6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
942
Okunma

Bu kez çocukluğuma gittim, ilkokul arkadaşlarımla yaşadığım çocukluğumun geçmiş güzel günlerine. Oyun parklarının olmadığı, çam ağaçlarının gölgelerinde serinlediğim her günün bir diğer günün tekrarı olduğu günler canlandı hafızamda.
Evimizi çevreleyen millet bahçesinin dili olsa da konuşsa… Yazın ikindiden sonra; annemin yaptığı ketelerle konu komşu hep beraber çıkılan piknikleri hatırlıyorum. Teneffüslerde yuvarlandığımız ilkokulumuzun bahçesi, çam ağaçlarının altında birbirleri ile aynı hayaller kuran, yalınayak koşup, çığlık çığlığa bağıran çocuklar, ağaçların dallarına asılmış radyolar, bir filmin kareleri gibi geçiyor gözlerimin süzgecinden. Anladım ki orada bir ağacın tepesinde, bir pencerenin önünde durduğunu gördüğüm, ama elimi uzatıp tutamadığım bir şey olmuş artık çocukluğum.
En güzel anılar, çocukken yaşanan anılardı. Ancak göz ardı ettiğim, belki de anlayamadığım, dar bir çerçevenin kalıbına sokamayacağım anılarımda vardı.
Çocukken göremediklerimi, biraz büyüyünce görmeye, olgunlaşınca da anlamaya başladım. Zaman içinde yaşadıklarımı, geçmişimle sorguladım.
Bugün “8 Mart Dünya Kadınlar Günü.” Tüm dünyada ve ülkemizde bu gün kutlanırken, televizyonlarda, radyolarda kadınlara ait süslü ve güzel cümleler kurulurken, çocukluğumun çileli kadınları geldi gözlerimin önüne.
Annemi düşündüm. Çetin kış şartlarının hüküm sürdüğü memleketimde, yoktan var eden soğuğun, açlığın üstadı eli öpülesi annelerimizi düşündüm.
Çatısı altında çocuklarının başlarını okşayan, kışın sobanın etrafında hem acılarını hem umutlarını büyüten yuvasının bekçisi, sevgisi büyük öfkesi yaman Fate teyze geldi gözlerimin önüne… Ve daha niceleri…
Şiddete maruz kalmış, eğitim hakkından yararlandırılmamış, küçük yaşta evlendirilmiş kadınlarımızı düşündüm. Toplumun baskıcı ve erkek egemen tüm değerleri üstüne kâbus gibi çökmüş bu hayat içinde kendini eksik hisseden, hayata yenilmiş kadınlarımızı düşündüm.
Kadın olmaktan kaynaklı yaşadığı problemler sebebi ile bedeni ve ruhu çürümüş kadınlarımızı gördükçe kahroldum. Hep sessiz, boyun eğen, çile çeken, her şeye katlanan kadınlarımızı düşündükçe öfkeme yenik düştüm. Beyni yokmuş gibi davranılan, değersiz bir eşya gibi görülen, fikri sorulmayan ve evdeki alınan kararlara katılamayan kadınlarımıza engel olan erkekler öfkemi iyice kabarttı.
Onlar için Dünya Kadınlar Günü ne ifade ediyordu. Süslü cümleler kuranlar yaşanan çilelerden haberdar mıydı? Ülkemizde yaşayan kadınlarımızın bir kısmı bu durumda iken; şükürler olsun ki, haklarını sonuna kadar kullanan, eğitim ve sağlık hakkının olduğunu, bir kadın olarak evde kocalarıyla insanca bir ilişki kurabileceğini, evde söz, yetki ve karar sahibi olabileceğini öğrenmiş kadınlarımız ile onların konuşma hakkı olduğunu bilen erkeklerimiz de var.
Sadece kapı önlerinde sohbet için değil, haklarını almak için evlerinin dört duvarını aşmış, eylemler yapan kadınlarımız ve onlara alkış tutan, destekleyen erkeklerimiz var.
Kader sandığımız her şeyi, bir mücadele içinde değiştirip ortak bir kadere dönüştürmeye, hatta ortak bu kaderi birlikte yazmış kalemi güçlenmiş kadınlarımız var.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde; direnen, değişen, değiştiren, kadın olmanın onurunu yaşayan bütün kadınları selamlıyor, ezilen kadınların haklarını kullanmalarını diliyorum.
08/03/2009
Hülya TÜRK