- 4239 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
SABIKALI ÇOCUKLAR
Çocukluğum da onlarla ilgili haberleri gazetelerin birinci sayfalarında görürdüm. Herhalde kanıksanır hale geldiklerinden arka sayfalar düşer oldular. Sabıkalı çocuklar birer suç makinesidir. Seri halde suç işlerler.
Onlara suç işlemekten başka bir şey öğretilmemiştir. Hayatlarını şuç işleyerek kazanırlar. Sabah yaşıtları okula gitmek için evden çıkarken onlar suç işlemek için evden çıkarlar. İki suçları arasındaki zaman fasılası ceplerindeki paranın bitişine kadar olan süredir.
Yaşıtları kendilerini resim yaparak, bir müzik aleti çalarak ifade ederken onlar suç işleyerek ifade ederler. Mutlaka bir ustaları vardır. Yalnız çalışmazlar. Birisi gözcülük yaparken ikisi suçu işlerler. Sonra parayı üleşirler. Suçu birisi üstlenir diğer ikisi dışarıda içerde kalan çocuğun ailesine ve ona maddi yardımda bulunurlar. Suç işleme bölgelerini paylaşmışlardır. O paylaşımı yapan kişiye ya da gruba masraf ve avanta öderler. Masraf avukat, polis, hapishane, gardiyan giderleridir. Eğer suçun sebebi olan maddi çıkar büyükse mahkeme masrafları da vardır. Az vahim halden ve diğer infaz hükümlerinden sonuna kadar yararlanmak için.
Ceza kanunlarının maddelerindeki çocuklara ait indirici hükümler adeta çocukların suç işlemeye teşvik edilmesini sağlayacak kadar cezbedicidir. Evet, suç işleyen çocuğa az ceza verilmelidir. Ama onun bu hale düşmesine sebep olan aileye, devlete ve bizzat suçu işletme için azmettiren organize suç çetelerine de büyük cezalar kesmek gerekmez mi?
Sonuçta sabıkalı çocuklar kurbandır. Onları kurban eden sistem, kurum ve kişiler onların sabıkasına ortaktır. Çocukların bu hale düşmesi suçunu işledikleri içinde en büyük suç ve suçlu sabıkası ayrıca onlara aittir ve suç çetelelerinin en başında bu suç gelmektedir.
Çocuk tüketicidir. Büyümek için tüketir. Üretici nöbetini almak, iyi bir iş sahibi olmak için öğrenmek, sağlıklı beslenmek, sevgiye, ilgiye doymak; yani normal bir vatandaş olmak için ruhunu, bedenini, beynini beslemek zorundadır. Onları bunu vermemek suçunu işlemekle kalmayıp, onları suç işlemeye teşvik ederek ve buna çanak tutarak sırtlarından gelir temin ederlerin Drakula’dan, Vampirden bir farkı var mıdır?
Sabıkalı çocukların dramına ait işte bir kaç örnek.
“Edinilen bilgiye göre ilk olay 737 Sokak, numara 71’de meydana geldi. Ev sahibi Elif Günay’a ait cep telefonunun çalındığı ihbarını alan polis ekipleri, sokak aralarında şüpheliyi aramaya başladı. Yapılan tüm aramalara rağmen şüphelinin izine rastlayamazken, ikinci olay Kadifekale, 697/8 sokak numara 71’de yaşandı. Muhittin Çiftçi isimli şahsın evine giren küçük hırsız, bu kez evden cep telefonu ve 75 YTL parayı alarak, kayıplara karıştı. Çiftçi’nin durumu polis ekiplerine bildirmesi sonucu kısa sürede olay yerine gelen Konak İlçe Asayiş ekipleri, ara sokaklarda kovalamaca sonucu küçük hırsızı kıskıvrak yakaladı.
Yapılan incelemede hırsızlık olayını gerçekleştiren şüphelinin Ö.A. (11) isimli şahıs olduğu ve Emniyette çeşitli suçlardan 23 sabıkası bulunduğu öğrenildi.”
