- 1074 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
Ordumuz Göz Bebeğimizdir
19 Mayıs’ı Anarken;Ordumuz Bizim Göz Bebeğimizdir
Yüce yargıya tabi ki güveniyoruz.Güvenmek zorundayız. ERGENEKON operasyonlarının devam ettiğini hep beraber basından takip ediyoruz.uzun soluklu olacağı tahmin edilen bu soruşturmanın sonucu ülkemiz çıkarları açısından kime uzanacaksa uzansın buna diyecek hiç bir şeyimiz yok!zaten süreç içerisinde bir çok şey de netlik kazanacaktır.Bu konuda biraz daha sabır gerekiyor.
Öte yandan Türkiyenin en büyük sivil toplum kuruluşlarının hızla denetime alındığı haberlerini de okuyoruz. kimler mi?Türkiye Barolar Birliği,Türkiye Tabibler Birliği,Veteriner,Eczacı,Diş Hekimleri,Ziraatçılar,Muhasebeciler,Mimar ve Mühendisler,Noterler,Bankalar,Seyahat Acenteleri birlik ve odaları,TOBB(Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) Anayasanın 135.ci maddesine göre DDK(Devlet Denetleme Kurulu)’nun inceleme yetkisi olsa da neden şimdi? zamanlama çok ilginç değimli?
Diğer taraftan STK’lar(Sivil Toplum Kuruluşları)bunu psikolojik sindirme olarak algılıyor.Demokratik haklarına bir fren,değişik nedenlerle karşı söylem de bulunanlar sindirilmeye çalışılıyor şeklinde algılandığı da basına yansıdı.galiba bunun ilk adımı geçtiğimiz günlerde Ankara sanayi odasının açılış törenine katılmayan TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu ve Aygün’ün bulunmayışı bu Psikolojik trajedinin başlangıcı olabilir mi?sorusunu akla getirebilir.
Ülkede insanlar neden bir korku sendromuna tabi tutulur anlamak mümkün değil,her kes birbirine çekinerek sesini kısarak konuşması,uzaklaşması neyin nesidir?böyle demokratik bir ülkede bunlar nasıl yaşanır?çok enteresan bir durum!
Bütün bu gelişmeler devam ederken aslında en çok Ordumuz yıpratılıyor galiba…Böyle olmamalıydı.usûl kuralları içerisinde belki çözümler olabilirdi?ama olmadı.
Türk ordusunun her duruma ve her olağanüstü gelişmeye karşı üzerinde çok düşünülmüş bir planı vardır. Bu planlarından bir tanesi de gerektiğinde sabırla beklemektir. Her iç ve dış gelişmeye karşı ne yapacağını bilen ve komuta kademesinde o durumdaki yerini bilen komutanlarımız ve iyi eğitilmiş askerlerimiz vardır.
Yine ağır bir testten geçen Türk askeri, bu sınavdan da her zaman olduğu gibi yüzünün akıyla çıkacağını; haliyle, tavrıyla, duruşuyla tekrar gösterdi.Komutanlarımız ne kadar tahrik edilirlerse edilsinler, oyunlara gelmeyeceklerini, doğru bildikleri yoldan dönmeyeceklerini, üzerinde çok düşünülmüş stratejilerini karşı tarafın oyun planına göre değiştirmeyeceklerini duruşlarıyla ortaya koydular.
Komutanlarımız iyi bir asker olmanın yanı sıra uluslararası ilişkiler ve siyaset konusunda da eğitimli ve deneyimliler. Böyle olduğu için son günlerde atılabilecek her adımın askeri sonuçları dışında uluslararası boyutta ve siyasette yansımaları olacağının farkında. Harekete geçmek yolunda kendi içleri ve kamuoyu da kıpır kıpır olsa, fevri bir davranış yapmamaları bu yüzden sanırız.
Askerler Türkiye üzerinde oynanmak istenen oyunu bu defa da iyi görüyorlar. Son gelişmelerin içeride huzursuzluk yaratması ihtimalini iyi teşhis edip vatandaşların arasına kara kedi sokabilecek kötü niyetlilere karşı da strateji geliştirmek zorundalar elbette.
