- 3034 Okunma
- 28 Yorum
- 0 Beğeni
İŞ İŞTEN GEÇTİKTEN SONRA
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Düşünüyorum da,
“acaba biz kadınlar o yasak elmayı yemeseydik, cennette kalır mıydık?”
Düşünüyorum da,
“acaba biz kadınlar o meyveyi yedirmeseydik karşı cinsimizle, aşk olacak mıydı, yine?
Düşünüyorum da,
“acaba mutlak bilgi; "biz yaratılınca" madem beynimize burnumuzdan üflendi ve verildi, o zaman akıl nerdeydi?”
Düşünüyorum da,
“acaba, utanma duygumuz, yani hayâmız, o meyve ile başladıysa, neden vardı o yasak ağaç? Neden o yasak kondu?”
Yasaklar insana hala cazip geliyor. “Hayır” sözcüğü insanda merak duygusunu tetiklemekte. Peki, şu soru gelmiyor mu, şimdi akla?
“Bize akıl neden geç verildi?”
Daha önce verilseydi, bizler de yasak meyveyi belki de hiç yemeyecektik. O zaman aklımızı kullanıp cennette iki dost gibi, iki candan arkadaş gibi el ele yaşayacaktık. Hem o zaman "yeryüzü" denilen geniş gayya kuyusunda bir tarih yazılmayacaktı, insanlığa dair.
Medeniyetler olmayacak, insanlar milyarları aşmayacaktı. İnsanların sosyalleşme süreçleri ile dünya şimdiki haline gelip, savaşlar ve ölümler de yaşanmamış olacağı gibi, hiçbir insan günaha da girmeyecekti.
Hala düşünüyorum, ilk kez akıl biz insanlara ne zaman verildi? Bu soruya bir din adamından yanıt geldi.
Hz. Âdem yaratıldıktan sonra, Cebrail A.S yanına gelmiş:
- Rab, sana selam söyledi ya Âdem. Bir de hediye verdi, sana vermem için. Ancak üç paket göstermemi söyledi. Sen sadece birini seçeceksin.
Hz. Âdem, hediyelere baktı ve sordu:
- O paketlerde ne var?
Cebrail A.S yanıtladı:
- Birinde akıl, diğerinde hayâ ve öbüründe ise iman var. Sen hangisini istersin?
Hz. Âdem kısa bir süre düşündü ve dedi ki;
- Aklı seçiyorum.
Bunun üzerine Cebrail A.S, hayâ ve imana dedi ki;
- Hadi siz gidin Âdem aklı seçti.
Hayâ ve iman gitmek istemediler ve dediler ki;
- Hayır, biz gidemeyiz. Rab bize emir verdi.
Cebrail A.S sordu;
- Neden gitmezsiniz?
Onlar hep bir ağızdan yanıt verdiler:
- Rab bize, eğer Âdem aklı seçerse önce, sizler de aklı takip edeceksiniz, diye emir verdi.”
Yukarıdaki anlattığım hadise bana çok daha mantıklı geliyor. Öyle ya, her şey aklımızın kontrolünde. İrademiz bile.
Yaradan hiçbir şeyi boşa yaratmadığını düşünüyorum şimdi. Sebepsiz değildir. Sadece aklımız mantığımız onun düşüncelerine ve yaptıklarına yetişmesi mümkün değil.
Bazen akıl hastalarının yaptıklarına da aklımız ermiyor.Fıkra bu ya;
Bir akıl hastanesini ziyareti sırasında, adamın biri sorar:
- “Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirliyorsunuz?
Doktor:
-“ Bir küveti su ile dolduruyoruz. Sonra da hastaya üç şey veriyoruz. Bir kaşık, bir fincan ve bir kova. Sonra da kişiye küveti nasıl boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz. Siz ne yapardınız?”
Adam:
- “Ooo! Anladım. Normal bir insan kovayı tercih eder. Çünkü kova kaşık ve fincandan büyük.”
- “Hayır, normal bir insan küvetin tıpasını çeker” der doktor.
İşte aklın gücü!..
Nasıl ki, uzayın sonsuzluğa kadar uzanan o sınırsız boşluğa uzanıyorsa, aklımızın da sınırları bence sonsuz.
