gülüşlerine yansımıştır
Ölü bakışlı mevsimler yaşarlar
Kokusuz tatsız
Neyi bekler peki onlar
Bilen var mıdır?
Yabancı topraklarda tanımadıkları bir kültüre gelin gidenler
Erken gömülen canlılar gibidir
Neşeleri kursağında çoğu zaman
Ellerini koyacak yer bulamazlar ‘büyükleri’ gelince
Sesi bile kendine yabancı
Türküleri farklılaşmıştır
Fazla arabesk diyesi gelir
Korkudan susar
Dostlarına acıkmıştır
Olduğu gibi sevildiği, o olduğundan saygı gördüğü yerlere özlemi büyür gider.
Bir sesle uyanmak nedir bilirsiniz ama çocukluğunuza ait bir sesle uyanmak nasıl bir tatlı huzur verir düşünemezsiniz. Bir arkadaşım bunları toparlamış yani kendi çocukluğundaki çok şey anlatan sesleri bir kasete kaydetmişti. Bana saçma geldi, bense tam tersine fotoğrafların bile hayal törpüsü olduğuna inanırım. Oğlumuzun en tatlı olduğu dönemlerini dahi kameraya çekmedim, biliyorum ki zihnimdeki kayıtın kalitesine hiçbir teknik ulaşamaz. Elbette benimde mazimde birçok ses var şimdilerde düşününce onlarla uyanmak sadece memleketimde mümkün olabilir gibi geliyor. Fayton sesi bariz bir örnektir hep acıdığım atların kişnemesi ve nal sesleri, tekerleklerin kendine özgü tıngırtısı, zalim adamın kırbaç şaklatmaları nasıl kaydedilebilir ki. Aslan Amca beli iki büklüm bir sokak satıcısıydı. Üç tekerlekli bisikletinin önüne camekânlı bir kasa oturtmuş şekerlemeler, sakızlar-Dandy demem yeterli sanırım-, leblebi tozu gibi eğlenceli şeyler satardı. Onun geldiğini bisikletin zincir sesinden zaten anlardık ama o duymayanlar için –meşhur- tek elle çalışan klaksonunu kullanmayı tercih ederdi. Uyuya kaldığım bazı sabahlar o sesle uyanıp yalınayak sokağa fırladığımı dün gibi hatırlıyorum-şimdilerde olduk olmadık yerde duyduğum o tip klaksonlara kızamama nedenimdir Aslan Amca-. Her şeyin az ama kıymetli olduğu vakitlerde Şam Tatlısı vazgeçilmezimiz olmuştu, rahmetli babam da bayılırdı ama sadece bir kişiden alırdı-elbette sokak satıcısıydı- ‘’benden taze’ diye bağırırdı yetmişindeydi tahminen-halen beni gülümseten bir anekdottur- bir de şerbetçisi vardı sokakların; ‘’doldur doldur koy beylere’ diye bağırırdı –ben geldim demekti- o sesi duyunca buz gibi şerbetin tadı gelirdi damağımıza. Pamuk helvacılar, dürüm lahmacuncular, mevsimine göre meyve satıcıları sokakları panayıra çevirir, neşelendirirlerdi. İnsanın babası müzisyen olunca sabahları hoş bir melodiyle uyanmaya çok küçük yaşta başlayabiliyorsunuz-gerçi çoğu zaman geç gelip geç uyanan bir babamız vardı- İtalyanca çocuk şarkısı vardı meşhurdu o zaman Ki Ki Ko Ko Glu Glu Ku Vak Vak. Pippo Franco’nun komedi tarzda bir şarkısı ile uyanmak ne lüksmüş meğerse. Babamın gece çalışması size saçma gelebilir ama 10 Kasım’ı sevmemi getirdi beraberinde, o zamanlar eğlence yerleri o gün kapandığından babam bize kalırdı. Hatırlıyorum da eğlenmemek için kasardı herkes, müzik açılmazdı sonraları Atanın sevdiği şarkılara izin çıktı şimdiyi zaten biliyorsunuz.
devam edecek...
mayıs 2009
YORUMLAR
Saygıdeğer Yazar;
Bir anda soluksuz nerelere gittim tahmin bile edemezsiniz.
Neler bulmadım ki yazınızda toplumumuzun yıllardan beri çözülemeyen gelin-kaynana probleminden tutunda , baktığınız pencereden görünen o geçmişin tertemiz, duru, masum karesi ne kadar.Öyle güzel ve akıcıydı ki.Bir an kendimi o dandy satan satıcı amcanın önünde kuyrukta beklerken ve Benden 2 yaş büyük çok bilmiş Gülcan'ın saçımı çekerken duyduğum acıyı hissettim.
Yine o meşhur glu gulu vak vakk... şarkısı ...ahh ah.
Sağolun .Devamını merakla bekliyor olacağım.
Paylaşım için teşekkür ederim.
Selam ve saygılarımla.