Vatandaşlar, dünyaya örnek olacak şekilde uzun yıllardır kendileri üzerinde oynanmak istenen oyuna düşmemişler ve dünyada az bulunur sabır göstererek yıllardır bir arada yaşadığı, ortak yaşam biçimlerini paylaştığı insanlarla karşı karşıya gelmemiştir.Aslında tüm çabalar bu yönde olmasına rağmen dikkatli favranılmış oyuna gelinmemiştir.
Her iç ve dış gelişmeye karşı ne yapacağını bilen ve komuta kademesinde o durumdaki yerini bilen komutanlarımız ve iyi eğitilmiş askerlerimiz vardır. Bu büyük güç şimdi beklemektedir. Çünkü Türkiye’nin çıkarları bunu gerektiriyor. Bir de bu güç harekete geçerse neler olabileceğini merak edenler görecektir.
Türkiye’nin uluslar arası ezeli dış düşmanları ile içteki hainleri oyunlarına devam edecektir.TSK’nın dik duruşunun tüm oyunları bozacağına inancımız tamdır.Çünkü Ordumuz bizim göz bebeğimizdir.
Bize vatandaşlar olarak düşen arkamızda ordumuzun olduğunu bilip güvenli bir şekilde gündelik yaşamımızı düşmanlarımızın arzu ettiği şekilde bozmadan yaşamaya çalışmaktır.
Türkiye büyük bir sınavdan geçiyor. Geçmişi, gelenekleri ve bu halkı sayesinde bu sınavdan da alnının akıyla çıkacak. Üzerimizde oyun oynamaya çalışanlar bile sonunda Türkiye’nin asil tavrının dünya için ne kadar önemli olduğunu ve dünya düzeninin korunmasında Türkiye’nin yerinin ne kadar da önemli olduğu görülecektir.
Evet kişisel görüşüm TSK’nın olayların biraz daha dışında tutulması hele hele siyasi iç meselelere çekilmesi son derece yanlış bir durum.dış güçlerin emellerine fırsat verilmemesi en samimi dileğimdir.
Türkiye bir sınavdan geçiyor,çok dikkatli olmak zorundayız.Başta Ordumuz olmak üzere Yargımız da bu yıpratmalara maruz kalmaktadır.bu konuya neden girdim güncel anlamlı bir bayramı kutluyoruz.19 Mayıs ATATÜRK’ü Anma Gençlik ve Spor bayramını hep beraber millet olarak kutluyoruz.Bu Bayram büyük Devlet Adamı sayın Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Gençliğe armağıdır.ORDUMUZ her türlü polemiklerin dışında tutulmalıdır diye düşünüyorum.Bu vesile ile tüm milletimizin hemşerilerimin bu anlamlı bayramlarını kutluyorum…Sağduyu ve Sabır Temennisiyle….saygılarımla…
YORUMLAR
Ben sana yandım
kaç yanlıştan bir doğru çıkar?
ÜLKENİN BÖLÜNMEZ BÜTÜNLÜĞÜNÜ SÜREKLİ FİTİLLEYENLER, AB ve ABD kucağından inmiyor buna rağmen ortada asıl mesnetli suç işleyenleri yargılamak bir yana tepki bile almazken, hayali suça iştirak edebilme ihtimali olur mu diye ŞOK Haber yada Sıcak haber adı altında dalga dalga bir takım insanlar apar topar toplanıyor.
Peki naklen soruşturma olur mu?
TSK’ ni asıl görevinden adım adım uzaklaştırmak adına, başta Türetilmiş yandaş medya ve sözde onun sahte aydınları kin, nefret ve hınçla bu kuruma saldırıyor ve onlar da savunma psikolojisine girerek olmayan demokrasinin hayata geçirilmesine katkımız olur mu diye dil döküyorlar. Genelkurmay Başkanı bu tasarlanmış senaryolar karşısında haftada bir gün açıklama ihtiyacı duyuyor.