“İzmir’de, hırsızlık yaparken yakalanan ve ailesine teslim edilen 11 yaşındaki çocuğunu zincire bağlayan babaya hayırsever bir işadamı tarafından erzak yardımı yapıldı. İzmir’in Konak ilçesinde önceki gün hırsızlık yaptığı iddiasıyla yakalanan ve ailesine teslim edilen 11 yaşındaki Ö.A., babası tarafından evde zincirle bağlanmıştı. Başka çaresi kalmadığını anlatan baba Mirhan A. (36) oğlunun hırsızlık hastası (kleptomani) olduğunu, bunun için tedavi edilmesi gerektiğini söylemişti. Epilepsi hastası olan ve geçim sıkıntısı çeken 4 çocuk babası Mirhan A., oğlunu hırsızlık yapmaması için artık eve zincirlediğini söyledi. Kendisinin rahatsızlığı nedeniyle çalışamadığını belirten Mirhan A., yaşadıkları sıkıntılar nedeniyle çok zor durumda olduğunu belirtmişti. Ailenin zor durumda olduğunu televizyondaki haberden izleyen İzmirli işadamı Kadir Kasapoğlu, ilk olarak zor durumda bulunan aileye erzak yardımı yaptı ve bundan sonrada aileye devamlı yardım edeceğini belirtti. Epilepsi hastası olan Mirhan A., yapılan yardımdan dolayı çok mutlu olduğunu dile getirdi.”
“Rize’de geçen yıl 54 ayrı suça karışıp tutuklanan 14 yaşındaki E.C.’ye 3 ay kaldığı cezaevi çıkışında Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü sahip çıkmıştı. Annesine maaş bağlanan ve okula başlatılan E.C., bir süre uzak kaldığı sokaklara arkadaş çevresinin etkisiyle geri dönünce suç sayısı 70’e yükseldi ve yine ceza evine düştü. Rize’de 15 yaşındaki E.C. adlı çocuğun geçen yıl 44 işyeri ve 1 evden hırsızlık, 3 yağma, 1 emniyeti su istimal yoluyla hırsızlık ve 5 kez de hırsızlığa teşebbüs olmak üzere toplam 54 ayrı suça karıştığı belirlenmişti. Hırsızlık amacıyla girdiği yerlerden sadece bir miktar para alan ve bu konuda “İhtiyacım kadar alıyorum” diyen ve yaşı küçük olduğu için daha önceki suçları nedeniyle serbest bırakılan E.C., 54’üncü olayda karıştığı gasp suçu nedeniyle tutuklanmıştı. E.C.’ye 3 ay kaldığı cezaevi çıkışında Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü sahip çıktı. Annesine 200 TL maaş bağlanan E.C. Meslek Lisesi’ne kayıt ettirildi. Düzenli bir hayata başlayan E.C.’nin okula gidip gitmediği ise Çocuk polisi tarafından kontrol edilmeye başlandı. Bir süre devam ettiği okuldan etkisinde kaldığı arkadaşlık çevresi nedeniyle ayrılan E.C. sokaklara geri dönünce geçen yıl 54 olan suç dosyası 70’e yükseldi. E.C. karıştığı son hırsızlık ve yağma olayı nedeniyle yeniden tutuklanarak Kalkandere L Tipi Kapalı Cezaevine kondu.”
“Dün saat 18.00 sıralarında İznik halk pazarında Burcu Ergörmüş(15) ve Mutlu Uyar(13) isimli iki kız çocuğu, alışveriş yapmakta olan yaşlı bir adamın arka cebinde bulunan cüzdanı çalmak istedi. Durumdan şüphelenen ve pazaryerinde gezen asayiş polis ekipleri, iki kız çocuğunu suçüstü yakalayarak İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne götürdü. Sorguları yapılan kız çocuklarından B. E’nin hırsızlıktan 30 sabıkası bulunduğu öğrenildi. Mahkemeye çıkarılan Ergörmüş, tutuklanarak Çocuk Islahevi’ne gönderilirken, diğer kız M. U. ise ailesine teslim edildi.”
“İzmir İnönü Caddesi’nde iş yerinden hırsızlık yapıldığı ihbarını değerlendiren Emniyet Müdürlüğü ekipleri, zanlıların kaçtığı 34 GE 551 plakalı otomobili, Alyanak Bulvarı Arap Deresi üzerinde durdurdu. Aracın bagajındaki elektrikli süpürge, battaniye, ısıtıcı, elbise ve meyve ve sebzelerin çalıntı olduğunu belirleyen polis, otomobildeki İ.U. (39) ile 13 yaşındaki kızı Z.U’yu gözaltına aldı. Parmak izinden 4 farklı isim kullandığı ve çeşitli hırsızlık olaylarından sabıkası bulunduğu belirlenen İ.U, sevk edildiği mahkemece tutuklandı. Çocuk Büro Amirliği’ne teslim edilen Z.U’nun çocuk yuvasına yerleştirildiği öğrenildi.”
