- 855 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
BAYRAĞIN GÖLGESİ VATANDIR ...(SON BÖLÜM) Öykülerim
Kazım öğretmen , titrek bir ses tonuyla Tarih dersini anlatmaya başladı . Çok heyecanlıydı . Zaman zaman sesi kesiliyor , boğazına yumruk gibi bir şeyler gelip tıkıyor , konuşmasını engelliyordu .Otuz yıllık öğretmenlik yaşamı bu iki dersin sonunda , başladığı gibi sona erecekti . Bunu düşünmek bile onu son derece heyecanlandırıyordu . Kendini zor tutuyordu . Zaman zaman sınıfın penceresinden bakışlarını dışarıya kaçırıyor , köyün üstünde yükselen çam ormanlarına , dalıp dalıp gidiyordu . Ewsıki yılları bir bir gözlerinin önünden film şeridi gibi gelip geçiyordu . Çocuklar ise pür dikkat kesilmiş onu sessizce , bir robot suskunluğuyla dinliyorlardı .
Derken , birinci dersin teneffüs zili çaldı . Çocuklar teneffüse çıkarken , Kazım öğretmen onları son bir kez daha izliyordu . Koca yıllar , ardı arkasına devrilip nasıl da , geçip gitmişlerdi ? Kazım öğretmen , bu karışık duygularla kendi dünyasını yaşarken , ikinci ve son dersin zili de çaldı . Zil sesiyle kendine gelen Kazım öğretmen , içi ürpererek toparlandı . Sınıfa giren öğrencileri izlemeye başladı . Son öğrenci de sınıfa girdi . Bütün sınıflardan gürültülü sesler geliyor , sanki arı kovanından yükselen sesleri anımsatıyordu . Az sonra öğretmen zili de , çaldı . Diğer öğretmenler sınıflarına girmişlerdi .
Kazım öğretmen , sınıfın kapısı önünde önce durakladı . Kapalı kapıyı açmadan önce , derin deri nefes aldı . Heyecanını yatıştırmaya çalışarak , sınıf kapısını açıp içeriye girdi .
Öğrenciler , öğretmeni görünce hemen ayağa kalktılar . Kazım öğretmen :
- Oturun çocuklar . Bu ders, sizlerle son dersimiz . Günün son dersi . Konuk öğretmen olarak da olsa , benim hayatımın son dersi olacak . Bu özel günde , bu son saati , özel bir saat olarak geçirmemizi istiyorum . Yarın , köyden ve ilçeden ayrılıyorum . Emekli oluyorum . Otuz yılı aşan , bir öğretmenlik hayatım oldu . Bu otuz yılın içinde , sizlerin ve sizlerle tanışmamın özel bir yeri olacak . Dokuz pınarlar köyü ilköğretim okulunun yapılışında sizlerin , ailelerinizin , muhtarınızın , köylünün , kaymakam beyin , herkesin büyük emeği oldu . Ellerimizle , tırnaklarımızla , alın terimizle , gece ve gündüz yorulmak bilmeden , çaresizliklerden yılmadan bu güzel okulu , bir eser olarak bu hale getirdik . Şuan söyleyeceklerimi iyi dinlemenizi istiyorum . Yarın , sizler de okuyacak , büyüyecek , benim gibi bu memlekete , Türk halkına hizmet etmeye başlayacaksınız . Her nerede , her ne işte, her ne şartlar içinde olursanız, olun . Bu ülkeye hizmet etmekten , hiç bir şey sizi alıkoymasın , engellemesin . Çünkü , Türk insanı en zor şartlar altında bile , hizmet etmenin yollarını bulur . Bulmalıdır . Bulmak zorundadır . Bu bize , yüce Atatürk’ün bir emridir . Azim ve çalışmakla , yenilemeyecek hiç bir güçlük yoktur . Bu sözlerimi hiç unutmayın . Zor şartlarla karşılaştığınız anlarda , bu sözlerimi hatırlayın. Göreceksiniz böylece, her zorluğu yenecek gücü , kendinizde bulacaksınız .
Kazım öğretmeni can kulağı ile dinleyen çocuklar , bunun bir ayrılık konuşması olduğunu anlamışlardı . İçlerinde bilemedikleri , bir üzüntü ile onu dinliyor , öğretmenlerini kaybetmek istemiyorlardı . Kazım öğretmenin sözlerini bitirsin istiyorlar , kendilerinin de söyleyecekleri sözleri olduğunu , o anın gelmesini bekliyorlardı . Bir süre sonra konuşmasını tamamlayan Kazım öğretmen :
- Şimdi serbestsiniz . Ben , masada bir kaç satır yazı yazmak istiyorum .Daha sonra yine dersimize veya sohbetimize devam ederiz, dedi .