Bu senaryoları yazan, yazdıran ve oynayanlar sır mı? Bu kadar cirit atılacak boş bir alan mı Türkiye...
devamı...
http://www.huryildiz.com/Detay.asp?yazar=1&yz=3273
Çoğu zaman aynı anadan aynı babadan doğan kardeşlerin dahi aynı fikri çizgide bulunmaları mümkün olmuyorken; Ergenekon terör örgütü içinde sağcısıyla, solcusuyla, basından, sendikalardan, üniversitedeki militan rektörlerden ve YÖK idaresinden, asker ve sivil bürokrasiden, emniyetten, en sağ partilerden işçi partisine kadar değişik meşrep ve ideolojiden insanları bir araya getiren sebepler üzerinde biraz durmamız gerekmektedir. Aynı partiye dahi oy vermeyecek insanları aynı proje ve örgüt çatısı altında bir araya getiren salikler neler?
Susurluk davasının hâkimi bu gün Ergenekon sanıklarının avukatı olarak duruşmalara giriyor. Uğur Mumcunun muhtemel katillerini veya azmettiricilerini bu gün Silivri’de Mumcunun kardeşi Ceyhan Mumcu savunuyor. Sivas Madımak olayları da, Başbağlar katliamı da, Eşref Bitlis, Bahtiyar Aydın, Cem Ersever, Hablemitoğlu, Üzeyir Garih, Hırant Dink cinayetleri vs sayısız faili meçhuller Ergenekon zanlılarıyla bir şekilde kesişiyor. Ayrıca PKK terör örgütüyle Ergenekon terör örgütünün müşterek ve eş zamanlı eylemler yaptığı ihtimali ve söylentileri dahi kanımı dondurmaya yetiyor. Kim, hangi sıfatla kimlere hizmet ediyor ve bu güzeli vatan kimlerin elinde ne ihanetlere sahne oluyor?
Kışlada kilitli sandık ve depolarda bulunması gereken silah, cephane ve mühimmatlar değişik sivil topraklarda, park ve bahçelerde gömülü olarak bulunuyor. Bu silah, mühimmat ve bombalar ait olduğu yerden yani kışlalardaki silah depolarından nasıl ve ne şekilde çıkartılmış da değişik mekânlarda topraklara gömülmüş? Askeri yetkililerin sessizliği, araştırma, inceleme, sorgu ve tahkikatların yapılıp yapılmadığı veya hangi aşamada olduğu hakkında milletin bilgi ihtiyacını da karşılamıyor. Bunu birilerinin açıklaması gerektiğine inanıyoruz. Her kurum kendi içindeki kanser hücrelerini mutlaka bünyesinden atma gayretini göstermeli, aksi takdirde ülkemizin geleceği de milletimizin istikbali de metastaz yapmış kanserli kurumların elinde perişan olacak.
Her kurum ve kuruluş içinde suç işleyen ve yanlışa düşmüş insanlar olabilir. Demokrasilerde hiç kimse konumundan, kimliğinden, sıfatından ve temsil ettiği kurumdan dolayı hata, kusur ve görevi ihmali vukuunda yargılanamaz, sorgulanamaz ve hesaba çekilemez değildir. Göreviyle ilgili kimin ne ölçüde kusuru, ihmali, hatası ve ihaneti varsa herkes hem adalet önünde hem de milletin vicdanında hesabını vermelidir. Başka türlü olayların üzerindeki sis perdesi de kaldırılamaz, yarınlarımıza toplumsal güven içerisinde adım atamamız da mümkün değildir.
Susurluk davası geldi geçti, ama hâlâ üzerindeki sır perdesi büyük bir titizlikle korunuyor. Konuşması gerekenler de her nedense konuş/turula/madı. Çoğu, makam ve mevkiinin verdiği güçle Milletvekillerinden müteşekkil araştırma komisyonuna ifade vermeye bile gelmedi. O günün Susurlukçuları, bu günün Ergenekoncuları ve onların gönüllü avukatları, darbeseverler, bir kısım medya mensupları ve darbeye ortam hazırlayıcılar, hasılı kısa bir süre içerisinde Ergenekon terör örgütüyle muhtemel bağlantıları dolayısıyla tutuklanmaları mukadder olanlar elbirliği içinde Ergenekon davasının akıbetini Susurluğa çevirmek azminde ve gayretindeler. Bu millete yapılabilecek en büyük kötülük ve en feci ihanet projeleri bir şekilde örtbas edilme ihtimaliyle karşı karşıya.
