- 734 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Devlet Memuru
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu uyarınca, Türkiye Cumhuriyeti Emekli sandığına bağlı olmak üzere, Devletin emrinde çalışanlara "Devlet Memuru" diyoruz. Devlet memuru asli Devlet Memurluğunu atandıktan sonra en geç bir ay içinde kurumlarınca düzenlenecek merasimde; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına ve kanunlarına sadakatle bağlı kalacaklarına ve bu kanunları sadakatle uygulayacaklarına namus ve şerefleri üzerine yemin ederler.
Yemin Metni aşağıdadır;
"Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına, Atatürk İnkılâp ve İlkelerine, Anayasada ifadesi bulunan Türk Milliyetciliğine sadakatla bağlı kalacağıma; Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını Milletin hizmetinde olarak tarafsız ve eşitlik ilkelerine bağlı kalarak uygulayacağıma; Türk Milletinin millî, ahlâkî insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyip, koruyup, bunları geliştirmek için çalışacağıma; insan haklarına ve Anayasanın temel ilkelerine dayanan millî, demokratik, lâik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarımı bilerek, bunları davranış halinde göstereceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim." diyerek resmen görevine başlamış olur.
Devlet memurları, bu yeminlerine uymak ve gereklerini yerine getirmek ve gereklerini yerine getirmeyenlere yetkileri dahilinde ve haricinde duyarlı olmakla mükelleftirler. Uymadığı zaman şeref ve namus üzerine yapılan yeminin çiğnenmesi gibi çok ağır manevi tahribata uğramaları kaçınılmaz olacaktır. Ayrıca da bazı yasakların kesinlikle delinmemesi gerekmektedir. Bunların delinmesi halinde hukuki cezaların verilmesi zorunlu olacaktır. Laiklik benzeri temel maddelerin kesinlikle ihlal edilmemesi ni Anayasamız kesin bir dille emretmektedir. Bunun son örneği; TBMM’ deki iktidar partisinin bile, ihmal etmesi sonucunda kapatılması (!) sözkonusudur. Bu nedenle, laiklik konusunda yapılacak suçlara mutlaka ceza verilmesi emredilmektedir. Devletimizin iç ve dış güvenliği açısından, olmasa olmazlarındandır. Yapılacak suça seyirci kalınması dahi çok büyük tahribatlara yol açabilcektir. Bu konuların bilerek ihlal edilmesi helinde, ülke güvenliği ve barışı açısından çok sakıncalı ve çatışmalara kadar gidebilecek ırk ve inanç ayrımı veya bunlara teşvik etmek veya yetkileri olup da gereğini yapmamak veya duyarsız olmak dahi çok tehlikeli vahim gelişmelere sebep olacağından bunlara çok özel müeyyidelerin uygunlanması ve gereken cezaların verilmesi zorunludur. Bir Devlet Memuru konumu ve mevkisi ne olursa olsun bunlara uymak ve yetkileri dahilinde uyulmasını sağlamak veya vuku bulması halinda yetkili mercilere bildirmek zorundadır. Yalan, dolan, iftira, laf taşımak, hile yapmak, hakaret etmek, görevini kötüye kullanmak, adam kayırmak, riyakar davranmak, tahrik etmek, yolsuzluk yapmak, haksız mefaat sağlamak, bilerek veya bilmeyerek usulsüzlük yapmak, bilerek yanlış işler yapmak, yasal olmadığı halde amirine uymak, yasal olmayan işlere memurları zorlamak, fırsat eşitliğini bozucu şekilde atmalar yapmak, haksız yakıştırmalarda bulunmak, ihalelere fesat karıştırmak, ihalelerin verilmesi için %10 ile 20 arası komisyon istemek benzeri fiil ve davranışlarda bulunmak kesin bir dille yasaklanmış olup, aykırı davranışta bulunanların şeref ve namus üzerine etmiş oldukları yeminin ayaklar altına alınması ile şeref ve namustan yoksun olmayı ve cezayı baştan kabullenmiş olacaklardır. Bu durumda; görmez, duymaz ve konuşmaz üç maymunu oynayanların da yazalı ve yazısız tüm yasalarda olumsuz kişilikler kabul edlimesi gerekmektedir. Özellikle; ünversitelerimizde bu olumsuzların yaşanması veya bu vahim olaylara seyirci kalınması halinde açacağı yaralar daha derin olacaktır. Bizlere yani topluma öncülük yapması gereken bilim yuvalarının bu suçlara meydan vermesi toplumda onarılması güç çatışmalara götürebilecektir. Selim ve temiz insanların (Selim: sözlük anlamıyla kusursuz dürüst demektir), düzgün çalışmalırını ve düzgün çalışmalarından dolayı engelleme çabaları içerisinde olmak veya bu olumsuzluklara seyirci kalmak benzeri fiil ve davranıyların, ünversitelerimizde meydana gelmesi toplumun öncüsüz hatta