Madem Âdem Babamız aklı seçmiş, bizler de onu, yerli- yerinde kullanalım, öyle değil mi? Çetin Altan’ın dediği gibi, konu konuyu açıyor aklıma geldi yazmadan da rahat duramayacağım:
“Zekâ koşarmış, kurnazlık uçarmış, akıl yürümeyi tercih edermiş. Bu nedenle hep arkadan gelirmiş.”
Nedense aklımız hep,
İŞ İŞTEN GEÇTİKTEN SONRA BAŞIMIZA GELİYOR…
Sevgi ve Saygıyla
Emine Pişiren/Bursa
YORUMLAR
Değerli Şair ve Yazar Arkadaşlarım,
Yazımın günün yazısı olduğunu şimdi öğrendim. Ve çok üzüldüm:((
Neden üzüldüm?
Çünkü, şimdi vereceğim tepkiler geç olacağı için bir değeri de olmayacak. Bu nedenle ben sizlere geç de olsa TEŞEKKÜR borçluyum...
Hepinizden özür diler ve TEŞEKKÜR EDERİM.
Sevgi ve ışıkla...
anlatılan hikayenin çerçevesinde hikayeye sorulan güzel sorular!
anlatılan hikayenin gerçekçiliği tartışılsada konu bundan çok daha geniş yer kaplamaktadır, bir de paketlenmiş mefhumlar var, insan akılla görür, haya ile dokunur, imanı kadar konuşur, tabi bu bence
ama emineyede bir bardak suda beyin fırtınası koparttığı için ayrıca teşekkür etmeli
((:
tebrik ediyorum yazarı, en azından sorguladığı için
ışıkla
Dini inançlarımızı ve dünya görüşlerimizi de içine alan
yaradılış efsanemizde geçenleri doğru kabul edersek
Havvanın elmayı yemesi eyleminde Baş aktör Şeytandır
Cennet Bekçisi olan Tavus kuşu ve yılanı ikna ederek yasaklı olduğu cennete sızar. Akıl veya akılsızlık ikilemi kadar burada kandırma da sözkonusu
Peki dedim hep Yüce Tanrının cennetteki güvenlik sistemi
bu kadar mı zayıftı. Ki olamaz Bu Tanrının gücüne ters düşer
???????????
1- Tanrı herşeyi önceden biliyordu
2- İnsan herşeyi sonradan öğreniyor
3- Bu hikayede şeytanın biraz dokunulmazlığı var gibi
4- daha öğreneceğimiz çok şey var ama önce ezberlediklerimizi kanıtlamalıyız
hakkında sayfalar dolusu yazı yazılabilecek, günlerce tartışma konusu açabilecek, harika bir konuydu
ellerinize yüreğinize sağlık
şahsen ben yazınızı çok beğendim ama sakın hikayenin içinden çıkardığım soru işaretlerine alınmayın
kafamızda soru işareti bulundukça insanız
kafasında soru işareti bulunmayan hiç bir insan
öğrenmeye araştırmaya kendini eğitmeye meyilli değildir.
hatta bana göre ottur
ben kereviz tabirini kullanıyorum
çok sevgi ve hürmetle
yasak meyve yenmemiş olsaydı,cennetten çıkılmayacaktı.cennette üreme yok.ezeli ervahta ruhlar yaratıldı ve vakti zamanı geldiğinde bedenlere girecek.peki bu cennette nasıl olacak olmaz tabi.cennette bir hata işlenmeli ki çıkarılmalılar dünya yüzüne.Rabbim her şeyi bir sebebe bağlamıştır.
meleklerde akıl var nefis yok.
hayvanlarda nefis var akıl yok.
insanoğlunda hem akıl hem nefis var.insanoğlu aklını nefsine üstün kılarsa meleklerden üstün olur,nefsi aklına üstün olursa hayvanlardan aşağı olur.
aklımızı yerinde ve zamanında kullanamadığımız için bu ikisi arasında gidip geliyoruz.
saygılar sunuyorum.
buruk veda tarafından 5/28/2009 11:19:40 AM zamanında düzenlenmiştir.
Harikasınız Emine Hanım.
Yazınızı bir solukta okudum ve okuduktan sonra bir solukta içime çektim.
Konu çok ilginç ve gerçekçi.Ayrıca sürükleyici sade bir üslupla çok güzel yazmışsınız.
Konunun doğruluğu veya yanlış aktarılması üzerinde durmayacağım.Çünkü kuranı kerim de ve Tevratt ta farklı nüanslarla anlatılır.
