- 1421 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
BİR GENÇ KIZIN DRAMI
..........Çok güzeldi. Dünyalar güzeliydi. Ayaklarına kapananların, yalvaranların, uğruna şair olanların sayısını hatırlamıyordu. 18 yaşındaydı. Geceler kadar siyah gözleri vardı. Bakmaya doyulmayan, baktıkça gökkuşağı gibi yedi renk gülen, iri, büyük gözleri. Bir dudakları vardı. Kalemle çizilmiş sanıyordu insanlar. Hani hokka gibi derler ya! İşte öylesine güzel bir burnu vardı. Uzun boylu, ince belliydi. Bir ressamın fırçasından çıkmıştı sanki.
..........Rüyalarını süsleyen beyaz atlı prensiyle evlenmişti işte. Allah’ım! Düğünü 1001 gece masallarındaki gibiydi. Ne kadar mutluydu. İnanamıyordu. Üstündeki beyaz gelinlik ne kadar da yakışmıştı! Düğünde öyle söylemişti herkes. Birden “nazar değmez inşallah” dediklerini hatırladı. İki kere tahtaya vurdu. Nazara inanmıştı her zaman. “Allah’ım” dedi. “Allah’ım, n’olur bu mutluluğu çok görme bana.” Ellerini açıp bildiği bütün duaları okudu. Bu kadar mutlu olmaktan korkuyordu.
..........İçine mi doğmuştu, kaderini mi yaşıyordu? Kim derdi ki bu masal acı bir sonun başlangıcı olacak, korktuğu başına gelecekti. Adam balayında güzeller güzeli, dünya tatlısı kızı, gelinliğiyle bırakıp çekip gitmişti. Küçücük bir veda sözcüğü bile etmeden. İnanılacak gibi değildi ama, olmuştu işte. Sevdiği adam gitmişti. Sevdiği adam yoktu. Bir an durup düşündü. O, gerçekten sevdiği adam mıydı? O, kendine en güzel aşk şiirlerini yazan, gitarıyla aşk şarkıları söyleyip hayaller ülkesine götüren aynı adam mıydı? Olamazdı. Bu kadar vefasız olamazdı o. Oysa bütün yüreğiyle, bütün saflığıyla ölürcesine sevmemiş miydi? “Allah’ım” diye geçirdi içinden. “Neden Allah’ım? ” Bütün suçu, herşeyiyle sevmek, herşeyiyle inanmak mıydı? Ümitsizdi, perîşandı, yıkılmıştı. Oda dönüyor, başı dönüyor, dünya dönüyordu.
..........Gelin yatağına attı kendini. Hıçkırıklara boğuldu. Başını gömdüğü kuştüyü yastığa yağmur yağıyordu. Saçları bembeyaz, gelinliği simsiyah mı olmuştu ne? Bilmiyordu. Halâ onu seviyor muydu, yoksa nefret mi ediyordu? Ağlıyor muydu, yoksa gülüyor muydu? Unutulmuş muydu, unutmuş muydu? Ölmüş müydü, yoksa yaşıyor muydu? Allah kahretsin. Bilmiyordu. Bilmiyordu. Bilmiyordu. Belki bilmek te istemiyordu gerçekten, kimbilir?
..........Kız acı içinde anlatıyordu, gözlerinden yağmur yağarken bir yandan. Şair, kızın yaşadıklarını dinledi, dinledi sessizce. Kızın yaşadıklarını içinde bir yerlerde hissediyordu. Kâğıdı kalemi çıkardı. Karanlıkta kaleminden kan damlıyordu. Şair ağlıyordu. Şair yazdıkça kelimeler ağlıyordu. Mısralar ağlıyordu. Şair yazıyordu…
BİRİ VAR
Biri var terkedilmiş gecenin en güzel yerinde
İnsafsızca ezilmiş kadınca gururu gül gibi
Kederden ağarmış simsiyah saçları bir gecede
Sevmediği muhakkak, nefret ettiği şüpheli
Biri var terkedilmiş gecenin en güzel yerinde
Çektiği cehennem azabı siyah gözlerinden belli
Ümitsiz, perişan, yılgın, yıkık
Ağlamadığı muhakkak, güldüğü şüpheli
Kalbine mi gömse acaba aşkının şarkısını
Kimseye anlatamaz ki karşılıksız aşkını
Unutulduğu muhakkak, unuttuğu şüpheli
Oysa ne güzel düşleri vardı akşamla beraber
Şimdi ne gelinlik kaldı, ne gülen gözler
Ölmediği muhakkak, yaşadığı şüpheli
YORUMLAR
Bu fani hayat neler gösteriyor insana.Genç kızların hayelleri bitiyor.Hüsran hortluyor...hayeller yıkılıyor Dünya serinden oynuyor sanki...Hem mutluluk var hemde hüzün ..Hem ayrılık var hemde kavuşmak...Ama genellikle Hüsran ağır basıyor ..
Yüreğiniz var olsun.
Tüm mutlulular sizi bulsun.