- 484 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Bir gece yazarken ben
Henüz sabahın olması için erken. Karanlığın gökyüzüne bahşettiği gizemliliği önümdeki yaşlı ağacın yapraklarının arasından izleyen gözlerim ve ben... Bu tabloya sessizlikten başka hiçbir şey yakışmaz zaten... Ve yine dökülüyor kalemimden zamansız umutlarım. Düşüncelerden ırak ve bir Ağustos öğleninden daha sıcak duygularım…
Tarif yetmiyor mu acaba? Yada ben bu tarifi yedirmek istemiyorum hayata. O kadar masum ki cümleler, tozlu bir sandığın içinde yıllarca kalırlar adına ithaf edilmiş şarkılarla. Sensiz daha mutludurlar. Çünkü sensizliğin acılarını anlatmaktadırlar.
Kime?
Kendime itiraflarım…
Düşünürüm, bedenim ruhuma ne kadar yakınsa, o kadar yakınımdır sana aslında… Gerçekleşmeyen belki de hiç gerçekleşmeyecek olan hayallerimle, bitmek bilmeyen mürekkebimden akan umutlarımla, bir kaç parça kırık dökük isyanla, yaprakların arasından geceyi izleyen gözlerimle… Aslında yorulmam bir Ağustos öğleninde rüzgâr ararken… Ararım seni zifiri gecelerde… Bulamasam da…
Kızarım, çünkü kızmak basittir. Bir bardak daha doldururum Ahmet Amcanın yaşlı elleriyle yaptığı ev şarabından. Son şişeydi sanırım... Sarhoşluğum bulur en ücra köşemdeki küfürleri, zamana söverim… Senden korkan zamana. Ahmet Amca bakar yüzüme. Yılların yüzüne iliştirdiği çizgilerle… O şarap yapan eller sırtımı sıvazlar. Birkaç tecrübe dökülür ağzından. “Keşkeler ile yaşanmaz evlat. Derin bir nefes al, yüreğine sindir. Belki zaman sana onu tekrar getirir. Belki de bu şarabı o zaman mutlulukla içersin. Sindirdiğin zaman bir daha keşke demezsin.”
Şaşırırım Ahmet Amcaya… Yaşamın ona hediye ettiği acı tatlı tecrübeleri bir hoş geldin edasıyla karşılayan adam, nasıl olurda bu kadar ihtimaller arasında yaşar? Yada tavsiyeleri nasıl ihtimal yapar?
İhtimaller…
Gelişin ve gelmeyişlerin…
Umutlarım ve hayallerimle binlerce kez yaşarım bu gel-gitleri… Bazen mutluyumdur sensizlikten. Tabiî ki anlamda kötü olarak değil. Bir uğur böceği bile hatırlatır seni. Bazen bir korkak rüzgar dile getirir kokunu, bazen yakarım uğruna kelimeleri, bazense bir gemi daha batırırım Kara denizimde…
Halim küçük bir isyanla gecelere teslim...
Bazen ise işkencedir sensizlik Bu sessizlik ruhumu bedenimden terk edişleri getirir. Ölümüm soğukluğunu içtiğim şarapta hissederim. Mideme dolmuştur artık. Her gel-gitlerde yüreğimin son nefeslerini verdiririm cümlelerin ağıdıyla. Arkamdan el sallar şarkılarım. Ve güneş doğmaya yüz bulur saatlerden… Elimde kalemim, göğsümde uyuyan kâğıdım…
Yeni bir güne daha el sallayan vedalarım…
Dudağımda sensiz kuruyan şaraplar…
Ve Ahmet Amcalarım…