Ben günümüz yaşantısına uyarlıyarak yorum yapacağım.
Mutlaka rabbim yaratırken aklı en başta koymuş.Ama maalesef aklımızı da ondan gelen edep ,haya ve imanı da hep kötüye kullanmışız.Şöyle bir düşünecek olursak:
Bunları yerli yerinde kullananlar da hep yanlış anlaşılmış.Herkes işine geldiği gibi menfaatine göre kullanmış
Yazınızda çok güzel mesajlar vermişsiniz.Bu güzel paylaşım için teşekkürler
Yasaklara zaaf meselesi insanın yaradılışı ile ortaya çıkmıştır.Elde edemediğimiz herşeye imrenir, aşırı istek duyarız.
Bu güzel kalemi kutluyor,selam sevgilerimi gönderiyorum.
"Düşünüyorum da,
“acaba biz kadınlar o yasak elmayı yemeseydik, cennnette kalır mıydık?”.."
"Biz kadınlar" olunca bahis, yasak ne varsa yasaklıktan kalkar. Ve aklın adı dahi geçmek bilmez yanımızdan. Sadece nefsin en uç halleri can bulurlar. Ya da kolaya gelen ne varsa . Boşa kadın denmiyor adımıza şu anda gülerek yazıyorum. Çünkü kadın düşünceye itecek hiçbir şey göstermez genelde. Varsa, var ise bir kaç tutuklu cihad cariyesi vardır belki o da %'ye vurunca sayıların tükendikleri konumunun 1'i olarak ifade edilebilir. 1 bile fazla. Türünün tek taneleri belki. Çok olduğumuz için "taneleri" dedim zerreye vursak aynen sadece taneler. Ki bakarsak zerreler ne kadar küçük , tutun evreni bölün en küçük dirhemlerine orda da yine en küçüklri alınabilir. Hücre gibi. Beylere gelince çok sütten çıkma ak kaşık olarak nitelendirmek onlar için de doğru değil ama kadına nazaran akıl onların işlev noktalarında olur genelde. Biz kendimizin akıl taraflarını zerreye vuruyoruz ama onların oranı daha fazla "bir kaçtan" öte en azından.Allah(c.c) boşuna bizi onlara emanet etmemiş zaten. Kendimize kalsak dünyanın halini tasavvura kelime bulamayız.
Yazının ötesi için konuşmaya anlam veremediğimden anlam bulamadığımdan boşa kürek çekmek de az çok bana göre değil diyebildiğimden dokunmayacağım. Zaten yazar ilk adımlarında her şeyi fazlasıyla göstermiş. "gafile kelam nafile kelam" denir ya yazının öte kısmı da gaflette bırakacağından baş yormak iş değil.
suz-i naz çok güzel yazmış da bir ifadesine katılmıyorum sadece o da şu ki; "Günün yazısı olarak daha tutarlı bir şey seçilmesini arzu ederdim." bence değil. Böyle yazılar olmalı ki ne olduğumuzun farkına varabilelim. Bir nevi ayna.
Hani olur da yanlış bir şey gibi gelmişse yorumum size çok canlı bir örnek göstereyim "BU YAZI" en büyük kanıt. Ne olduğumuz ulu orta serilmiş.
Rahman ve Rahim olan Yüce Yaradan'nın beter durumlardan koruması duasıyla.
Tamamen Tevrat'taki Adem hikayesinden alıntılarla dolu. Bir defa o elma hikayesi uydurma. Uydurma bir kıssa üstüne yürütülen akıl da doğru olana ulaşamayacaktır normal olarak.
Allah (c.c.) Adem ve Havva'yı yarattı ve cennetine koydu. Bir de onlara sınır koydu. Yaklaşmamaları gereken bir ağaçtan bahsetti. Ama şeytan gelip o yasak şeyi Adem'e güzel gösterdi. Onlar da ondan yediler ve Dünya'ya (aşağılıkistan) düştüler.
Akıl Adem'e yaratıldığında verilmişti. O akıl ile isimleri öğrendi Adem ve o akla secde etti melekler. Allah(c.c.) baştan iradesi kendi elinde bir varlık yaratmak isteseydi zaten melekler vardı, Adem'i yaratmazdı. Ama O, Adem'in irade edebilen bir varlık olmasını istemiş ve öyle yaratmıştır.