Tutukluların ve zanlıların özellikle Cumhuriyet rejimi ile özdeşliği vurgusu ve onlara yönelik tutuklama, sorgu ve yargılamanın birilerinin Cumhuriyetle hesaplaşması olarak lanse edilmesi ise konunun tamamen çarpıtılması ve sulandırılması için kopartılan fırtınadır. Cumhuriyetin bu tür gayr-ı meşru ve gayr-ı resmi oluşumlardan kurtarılması, en başta Cumhuriyetin hakkıdır. Cumhuriyet rejiminin devamı ve sağlıklı işleyişi için de kaçınılmaz bir hakikattir.
Örümcek ağı örneğini hepimiz biliyoruz; Küçük ve zayıf böcekler ağa takılır, büyük ve güçlüler ise ağı parçalar geçer. Hiç kimsenin yaptığı yanına kâr kalmamalı, suçu sabit olanlar mutlaka adalet önünde hesabını vermelidir. Türk adaleti için de büyük bir sınavdır bu aslında. Hukukun hep zayıf ve güçsüze değil, gerektiğinde güçlü ve korumalı olanlara da işletilebileceği millet huzurunda ispatlanmalıdır.
Şimdi Türkiye`de at iziyle it izi ne kadar karışmış olsa da kimse sorgulanamaz, eleştirilemez, yargılanamaz değil. Her kim görevini yaparken ne şekilde ve nasıl gevşekliğe, müsamahaya, ihmale ve ihanete düşmüşse, her kim kirli işlere bulaşmışsa konumu, rütbesi ve geçmiş hizmetleri ne olursa olsun hesabını vermelidir. Milletin vergileri ve devletin verdiği rütbe, makam ve maaşla hiç kimse şahsına menfaat da sağlayamamalı, devletin demokratik yapısına ve seçilmiş iktidarlara karşı da darbe alt yapısı da hazırlayamamalıdır. Bu milletin artık felaha, huzura ve ilerlemeye ihtiyacı var. Darbelerle ve darbeye ortam hazırlayanların yaptıkları ihanetlerle çok zaman ve çok değerler kaybedildi.
Hiç kimseyi peşinen suçlu ve hain ilan etme hakkımız ve yetkimiz yok. Ayrıca iftiranın ne büyük bir günah olduğunun da bilincindeyiz. Davadaki hukuki sürecin sağlıklı ve asli mecrasında işlemesi açısından davaya bakan hâkim ve savcıların da her türlü baskıdan ve tehditten korunması gerektiğine inanıyoruz.
Bence uyanık olmamız ve hukuk devletinden yana tavır koymamız gerekir. Bu devlet kimsenin babasının malı da değil, kendi çiftliği de değil. Hep hukukun üstünlüğünden, cumhuriyetten, halkın iradesinden ve demokrasiden söz ediyoruz da iş darbeci zihniyete karşı cumhuriyeti, demokrasiyi ve halkın tercihlerini savunmaya geldiğinde sessizliğe bürünmek ne kadar dürüstçe bir duruş…
Kendi ülkemizde iç savaş çıkartmaya çalışanlara, kışlasında, eğitimde ve hudutlarda vatan savunmasında olması gereken ordumuzu darbeci zihniyete teslime hazırlayanlara, milletin iradesinin darbelerle askıya alınmasına yönelik eylemlerde bulunanlara ve silahlı kuvvetleri alenen darbeye davet edenlere de net demokratik tavırlar koymamızın vaktidir.
Ergenekon sürecini izleyenler bilirler.Darbe günlüklerinde bahsedilen senaryolara göre Sivil Toplum kuruluşları eliyle kaos ortamı yaratılmak hedefleniyordu zaten.
O yüzden yazıda bahsedilen, bahsedilmeyen bir çok sivil toplum örgütü bu amaçlar için bilinçli ya da bilinçsiz sürece katkı verdi, kendisini kullandırdı.
