- 527 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
TÜRKİYENİN BİRİNCİ SORUNU NE?
Gazetelerde ve televizyonlarda bir furyadır gidiyor. Türkiye’nin birinci sorununun ne olduğu! Sayın Cumhurbaşkanı Gül: Türkiye’nin birinci sorunu Kürt meselesidir. Dediği için herkes Türkiye’nin birinci meselesi olan Kürt Sorunu(!)nu tartışıyor.
Türkiye’nin geçtiğimiz günlerde de birinci meselesi Ermenistan’la ilişkiler ve Alican kapısının açılıp açılmayacağı idi. Sayın Başbakan kuyudan taşı çıkarmak(!)
için Azerbaycan’a gitti.
Herkes bilir ki, Türkiye Azerbaycan’la etle tırnak gibidir. Ne pahasına olursa olsun Türkiye Azerbaycan’ın aleyhine olan bir şeyi yapması oldukça zordur ve kırılan ilişkilerin düzelmesi de o derece zordur.
Hükümetin, Rasmussen’in NATO Genel Sekreterliği meselesinde Başbakan’ın görüşünün aksine, -en azından biz öyle algıladık-ABD ile aynı görüşte olduğumuzu sayın Cumhurbaşkanı söyledi ve kamuoyunun tepkisini çekti.
Uzun süre Dışişleri Bakanlığı yapmış bir kişinin bu sözleri sarf etmiş olmasını şahsen yadırgadım.
Turgut Özal döneminde ve Süleyman Demirel döneminde kamuoyunun tepkisini ölçmek için zaman zaman ortaya atılan konuların ortaya atıldığı gibi Sayın Cumhurbaşkanımız bu tarz konuları söyleyiveriyor. Bayram değil seyran değilken!
Her halde Sayın Cumhurbaşkanı, kamuoyunun tepkisini ölçmek ve bazı düşüncelerini hayata geçirmek için olayları oldubittiye getirmek için böyle davranıyor diye düşünüyorum. Çünkü herkes bilir ki, bu ülkenin birinci sorunu “Kürt Sorunu “değil “terör sorunudur.”
Terör ile ilgili sorunumuz; otuz kırk yıllık bir sorun olmayıp, asırların ötesine dayalı bir sorundur ki, biz tarih boyunca düşmanlarımızın bu oyununu çok gördük ve çok yaşadık. Terör belasından milletimiz tarihte de yaka silkti, acı çekti.
Terör ile ilgili sorunumuz Türkiye devleti yaşadıkça da düşmanlarımızın kaşımaya devam edecekleri, kanatmak için ellerinden gelen ihaneti yapacakları kuşkusuzdur. Önemli olan bu sorunumuzu asgariye indirmektir. Bunun için tedbirler almaktır.
Acı olan şu ki en yetkili devlet adamlarının, en yetkili ağızların sorunu gerçek veçhesi ile görmüyor olmalarıdır. En azından bu konularda temkinli davranmamalarıdır. Sorunu Kürt sorunu olarak gördüğünüz takdirde, aynı vatanın parçaları olan kardeşlerimizi insanlarımızı ayırmak, ayıklamak ve başka bir milletin insanları saymak olur ki, bu da bir milletten başka milletler çıkarmaktır. Milleti bölmektir, parçalamaktır.
Sayın Başbakan’ın da bazen ülkede onaltı tane (rakamda yanılmış olabilirim) etnik kökenden bahsetmesi de bundan başka bir şey değildir. Bizim birlik ve beraberliğimizi korumak için ayrılıklarımızı değil ortak paydalarımızı ortaya koymamız ve konuşmamız gerekir.
İnsanlara sen şusun-busun diye ayırdığınızda; onlara kendi kimliklerinden ayrı özel kimlikler vermiş olursunuz ki, bu da bölünmenin başıdır. Küçülmenin ve çatışmanın başlangıcıdır
Ülkemizde aydın dediğimiz bir kısım okumuş insanlarda, her ortaya atılan konuya mal bulmuş mağripli gibi yapışıyor ve art niyetli insanların ülkenin bölünüp parçalanması için kurdukları ihanetlerinin ve emellerinin açıklanması için bahaneler oluşmuş bulunuyor. Böylece insanlar devletimizin aleyhinde, milletimizin aleyhinde istediklerini hürriyet ve özgürlük adına söylemiş ve yandaşlarına mesaj vermiş oluyorlar.
Sonuç olarak diyeceğimiz odur ki, devlet adamları ağızlarından ne çıkacağını, ne söylediklerine son derece dikkat etmelidirler. Aksi halde her söylenen söz birilerinin kazanım hanesine kar olarak geçer. Birileri bu işten kazanç elde ederken, milletimiz çok şeyini kaybeder. Osmanlının yıkılışı üç bilgisiniz adamın yüzünden olmuş ve milletimiz onlarca kez küçülmüş, Kafkaslarda, Balkarlarda, Arap Yarımadasında kolumuzu kanadımızı ve parçalarımızı bırakmışızdır. Şehitlerimizi ve insanlarımızı bırakmışız. Yüreğimizin bir parçası bu kaybettiğimiz yerlerde kalmış. O nedenle yeni yetimler bırakmamak için, yeniden vatan topraklarını kaybetmemek için Lütfen Beyler; sevdiklerinizin başı için söz ve davranışlarınıza icraatlarınıza dikkat edin. Yarın pişman olacağınız şeyler yapmayın, söylemeyin. Bizden söylemesi…
Mustafa Göktekin
YORUMLAR
evet söylenmesi gerekenlerin sonucunun nereye varacağı da ülkeyi yönetenler tarafından bilinmesi gerekir.ülkemizin içerisinde bulunduğu sorunların yine kendi içimizde çözülebileceği kaçınılmazdır.çare bizim kendimizade kendi tarihimizde kendi kültürümüzdedir.Güzel bir makale idi.tebrikler.selam ve saygılarımla...