YANLIŞTA DİRENME
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Atatürk diyor ki: Zafer, “Zafer benimdir!” diyebilenindir. Başarı ise, “Başaracağım!” diye başlayarak sonunda “Başardım!” diyebilenindir.
Başarmanın ilk koşulu, başaracağına kesinlikle inanmaktır. İkincisi, azimle ve gayretle çalışmaktır. Üçüncüsü ise, amaca ulaşana kadar sabretmektir.
Yanlışta ısrar, abesle iştigal (yersiz uğraşma) etmektir, zira “Yanlış hesap Bağdat’tan geri döner.” derler... Yüreğinin sesini duyarak ve ince sezgi gücünü etkinleştirerek mutlaka aklın yolunda yürümelisin...
Her kim ve her ne olursak olalım, yaptığımız işi muhakkak ciddiye almalıyız, zira bu özümüze saygımızın bir göstergesidir. Biz kendimizi sayalım ki başkalarından da saygı beklemeye hakkımız olsun.
“Zihin fukara olunca fikir ukala olur.” der, Türk hukukçu ve siyaset adamı Ord.Prof.Dr.Ali Fuat BAŞGİL (1893 – 17 Nisan 1967). Başkalarının gözünde ve gönlünde âciz, biçare, zavallı olarak yer tutmak istemek hiçbir sağlıklı, rasyonel mantıkla açıklanamaz.
Türk filozof ve siyaset bilimcilerinden Fârâbî (874 - 950) ise: “Önce doğruyu bilmek gerekir; doğru bilinirse yanlış da bilinir, ama önce yanlış bilinirse doğruya ulaşılamaz.” Yanlışlar komedyası ile içine düşülmesi kaçınılmaz trajikomik durumlar kimseyi yüceltmez.
Hatadan dönmek asalettir, olgunluktur. Yanlışta ısrar etmek ise, cehaletin ta kendisidir. Yazdığım şiir ve yazılarda bir yanlış bilgi, yazım hatası, amacını aşan sözcük ya da söylem varsa, kısa sürede ve âdâbına uygun biçimde hem de özrümü dileyerek düzeltmeye çalışırım.
Öğrenmek, sonsuz bir süreçtir. Bilmemek değil, öğrenmemek ayıptır. Büyük ayıp ise, biliyormuş gibi davranarak bilimsellikten uzaklaşmaktır. Kendimizi kandırırsak, başkalarının gözünde ne denli küçüldüğümüzü peşinen içimize sindirmiş oluruz.
Dili tümüyle öğrenebilmek olanaksız olup, buna ne zamanımız, ne de enerjimiz yeter. “Türkçeyi öğrendim, bilirim hatta iyi, çok iyi biliyorum.” diyen varsa, aklına şaşmak gerek!
Birkaç dil bildiğini ileri sürmek için ille profesör, milletvekili olmak gerekmez kanımca. Söylediklerine önce kendileri yürekten inanmalı. Basit bir dilekçe yazmayı, kendi özgeçmişlerini özetlemeyi bile beceremeyen, öz dilinde ne düzeyde olduğunun bilincinden yoksun nice enteller (!) mangalda kül bırakmazlar üstelik!
Dilbilimi verilerinin ışığında hiçbir zaman değişmeyen bir gerçek vardır ki o da ana dilinde yeterli olmayanların bir yabancı dilde başarılı sayılabilmelerinin hayli güç olduğudur.
Orta ve yüksek öğretimde otuz yılı aşan aktif dil eğitmenliğime, yayınlanmış Türkçe ve İngilizce yapıtlarıma, onlarca yazı ve yüzlerce şiir yazmış olmama karşın TDK sözlükleri, Yazım Kılavuzu ve Etimolojik (köken bilimi) sözlükler sürekli olarak yararlandığım başlıca kaynaklardır.
Kaynakça olarak aşağıdaki köken bilimi sözlükleri de saymadan geçemem:
--Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü, Hasan EREN
--Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü, İsmet Zeki EYÜBOĞLU
--Sözlerin Soyağacı – Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü, Sevan NİŞANYAN
Sınama-Yanılma yöntemiyle yaptığım çalışmalar belirli bir olgunluğa eriştikten ve iyice demlendikten sonra mutfağımdan (çalışma ortamım) çıkmaktadır.
Sallapati yazmak, aceleyle paylaşmak, şiir ve yazılarda kalıcı yanlışlar bırakmak, ille takdir ve olumlu eleştiri beklemek bilimsellikle bağdaşmaz. Güzel dilimizi tüm incelikleriyle ve özenle kullanmalıyız.