ADD ,ÇYDD,Ulusalcı örgüt ve kuruluşlar,İŞçi Partisi çevrsinde kurdurulan sivil toplum kuruluşları,Tuncay Özkanın biz kaçkişiyiz girişimi vb. gibi bir çok kuruluş Cumhuriyet mitingleriyle birlikte Darbe günlüklerinde bahsedilen plana paralelelik gösterecek şekilde kaos ortamının yaratılmasına yönelik adımları birlikte attılar.Ne yazık ki emekli askerlerin içinde bulunduğu kuruluşlar da bu süreçte önemli bir rol oynadılar.
Bahsedilen örgütlerin yöneticilerinin çoğu bugün ergenekon zanlısı.
BU dava ile birlikte ilk defa muvazzaf askerler içerisinden de ergenekon yapılanmasına bulaşanlar dava sürecine dahil edildi, kimi tutuklandı kimi tutuksuz yargılanıyor.
Geçmişte terör olayı olarak bildiğimiz bir çok olay bugün kasıtlı maksatlı provakasyonlar olarak iddianamelerde geçiyor.
Ne acıdır ki görevi başında şehit edilen bazı askerlerimiz için dahi bu çeteleşmenin kurbanı oldukları iddiaları var.
Bahtiyar Paşa, Rıdvan Albay bunlardan birkaçı sadece.
Üzerlerinde, evlerinde yazlıklarında bombalar, patlayıcılar silahlar ele geçirilen resmi muvazzaf ya da emekli görevliler var.Toprağa gömlü bulunan cephanelerle ilgili bağlantılar çeteleşme şüphesinin ulaştığı noktaları akıllara durgunluk verecek şekilde çağrıştırıyor.
Hangi açıdan düşünürsek düşünelim, bu ülkede terörün 30 yıla yakın zamandır bitirilememsini, bitirilmemesini doğal karşılamak mümkün değil.
Bu ülkenin, bu ülkenin güvenlik güçlerinin, istihbarataının imkanlarını , potansiyelini düşündüğümüzde aklın kabul edebileceği bir şey değil.
Düşünülebilecek şüphelerin en korkuncu herhalde terör belasının sürmesini isteyen çevrelerin akıl almaz noktalara ulaşıp çeşitli faaliyetler icra etmiş olmaları olurdu herhalde.
Ergenekon soruşturmalarındaki iddialar bu açıdan netleştirilmeli.
Askerin tavrı da işte bana göre bu sürece bulaşmış her kim varsa onların tasfiyesine yönelik yardımcı olmak noktasında.
Düşünün, şayet darbe günlükleri doğruysa, hergün üçer beşer mehmetçiğin şehit olduğu dönemlerde, teröre karşı mücadelede en fazla mesai harcaması gerekenlerin başka işlere daha çok mesai harcadıkları gibi bir durum ortaya çıkıyor.
Ya da Danıştay savcısının katledilmesinin hemen ertesinde katliamı tuürbana dolayısıyla dindar tepkilerine bağlamaya çalışanlar cenaze töreninde bile bakanları tartaklamışlar, cinayetin hedefini gizlemeye yönelik eylemler ve açıklamalar peşpeşe gelmişti.
Alpaslan Aslanın bağlantıları, ilişkileri, ipuçları ergenekonu gösterdiği halde ısrarla şeriatyçı akımların eylemi gibi göstermeyi görev bilen çevreler vardı.Nitekim mahkeme safahatında da ergenekon bağlantıları dikkate alınmamış, aleleacele dava kapatılmıştı.Dava bittikten sonra da karar veren hakim emekliye ayrılmıştı.Ergenekon ümraniye bombaları neticesinde ortaya dökülünce, bağlantılara paralel olarak Danıştay savcısının katledilmesi süreci de, geri dönülemez kanıtlar ve şüpheler neticesinde yeniden incelenmiş ve geçtiğimiz günlerde de Mahkemelerce Ergenekon davası ile birleştirilmesine karar verilmişti.
Bu hayırlı olmuştur.Hukuk bir yanlışı düzeltme yolunda önemli bir adım atmıştır.Zira ergenekon davasında bağlantılar kesinleşip hükme bağlandığında Danıştay katliamının yönlendirilmesine ve örtülmesine neden olanlar büyük bir töhmet altında kalacaklardı.