Allah insanı saf ve temiz yaratır. Ona nefs, ruh ve akıl vermiştir. İnsan genelde akletmek yerine heva ve heveslerinin peşinde koşmayı ilke edinir. Çünkü unutur insan. Fıtratında unutmak vardır. Hele de kendine hatırlatmazsa tamamen unutur. O unutmalar ve inkarşardır insanları kan içen azgın hayvanlar haline getiren. Savaşların, ölümlerin sebebi, insanı en güzel şekilde yaratan rabbimize çıkarılacak bir fatura değildir. Rabb insanı halife yaratmıştır. O dünyayı imar ve inşa etmekle yükümlüdür ama nefsine uyup, dünyanın geçici olduğunu unutup yıkar, mahveder.
İnsanın başka bir özelliği de hatasını başka şeylerin sırtına yükleyip aradan çıkmak böylece vicdanına rahat bir zemin hazırlamaktır. İşte böyle masallara bu yüzden sığınmıştır insan.
Günün yazısı olarak daha tutarlı bir şey seçilmesini arzu ederdim. Üzgünüm sevgili yazar ama ne edebi olarak ne de bilgi vermesi bakımından doğru bir yazı değil. Affedin ama Kuran'i bilgilerin yanlış aktarılmasına dayanamıyorum. Naçizane bildiklerimi (Kuran'ın bize bildirdikleri) aktarmak istedim. Malum bu yazıları bir sürü insan okuyor. Sürç-i lsan ettimse affola.
Selam ve dualar.
suz-i naz tarafından 5/28/2009 9:51:09 AM zamanında düzenlenmiştir.
“Zeka koşarmış, kurnazlık uçarmış, akıl yürümeyi tercih edermiş. Bu nedenle hep arkadan gelirmiş.”
Nedense aklımız hep, İŞ İŞTEN GEÇTİKTEN SONRA BAŞIMIZA GELİYOR
harika bir yazı . Kutlarım yürekten. Ve günün yazısı olmayı da haketmiş. Kutlarım sizi. Saygılar ve sevgiler size.
S.A efendim çok güzel bir yazı paylaşmışsınız ..heçke aklı bize mevveyi yemeden önçe verilmiş olsaydı akıl....şuan bir çok çinayetler olmazdı ..kalbler kırılmazdı.. yani nebileyim bu gün aklıma gelmiyor ne yazaçağım ama demek istedğim allahtan vardır ...her işin sonunda bir hayır ...umarım...dinne gelinçe ilk o olsaydı bu kadar kutsal kitap olmazdı ...ama iyiyikide olmuş ...islamın yani kuranı kerimin anlayamazdık ...normal bir kitap gibi düşünür ve öyle dağranırdık..allah razı olsun ...elinize emeğinize sağlık....efendim saygılarımla ....
Evet gerçekten zevkle şahane bir yazı okudum.
Kahvaltıdan önce çok iyi geldi doğrusu.
Çoğunluğumuz İŞ İŞTEN GEÇTİKTEN SONRA tedbir almayı iş yapmak zannediyoruz.
Aslında dert başa gelmeden onu önleyebilmek akıllılıktır ve derdi zararsız çözebilmekte bir akıllılıktır.
Küvetin tıpasını açmayı düşünenler az galiba.
“Zeka koşarmış, kurnazlık uçarmış, akıl yürümeyi tercih edermiş. Bu nedenle hep arkadan gelirmiş.”
Nedense aklımız hep, İŞ İŞTEN GEÇTİKTEN SONRA BAŞIMIZA GELİYOR…
BU YAZI GÜNÜMÜN YAZISIYDI...
İŞ İŞTEN GEÇTİKTEN SONRA AÇAN ÇİÇEĞİN RENGİ DE KOKUSU DA OLMAZ....
SEVGİMLE....
İslâmın akla değer vermesinin vurgulanmış olması çok güzel..
Fakat yazının sonundaki olayı anlamakta zorlandım ben..
Aklın zeka ve kurnazlıktan daha yavaş olup sonradan gelmesi negatif mi yoksa pozitif bir olay mı ?
Sanki yavaş gelmekle, gerktiği zaman yetişememiş ve bir işe yaramamış gibi vurgulanmış.. Oysa yavaşlık,sakinlik, aklın gereğidir ve yararlı olandır aslında..
Fikret TEZAL tarafından 5/27/2009 7:33:54 AM zamanında düzenlenmiştir.