Ölçünlü (standart) ve bilimsel dayanaklı doğruların ortak paydasında güzel, anlamlı ve yanlışlardan arınmış özlü paylaşımlarda buluşabilmek dileğiyle.
YORUMLAR
Değerli Yazar ; gençliğin ve hatta yetişkinlerin büyük çoğunluğunun kahve köşelerinde zaman tükettiği ülkemizde, insanların bu ve bunun gibi sitelerde amatörce bir şeyler yazmaya çalışmalarını eleştirdiğinizi anlıyorum bu yazınızdan.. Yani siz, bu sitenin özellikle amatörlere hitap ettiğini hesaba katmadan eleştiride bulunuyorsunuz. Bu eleştiri de ancak o kişilerin kırılmasına ve kahve köşelerine yönelmelerine neden olur. Bence eleştirmeden, olumlu yaklaşıp, özendirmekte ve insanları okumaya yazmaya yöneltmekte yarar vardır..Ülkemizde okuma alışkanlığının hızla düşmesinin nedenlerini birlikte araştıralım : Yoksulluk mu, teknoloji mi yoksa sizin yaptığınız gibi eleştiriler mi daha etkili bu konuda ? Çok eğitimli olabilirsiniz, çok doğru yazılar yazabilirsiniz, edebiyat tarihinde ''usta '' diye anılabilirsiniz ; başkalarına yararınız olmazsa neye yarar ?
Saygılar...
Fikret TEZAL tarafından 5/23/2009 5:25:09 AM zamanında düzenlenmiştir.
...
Öğrenmek, sonsuz bir süreçtir. Bilmemek değil, öğrenmemek ayıptır. Büyük ayıp ise, biliyormuş gibi davranarak bilimsellikten uzaklaşmaktır. Kendimizi kandırırsak, başkalarının gözünde ne denli küçüldüğümüzü peşinen içimize sindirmiş oluruz.
...
Yüreğiniz ve kaleminiz sağ olsun efendim.
Selam, saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Rabbime emanet olunuz.
Nurullah Ataç (1898-1957) öteden beri süregelen 'yazı dili' konuşma dili ayırımına son vermek isteyen yazarlarımızın öncülerinden biridir...Nurullah Ataç -Benim tuttuğum yolu şu devrik cümlelerle yazmak yolunu beğenmiyorsunuz.Dilimizin yapısına aykırı buluyorsunuz...Dilin birtakım değişmez,zorlanmaya gelmez kuralları olduğunu hatırlatıyorsunuz...'Bir cümlede zarf başta gelir, onun arkasından fail menfuller ve nihayet fiil gelir' diyorsunuz...Bu kalıptan ayrılmayacağız demek.'Bursa dan dün Turhan geldi' diyemeyeceğiz.Turhan dün bursa dan geldi de diyemeyeceğiz.Hele Turhan geldi dün Bursa dan dememize hiç izin vermeyeceksiniz.İlle dün Turhan Bursa dan geldi diyeceğiz...Zarf sonra özne sonra tümleç en sonunda da fiil.....Bu dört tümcenin anlamı bakımından ayrılıklarını bir düşünün.Öyle sanıyorum ki dilimizde hepsinin de yeri olduğunu kabul edersiniz.Size -çarşıda, pazarda, evlerimizde benim yazdığım gibi konuşuyorlar diyecektim önlemişsiniz öyle dememi.Halkın kötü konuşanları ile bazı yazarların bunda bahis konusu edilemeyeceği meydandadır buyuruyorsunuz.Bende halk diline pek olanlardan değilim.Bende sizin gibi konuşma dilinden çok yazı diline alışığım.Ama dikkat ettim halk dilimiz konuşma dilimiz kelime bakımından değilse bile söz dizimi bakımından yazı dilmizden çok zengindir...Nice biçimler var halk dilinde.konuşma dilimizde yazıya geçirmekten çekiniyoruz onları çekindiğimiz içinde yoksullaştırıyoruz,tatsızlaştırıyoruz yazı dilni.Halkın kötü konuşanları dedğimiz için yapıyoruz bunu.Beni devrik cümleler yoluna götüren yalnız bu değil.Düşündüm Türkçede isim halleri çok zengin.Bunun içinde bu tümcede bir kelimeyi nereye getirirseniz getirin tümcedeki görevi anlaşılıyor.Dilimizin bu zenginliğinden niçin aşılanmayalım?Geleneğe uyalım peki ya niçin ta eski geleneğe değilde dünkü geleneğe uyalım?...(Nurullah Ataç'ın halk dili yazı dili hakkındaki tartışmalar ve devrik cümleler hakkındaki bir yazısı)