Ülkenn kanlı terör tarihinde yaşana bir çok eylemin gerisinde, halka bildirilenlerden farklı yapılanmalar olduğu anlaşılıyor artık.
Bundan kimler ne çıkarlar ummuşlardır.
Danıştay avcısının katlinde ulusalcı yapğılanmaların ergenekonla ilişkili kısımlarının parmağı olduğu mahkeme kararıyla kesinleşirse ne olacaktır?
Provakasyon için bu ulusalcı çetelerin devletin savcısını katletmeyi bile göze aldığı gerçeği herkesi ürkütmez mi?
Hem katledip hem de suçu mütedeyyin dindar insanların üstüne atarak hesaplanan şey ne olabilir?
Böyle bir ihtimalin ilk dava safahatında incelenmemiş olması en büyük talihsizliktir.
Şayet danıştay savcısının katlindeki ipuçları doğruysa ergenekon yapılanmasına uzanıyorsa o zaman bu sürece katkıları olan herkesi, her kurumu vahim bir yafta bekliyor olacak.Bunun altından hiç bir kurum ve kişi kalkamaz.
Süreci bekleyip göreceğiz.
Ordumuz Göz Bebeğimizdir
19 Mayıs’ı Anarken;Ordumuz Bizim Göz Bebeğimizdir
Yüce yargıya tabi ki güveniyoruz.Güvenmek zorundayız. ERGENEKON operasyonlarının devam ettiğini hep beraber basından takip ediyoruz.uzun soluklu olacağı tahmin edilen bu soruşturmanın sonucu ülkemiz çıkarları açısından kime uzanacaksa uzansın buna diyecek hiç bir şeyimiz yok!zaten süreç içerisinde bir çok şey de netlik kazanacaktır.Bu konuda biraz daha sabır gerekiyor.
Öte yandan Türkiyenin en büyük sivil toplum kuruluşlarının hızla denetime alındığı haberlerini de okuyoruz. kimler mi?Türkiye Barolar Birliği,Türkiye Tabibler Birliği,Veteriner,Eczacı,Diş Hekimleri,Ziraatçılar,Muhasebeciler,Mimar ve Mühendisler,Noterler,Bankalar,Seyahat Acenteleri birlik ve odaları,TOBB(Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) Anayasanın 135.ci maddesine göre DDK(Devlet Denetleme Kurulu)’nun inceleme yetkisi olsa da neden şimdi? zamanlama çok ilginç değimli?
Diğer taraftan STK’lar(Sivil Toplum Kuruluşları)bunu psikolojik sindirme olarak algılıyor.Demokratik haklarına bir fren,değişik nedenlerle karşı söylem de bulunanlar sindirilmeye çalışılıyor şeklinde algılandığı da basına yansıdı.galiba bunun ilk adımı geçtiğimiz günlerde Ankara sanayi odasının açılış törenine katılmayan TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu ve Aygün’ün bulunmayışı bu Psikolojik trajedinin başlangıcı olabilir mi?sorusunu akla getirebilir.
Ülkede insanlar neden bir korku sendromuna tabi tutulur anlamak mümkün değil,her kes birbirine çekinerek sesini kısarak konuşması,uzaklaşması neyin nesidir?böyle demokratik bir ülkede bunlar nasıl yaşanır?çok enteresan bir durum!
Bütün bu gelişmeler devam ederken aslında en çok Ordumuz yıpratılıyor galiba…Böyle olmamalıydı.usûl kuralları içerisinde belki çözümler olabilirdi?ama olmadı.
Türk ordusunun her duruma ve her olağanüstü gelişmeye karşı üzerinde çok düşünülmüş bir planı vardır. Bu planlarından bir tanesi de gerektiğinde sabırla beklemektir. Her iç ve dış gelişmeye karşı ne yapacağını bilen ve komuta kademesinde o durumdaki yerini bilen komutanlarımız ve iyi eğitilmiş askerlerimiz vardır.