“Hırsızlık yaptıklarından şüphelenilen üç çocuk önceki gün ‘dükkan açma’ suçundan gözaltına alınarak, dün Lefkoşa Kaza Mahkemesi’ne çıkarıldı. Hırsızlıktan sabıkaları bulunan ve yaşları 14 ile 17 arasında olan üç çocuk yargı huzurunda işledikleri birçok faili meçhul hırsızlık olayını kabul etti. 14 yaşındaki H.E, yine 14 yaşındaki İ.E ve 17 yaşındaki G.T dün, ‘dükkan açma’ suçuyla ilgili Lefkoşa Kaza Mahkemesi’ne çıkarıldı. Gözaltına alınan 14 yaşındaki çocuklar, geçtiğimiz aylarda bazı camilerde bulunan Kanser Hastalarına Yardım Derneği’nin yardım kutularındaki paraları sirkat edip gözaltına alınmış, teminat şartlarıyla serbest bırakılmışlardı.”
Hıncal ULUÇ sabıkalı çocukların dramı konusunda Adalet Bakanına şöyle seslenmektedir.
“Bu ülkenin Adalet Bakanı gazete okuyor mu? Okuyorsa, bu milletin bu haberlerden duyduğu huzursuzluğun bir nebzesini hissediyor mu? Ediyorsa, bir şey yapmayı düşünüyor mu?
Bu ülke halkının sadece Güvenlik değil, Adalet duygularında da büyük yaralar var. Türk insanı ülkesinde Adaletin gerçekleştiğine inanmaz oldu. Oysa; Adalet mülkün yani devletin temeli. Adalet inancı sarsıldı mı, devlet sarsılır.
Adaleti sağlayan yargı gücüdür, doğru.. Ama yargının elini kolunu yasalar bağlar. Yargı keyfi değildir, olamaz. Yasaları çıkarmak Meclis’in işidir. O yasaları, yani Adaleti sağlayan yasaları yürütmek de Adalet Bakanı’nın. Yasaların Adaleti sağlamadığı duyusu halkta yerleşmeye başladı mı, fena halde tehlike baş gösterir. İnsanlar kendi haklarını kendi koruma, hukuk dili ile "Bizzat ihkak-ı hak" yollarına düşerler, bu da devletin sonu olur.
Yasaların adaleti sağlamaya yetmediği hissedildiği an, müdahale etmesi gereken kişidir Adalet Bakanı. Gerekirse yeni yasa tasarıları hazırlayıp Meclis’e sunarak. Sorum onun için Adalet Bakanı’na. Mesela. Yeni Asır bir haftadır kıyameti koparıyor. Adalet Bakanı, benim nerdeyse ezberlediklerimi okudu mu?..
Sadece İzmir’de. Sadece İzmir. Varın İstanbul’daki durumu hesaplayın.
D.Ö. 12 yaşında. 110 suçunda yakalamış polis, hepsinde serbest kalmış.
F.G.. 12 yaşında. 104 suçunda yakalanmış. Hepsinde serbest kalmış.
U.Ç. 12 yaşında. 101 suçunda yakalanmış. Hepsinde serbest kalmış.
G.Ö. 14 yaşında. 92 suçunda yakalanmış. Hepsinde serbest kalmış.
B.Ç. 14 yaşında. 92 suçunda yakalanmış. Hepsinde serbest kalmış.
E.Ö. 14 yaşında. 84 suçunda yakalanmış. Hepsinde serbest kalmış.
G.B. 13 yaşında. 74 suçunda yakalanmış. Hepsinde serbest kalmış.
S.B. 12 yaşında. 55 suçunda yakalanmış. Hepsinde serbest kalmış.
M.Ö. 16 yaşında. 33 suçunda yakalanmış. Hepsinde serbest kalmış.
M.A. 16 yaşında. 31 suçunda yakalanmış. Hepsinde serbest kalmış.
Bunlar yakalandıkları, kayda geçen olaylar. Ya yakalanmadıkları. Kap, kaç. Vur kaç. Soy kaç. Yakalanırsan serbestsin. Yakalanmazsan, kaptığın, çaldığın yanına kâr kalıyor. Bir ülkede çocukları suça teşvik etmenin, çocukları suçlu yetiştirip, çocuk çeteleri kurmanın daha etkin, daha kolay, rahat, korkusuz yolunu düşünebiliyor musunuz? Daha 12 yaşında cezasız 110 sabıkası olan çocuk büyüyünce ne olur peki? Adam mı, cani mi, Sayın Adalet Bakanı? Ne olur o çocuk büyüyünce, söyleyin. Yeni Asır diyor ki.