Öğretmen masasına oturan Kazım öğretmen , aklında şekillenen bir kaç sözcüğü kağıda dökmeye başladı . Bu destanımsı şiir , onun hayat öyküsünü anlatıyor gibiydi .
CAN ÖĞRETMENİN ÖYKÜSÜ
Olmaz emeklisi öğretmenin
Öğretmen nasıl emekli olur ?
Gün boyu düşünceliydi Can öğretmen
Son günüydü öğretmenliğinin bu…
Ayva sakallı , tazecik bir gençti o ,
Anadolu’nun kuş uçmaz, kervan geçmez
Haritada gösterilmeyen bir köyünde
Bu göreve başladığında…
Yoktu okulunun binası gittiği köyde
Ne yazı tahtası
Ne tebeşiri
Ne de silgisi
Zili nasıl olsun ?
Parmaklarıyla ıslık çalardı
Her ders bitiminde
Derse girişlerde zil yerine …
Yine de yılmadı Can öğretmen
Bugün , son günüydü meslekte
Otuz yıl vermişti…
Gençliğini
Ömrünü
Varlığını vermişti bu göreve .
Nasıl da geçmişti otuz yıl
Farkına varmadan …
Bugün son gündü
Son ders zili çalacak
Can öğretmen Tarih dersinde
Sonkez , Cumhuriyeti , Ata’yı
Özgürlüğü anlatacaktı
Ve ders bitimi…
Kendi öğretmenliğine noktayı koyar gibi
Tarih dersinin de son ünitesini
Öğretmenliğinin son dersini
Otuz yıllık geçmişini
Noktalayacaktı…
Okul bahçesinde koşuşan
Boğuşan
Şakalaşan
Öğrencilerini izledi teneffüs boyu.
İlk görev yaptığı köye gitti aklı
Anıları canlandı bir bir
Gözlerinin önünde…
Çamurdan kerpiç kestiği ,
Derslik duvarlarını bir bir
Eliyle ördüğü
Sıvasını yaptığı
Kapılarını , pencerelerini
Elleriyle taktığı
Tek tek her odasını boyadığı
Köy okulunu anımsadı..
İçi, bir hoş oldu
Yüreği kabardı
Gözleri dolu dolu olmuştu o an ..
Başını sallayıp bir iç çekti derinden
“ –Sana ,bir şey yaptım diyemem vatanım
Ama, vicdanen huzurluyum
Her başlangıcın
Elbet bir sonu vardır “
Diye geçirdi içinden …
Çaldı son ders zili
Koşuyordu öğrenciler koridorlarda
Sesle kesildi .
Öğretmenler sınıfa girdiler
Durdu Can öğretmen sınıf kapısında
Kendine çeki, düzen verdi
Düğmelerini ilikledi ceketinin…
Bugün haftanın son günü Cuma
Günün son dersi Tarih
Son zil çalacaktı 45 dakika sonra
Emakli olacaktı Can öğretmen…
Otuz yıllık öğretmenliğin
Son dersiydi bu
Ders tarih…
Öğretmense, Can öğretmendi
Açtı kapıyı Can öğretmen
Sınıfına son kez girdi…
İçindeki okyanus kabarmış
Kopuyordu Tufanlar…
Ata’yı anlatıyordu Can öğretmen
Tarihi anlatıyordu
Ayni , otuz yıl önceki
O taze öğretmenin
O ayva sakallı gencin
Heyecanı , coşkusuyla
Gözleri, yaş yaştı…
Az sonra son zil çaldı . Kazım öğretmen kucaklayıp öptüğü ve ayrıldığı öğrencilerin ardından, öğretmen arkadaşlarından , muhtar Ali beyden , köylü halktan ve de Dokuz pınarlar köyünden kopup yollara düştüğünde , yanaklarına doğru süzülen ılık göz yaşlarında hala o sıcak insanların , özel anılarını yaşıyordu . Çam kokulu köy yamaçları , türkuaz mavisi gökyüzü ona, uzaktan uzağa el sallıyor , nemli yelleriyle kulak memelerini yalayıp bizleri unutma diyordu .Tozlu , topraklı köy yollarında bir yorgun araç, her geçen dakika küçülüp biraz daha gözden kayboluyordu . Çam yaprakları ise fısıltılı bir sesle arkalarında, “ TÜRKİYEM “ şarkısını söylüyordu .
Suat TUTAK
BAYRAĞIN GÖLGESİ VATANDIR ...(SON BÖLÜM) Öykülerim Yazısına Yorum Yap
"BAYRAĞIN GÖLGESİ VATANDIR ...(SON BÖLÜM) Öykülerim" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.