Yine ağır bir testten geçen Türk askeri, bu sınavdan da her zaman olduğu gibi yüzünün akıyla çıkacağını; haliyle, tavrıyla, duruşuyla tekrar gösterdi.Komutanlarımız ne kadar tahrik edilirlerse edilsinler, oyunlara gelmeyeceklerini, doğru bildikleri yoldan dönmeyeceklerini, üzerinde çok düşünülmüş stratejilerini karşı tarafın oyun planına göre değiştirmeyeceklerini duruşlarıyla ortaya koydular.
Komutanlarımız iyi bir asker olmanın yanı sıra uluslararası ilişkiler ve siyaset konusunda da eğitimli ve deneyimliler. Böyle olduğu için son günlerde atılabilecek her adımın askeri sonuçları dışında uluslararası boyutta ve siyasette yansımaları olacağının farkında. Harekete geçmek yolunda kendi içleri ve kamuoyu da kıpır kıpır olsa, fevri bir davranış yapmamaları bu yüzden sanırız.
Askerler Türkiye üzerinde oynanmak istenen oyunu bu defa da iyi görüyorlar. Son gelişmelerin içeride huzursuzluk yaratması ihtimalini iyi teşhis edip vatandaşların arasına kara kedi sokabilecek kötü niyetlilere karşı da strateji geliştirmek zorundalar elbette.
Vatandaşlar, dünyaya örnek olacak şekilde uzun yıllardır kendileri üzerinde oynanmak istenen oyuna düşmemişler ve dünyada az bulunur sabır göstererek yıllardır bir arada yaşadığı, ortak yaşam biçimlerini paylaştığı insanlarla karşı karşıya gelmemiştir.Aslında tüm çabalar bu yönde olmasına rağmen dikkatli favranılmış oyuna gelinmemiştir.
Her iç ve dış gelişmeye karşı ne yapacağını bilen ve komuta kademesinde o durumdaki yerini bilen komutanlarımız ve iyi eğitilmiş askerlerimiz vardır. Bu büyük güç şimdi beklemektedir. Çünkü Türkiye’nin çıkarları bunu gerektiriyor. Bir de bu güç harekete geçerse neler olabileceğini merak edenler görecektir.
Türkiye’nin uluslar arası ezeli dış düşmanları ile içteki hainleri oyunlarına devam edecektir.TSK’nın dik duruşunun tüm oyunları bozacağına inancımız tamdır.Çünkü Ordumuz bizim göz bebeğimizdir.
Bize vatandaşlar olarak düşen arkamızda ordumuzun olduğunu bilip güvenli bir şekilde gündelik yaşamımızı düşmanlarımızın arzu ettiği şekilde bozmadan yaşamaya çalışmaktır.
Türkiye büyük bir sınavdan geçiyor. Geçmişi, gelenekleri ve bu halkı sayesinde bu sınavdan da alnının akıyla çıkacak. Üzerimizde oyun oynamaya çalışanlar bile sonunda Türkiye’nin asil tavrının dünya için ne kadar önemli olduğunu ve dünya düzeninin korunmasında Türkiye’nin yerinin ne kadar da önemli olduğu görülecektir.
Evet kişisel görüşüm TSK’nın olayların biraz daha dışında tutulması hele hele siyasi iç meselelere çekilmesi son derece yanlış bir durum.dış güçlerin emellerine fırsat verilmemesi en samimi dileğimdir.
Türkiye bir sınavdan geçiyor,çok dikkatli olmak zorundayız.Başta Ordumuz olmak üzere Yargımız da bu yıpratmalara maruz kalmaktadır.bu konuya neden girdim güncel anlamlı bir bayramı kutluyoruz.19 Mayıs ATATÜRK’ü Anma Gençlik ve Spor bayramını hep beraber millet olarak kutluyoruz.Bu Bayram büyük Devlet Adamı sayın Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Gençliğe armağıdır.ORDUMUZ her türlü polemiklerin dışında tutulmalıdır diye düşünüyorum.Bu vesile ile tüm milletimizin hemşerilerimin bu anlamlı bayramlarını kutluyorum…Sağduyu ve Sabır Temennisiyle….saygılarımla…
teşekkür değerli hocam teşekkür mütavazi sevecen merhametli yüreği güzel yazar değerli ordumuzla ilgili kıymetli makaleni zefkle okudum.çok süper.duyarlı yüreğinizi kutluyor saygılarımı sunuyorum.