"İzmir’de, sadece İzmir’de onlar gibi rekortmen 50 çocuk daha var, ne yaparlarsa yapsınlar hiçbirine ceza verilemiyor. Peki, bu çarpıklık böyle mi devam edecek?" Söyleyin Adalet Bakanı, çarpıklık böyle mi sürüp gidecek? Türkiye suçlu üreten bir dev makine olmaya devam mı edecek? Bu haberde sizi rahatsız eden hiç mi bir şey yok? Bunları okuyunca geceleri rahat uyuyabiliyor musunuz? Bu çocuklara hiçbir ceza yok? Ama yakalarken, ya da karakolda, polislerden biri 110 sabıkalı çocuğun kulağını çekerse, "Lan" derse ceza alıyor.
İşkenceci diye de teşhir edilerek. Kent suç cennetine döndüğünde "Polis iş yapmıyor" diye yerden yere vurulacaksın. Ama 110 kez yakaladığını savcılar, mahkemeler 110 kez serbest bırakacak. İnsanda polislik yapacak hal kalır mı? İnsanda mesleğine, kendine saygı kalır mı? "Höt" dersen alacağın ceza da çabası Sadece çocuklar mı? Büyüklerde de durum farklı değil.. Son hafta içinde tüm toplumu yaralayan iki haber örneği vereyim mi? Murat Yiğit, Adem Özbek’e 7 kurşun sıktı. 7’si de isabet etti. Tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. CMUK öyle emrediyor. Emin Kaplan bir suçunu güvenlik güçlerine haber veren "Sorumlu vatandaş" Muhsin Kula’ya 10 intikam kurşunu sıktı, tutturamadı.. Mahkeme serbest bıraktı. Gene gitti, buldu Muhsin’i.. Bu defa 5 kurşunla öldürdü. Şimdi Muhsin’i Emin mi öldürdü aslında, ne dersiniz Sayın Adalet Bakanı! Katil, sadece Emin mi?”
Arka arkaya yaşanan sosyal olaylar, terör ve şiddetle birlikte suç işleme oranlarının artması endişeleri de beraberinde getiriyor. Toplumda infial oluşturan şiddet olaylarının sorumlularının suça çok erken yaşlarda itilmiş olması, çocuk ve gençlerin eğitimine daha çok önem verilmesi gerçeğini sürekli hatırlatıyor.
Bu olaylara karışanların hepsi sosyal problemlerin çözümünde şiddet yanlısı ailelerden gelmiyor. Fakat çocuk ve ergenlerin çevreyle ilgili problemleri; sevgi, ilgi ve onaylanma ihtiyaçlarının uygun şekilde karşılanmaması suça itilmelerinde en önemli etkenler arasında sayılıyor.
Grup oyunlarına ilginin arttığı 10-11’li yaşlar aynı zamanda çete çağı olarak da adlandırılır. Çevresindekiler tarafından onaylanmayan genç, suç işlemekten çekinmeyen kişiler ve gruplar tarafından oldukları gibi kabul edildiklerinde kendilerini bu gruplar içinde bulur. Bu kişi ve grupların isteklerine göre cana kıyma, mala ve ırza zarar verme, bağımlılık yapan madde kullanma ve satma gibi suç kapsamındaki davranışları bile yapabilir.
Yaşına uygun davranışlar göstermeyen, insanlara veya canlılara zarar veren, öfke kontrolü sağlayamayan, saldırgan ya da çok hayalci, içe çekilmiş, arkadaşlık kuramayan ya da doğru arkadaş seçemeyen, yaptıklarının sonuçlarını değerlendiremeyen çocuk ve ergenler mutlaka psikolojik danışmanlık almalı ve gerekirse tedavi ettirilmelidir. Anne-baba önceden çocuğuyla yeteri kadar ilgilenemediyse bire bir ilgiye daha çok önem vermeli, birlikte çocuk ve gencin sevdiği aktiviteleri yapmalı.
Ergenlerin kendi aralarında kurdukları gruplar, acılarını, sıkıntılarını birbirleriyle paylaşmaları stresle başa çıkmalarını da kolaylaştırır. Arkadaşı, ergenin kendi kişiliğini yansıtan aynası gibidir. Bu dönemde ergen, hızlı bedensel, sosyal ve duygusal değişimle baş etmeye çalışırken yeni ve farklı deneyimler kazanmak ister. Bunları yaparken başkaları tarafından desteklenmek ister. Bu dönemde kurulan arkadaşlıklar, gencin kişilik oluşumu açısından son derecede önemlidir. Aile doğru arkadaş ilişkilerini teşvik etmelidir. Anne-baba ergenin arkadaşlarıyla beraber olma ihtiyacına karşı duyarlı olmalı ve bunun için fırsatlar oluşturmalıdır.