cehaletten beter bir duruma düşülmesine sebep olcaktır. Sağlık, eğitim ve adaletin eşit dağıtılmadığı ortamlar mafya türü yasa dışı oluşumlara neden olacaktır. Makam ve mevkiler hızla dürüst olmayanların eline geçecektir; ve dürüst olanların hızla sindirilmesi veya pasifleştirilmesi yoluna şiddetle başvurulacaktır. Vergilerimizin toplanması ve Devlet ihalelerin mafya benzeri oluşumların kontrölü altında yapılmasına doğru gidilmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu durumda dürüst olanların işlerden atıldığı veya her türlü yasadışı tehditlerle susturulduğu bir sürece doğru toplumun sürüklenmesi sözkonusu olacaktır. Hatta, sindiremedikleri kişileri yola getirmek için haksız yakıştırmalar veya şiddet fiillerine başvurulmak suretiyle mutlaka sindirmek isteyeceklerdir, leke sürerek!.. Sağlık, eğitim ve adaletin olmadığı, güçlünün zayıfları ezdiği "Teksas kanunları" hüküm sürecektir. Devlet iç ve dış faizlerin kucağına düşürülecek; ve tüm makam ve mevkilerin dışa bağımlı olduğu, dışa bağımlılığın getireceği ekonomik yıkımlarla başbaşa kalınması kaçınılmaz olacaktır. Rüşvet ve talanın yaşandığı bir toplum, diğer toplumlara yem olacaktır; dalkavukların bol olduğu ve devlet yönetiminin, iç ve dış hainlerin eline bırakılmış olduğu çok acı dönemleri yaşamak kaçınılmaz olacaktır!.. Aydın olması için okutulan ve bizleri aydınlatması gereken bilim adamlarının kontrolünde bu olumsuzlukların olması ise hepsinden en acısı ve en vahimi olacaktır.
Benimde şahit olduğum ve laikliğin resmen ayaklar altına alındığı bir olayın, Atatürkçü ve laik söylemleri ile laikliğin kalesi durumuna gelmiş olan bir üniversitemizin bünyesindeki ve çok ince bir sanatçı ruhuna sahip olması gerekenlerin çalıştığı bir Güzel Sanatlar Fakültesinde yaşanmış olması çok tehlikeli oluşumlara yol açabilecektir. Etnik yapısı yetmişikibuçuk milletten oluşan laikliğin kalesi durumundaki bir kentimizde vuku bulması, gerçekten çok düşündürücü ve çok vahim olmuştur. Yönetici konumundaki insaların bu konudaki duyarsızlıkları doğrusu bilim yuvası üniversitemize hiç mi hiç yakışmamıştır!.. Bir iktidar partisinin laiklik ihlalinden ve odak olmak iddiası ve kapatılmak istemiyle dava açılmış olduğu bir ortamda; Eylül 2006’ da; laiklik, ilgili üniversitemizin Güzel Sanatlar Fakültesinde ayaklar altına alınmıştır. Yapılan oruç tutma kavgasında "Allah var!.." ile Allah yok!.." kavgası ve bu kavgayı, tüm akademik ve idari ünivesite personeli duyduğu halde soruşturma açılmaması ve hatta bu kavganın tarafı olan ve aynı zamanda kurucu öğretim üyesinin yeğeni olan bir bayan personelin, türlü entrikalarla, (şef kadrosundaki personelin türlü baskılara maruz kalması sonucunda işi bırakmasının ardından) şef kadrosuna atanması bir bilim yuvası için utanç kaynağı olacaktır. Bu vahim ve çok tehlikeli gelişmeye seyirci kalan yöneticilerden, fakülte sekreteri Ocak 2007 itibarıyla emekliye ayrılmıştır. Bu fakültenin dekanıda rektör yardımcısı olmuştur Aralık 2006 itibarıyla. Laikliği ayaklar altına alan ile bu çok vahim olaya seyirci kalan personel adeta ödüllendirilmiştir. Ayrıca, yazışma kurallarını daikkar ederek çalışması ve bu kurallara uygun iş ve işlemlerde bulunması sonucunda tahkir edilen şef suçlu ilan edilmiştir; "Senden önce biz bozuk muyduk!" gerekçesiyle, hakarete uğrayarak!.. Fakülte sekreterinin yanlı tutumu ısrarla devam etmiştir. 34 (otuzdört) yıllık çalışmasından sonra ki tüm muhteşem deneyimlerine rağmen çok dürüst olan bir insanı harcayarak (!) emekliye ayrılmıştır. Bu olaya duyarlı davranan şef yapılan etrikalar sonucunda isyan edecek derecede "şok" bir kararla işi bırakmıştır. Hak ile hukuk resmen çiğnenmiştir. Aydınlatmayan aydınların kol gezdiği ve bilim dışında her türlü olumsuzluğun yaşandığı bir entrikalar dizisi olmuştur, bu vahim olay!.. TBMM içindeki ve büyük oy çoğunluğuna sahip bir iktidar partisinin kapatılma olasılığının yanında, laikliğin ayaklar altına alınmasına duyarsız kalan ve aydınlatmayan aydınlarında kapatılması(!)gerektiğine de inanıyorum. Karanlığın kol gezdiği bu zamanda; "Namuslu insanlar en az namussuzlar kadar, cesaretli olmak zorundadır!.." diyerek yazımı sevgi ve selamlarımı sunarak bitiriyorum...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.