Peki devlet ne yapıyor. Devlet daha ilginç şeyler yapıyor.
“Meclis alt komisyonunda hazırlanan Çocukları Koruma Kanunu Tasarısı, kapkaç çetelerinin işine yarayacak. Tasarıda getirilen ‘uzlaşma’ sistemiyle mağdura tazminat ödeyen çete, çocuğu hapse girmekten kurtaracak. Böylece çocuk ıslah edilmeden tekrar suç ortamına dönecek. Suçu işleyen çocuğun sabıkası olmayacağı gibi başka bir koruma tedbiri uygulanmadığı için çocuklar çeteler tarafından defalarca suça itilebilecek.”
Başka bir yazar büyük bir duygusallıkla çaresizlikten bakın nasıl bir öneri getiriyor.
“Ceza evlerinin çoğunluğunu dolduran çocuklar neden evlerini bu kadar dolduramıyorlar? Bana göre her çocuğun ailesi kendi çocuğunun mahkemesi olmalıdır. Her evde, her aile kendi çocuk mahkemesini kurarak kendi çocuklarını kendi elleriyle yargılamalı. Verilen cezalar Anayasamızda işlediği suçlarda neyi gerektiriyorsa aile de aynı cezayı vermelidir. Diyelim ki ekmek çalan bir çocuk TCK’ya göre 2 yıl yatacaksa bu çocuk bu cezayı evinde penceresiz bir yerde geçirmelidir. Böylelikle hem ceza evleri boş kalacak. Hem aileler Anayasadan haberdar olacak. Hem aradaki hasretlik son bulacak. Ayrıca aile kendi çocuğunu yargıladığı için duygusal olarak ta o çocuk bir daha suç işlememe kararı alacaktır.
Bu kararlarla birlikte Ülkemizdeki eğitimsizliğinde büyük oranda azalacağına inanıyorum. Artık sadece Adalet Bakanlığı birimlerine işi düştüğünde öğrenilen Anayasa, herkesçe bilinmiş olur.Bu kararla Türkiye’de adaletsizliğin de önü kapanmış olur. Umut ederim ki bu yazımı Hükümetimizin yetkililerden birisi okur da gereken yapılır.
Eğitimsizlik bir yandan çocukları suça iterken, açıklanan rapor şunu da ortaya koymuştur ki; çocuklar suça toplum tarafından itiliyor. Toplum olarak bilim adamı yetiştirmemiz gerekirken, suç dosyası kabarık, sabıkalı insanlar yetiştiriyoruz. Okul sıralarında oturması gereken çocuklarımız sanık sandalyesinde oturuyor. Suçlu olan çocuklar değil, biziz. Suçlu çocuk yoktur, suça itilen çocuk vardır. Kalem tutması gereken eller silah tutmasın. Ceza evlerimiz kapansın. Aile Mahkemelerimiz kurulsun. Ceza evleri evlerde açılıp Eğitim evleri olsun.”
Bu toplumun yaraları vardır. Bu milletin kangrenleri vardır. Bu milletin sabıkları vardır. Ama unutmayın ki bu milletin sabıkalı çocuklarının davası kangren olmuş en büyük kanayan yarasıdır. Ve bu yara bu milletin yöneticiliğine soyunan siyasetin, devletin en büyük sabıkasıdır.
Çocukların elleri beyinlerinden yönlendirildiği için ne kadar sabıkalı olsa da gözleri yüreklerinden yönlendirildiği için o kadar sabıkasızdır. O yüzden sabıkalı çocukların elleri kirli olsa da bakışları hala saf, masum ve günahsızdır.
Sabıka bir insanlık suçudur. Çünkü insanların fişlenmesi, onların geleceğinin ipotek altına alınmasıdır. Çünkü onlar o sabıkayla suçunun cezası bir değil birden fazla ve bir ömür boyu süreyle çekmeye mahkûm olurlar. Çocuklara sabıka kaydı koyanlar bu toplumun geleceğinin de fişlendiğini ve sabıkalı olduğunu teyit ettiklerini unutmasınlar.
Devlet işlemez işletilir dedi geçenlerde bir eski cumhurbaşkanı. Devleti işletin beyler ve bu ayıbı kaldırın. Çünkü bizim çocuklarımız bunu hak etmiyor. Sabıkalı çocukların dramını yaratanları ne akıl ne mantık nede hiçbir izan, ölçü, terazi inanın affetmiyor.