- 434 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
GRİZU (FİNAL )
Ertesi gün yine aynı saatte ve aynı yerdeydi ama önceki gün gördüğü deniz mavisi gözleriyle kalbinde taht kuran genç kız yoktu . Önce rüya gördüğünü düşündü. Bu şekilde 15 gün boyunca o güzel kızı aradı gözleri. İçinden Allah’ a dualar ediyordu. Peri kızını andıran o güzellik abidesini tekrar görebilmek için. Kader onları başka bir yerde yine karşılaştırdı. Duaları kabul olmuştu. Fakat bu sefer kızın peşini bırakmamalıydı. Kızı fark ettirmeden takip etti. Önce oturduğu evin yerini öğrendi. Sonra kızın adını. Adı Ayşe’ idi İsmi de kendisi gibi çok güzeldi. Ona uzaktan bile olsa baktıkça içi eriyordu. Mutlaka ama mutlaka beğenisini Ayşe’ye açmalıydı. Sonra çok yakın arkadaşlarından Sami’ ye açtı konuyu. Sami’ye uzaktan gösterdi beğendiği kızı. Sami ise nişanlıydı. Büyük bir tesadüf eseri Sami’ nin nişanlısının çok yakın arkadaşıydı .Bu işlerini daha da kolaylaştıracaktı. Ve arkadaşından yardım istedi. Sami ve nişanlısının organizasyonu ile Ahmet ile Ayşe tanışacaklardı.. Kalbi heyecandan yerinden çıkacak gibiydi. Ayşe ile tanıştılar o gün. Ahmet ona beğenisini açıkladı ve karşılığında da olumlu sinyaller aldı. Sonraki günlerde görüşmeye başladılar. Birbirlerini tanımaya çalışıyorlardı. Bu şekilde ilişkileri epey devam etti. En sonunda evlenmeye karar verdiler. Çünkü aşklarından emindiler. Ahmet ve Ayşe mutluluktan göklere uçuyorlardı. Yerin yüzlerce metre altına girmek zor gelmiyordu Ahmet’ e. Çünkü dışarıya yani yeryüzünde onu bekleyen dünyalar güzeli bir sevdiği vardı. Sonrasında nişanları oldu . 6 ay sonra da evlenerek dünya evine girdiler. Ahmet inanamıyordu kendi yaşamındaki olumlu değişikliklere. O dünyanın en mutlu erkeğiydi artık Onun ocaktan çıkışını bekleyen bir sevdiği vardı . Zili çaldığında gülümseyerek ve sevgiyle karşılayan. Ayşe yaşam kaynağı olmuştu.
Evlendikten sonra yaklaşık 3 ay geçmişti. O gün Ayşe Ahmet’ i kapıdan öperek uğurladı. Sonra evinin işlerini yapmaya başladı. Önce yatakları düzeltti. Sonra bulaşıklarını yıkadı. Tozları aldı. Çamaşır birikmişti onları yıkadı. Akşam yemeğini de yaptı. Ahmet gelince sofrayı donatacak ve keyifle yemeklerini yiyeceklerdi. O arada aklına yakın komşularından Esma geldi. Onu özlediğini fark etti. Ve evden çıktı. Çok yakın oturdukları için komşusunun zilini çaldı ve açılınca da içeri girdi. Sabahtan bu yana içinde sebebini bilemediği garip bir duygu vardı Ayşe’ nin. İçeri girdikten sonra hemen sohbete başladılar.Komşusu ile sohbet ona iyi gelmişti. İçinde sıkıntı kalmamıştı. Kahvesini içti ve biraz daha oturduktan sonra kalktı. Evine gitti.
Ahmet mutluluğu yüzünden okunur şekilde işyerine geldi. Üzerini değişti ve ocağa indiler arkadaşlarıyla. Neşe içinde ve şakalar yaparak. Sonra çalışmaya başladılar. Kömür tozu ile bulanmış yüzlerine bakarak birbirlerine gülüyorlar ve alay ediyorlardı.. Halbuki hepsinin yüzleri o şekildeydi. Sadece yüzleri olsa neyse ! Ciğerleri de bu tozdan nasibini alıyordu. Kaç tane arkadaşları hastalanmıştı. Çalışamayacak duruma gelmişlerdi. Ahmet bunları düşünürken öğlen olduğunu fark etti. Hemen hep beraber yere gazete kağıtlarından yaptıkları masa örtüsünün üzerine kim ne getirdiyse yerleştirdiler ve gazozların eşliğinde sofrada ne varsa silip süpürdüler. Sigara içenler ise yemekten sonra sigaralarını içtiler.. Öğle paydosu bitmek üzereydi. Ara sıra ocakta gerekli ölçümler yapılıyordu. Ama bu sıralar hiç yapıldığını görmemişti. Sigara içen arkadaşlarına da söyleyemiyordu kırılmasınlar diye. Tam bunları içinden geçirirken kulağı sağır edici bir patlama duyuldu.
Ahmet bir anda ne olduğunu anlayamadı. Zaten kapkaranlık olan kömür ocağı daha da karanlıklaşmıştı. Etrafına bakmaya çalışıyor fakat hiçbir şey göremiyordu. Kalkmak için doğrulmaya çalıştı ama nafile. Bacakları ağır bir kütlenin altında kalmışa benziyordu. En yakın arkadaşı olan Sami az önce yanındaydı. Ona seslendi. Ses yok. İmdatttttttttttttttttttttttttt ! kurtarın beni diye bağırıyor ama birkaç iniltiden başka bir ses gelmiyordu kulağına. Sonra içine bir bayılma hissi geldi ve bayıldı.
Ayşe o gün komşusunun evinden eve geldiğinde saate baktı. Saat 13,30 olmuştu. Eşinin gelmesine nerdeyse daha 4 saat vardı. Neyse az kaldı diye düşündü. Evinin işlerini bitirmişti. Vakit geçirmek için can sıkıntısından ve evinin ihtiyaçlarını karşılamak için sipariş aldığı danteli örmeye başladı. O arada zil acı acı çalıyordu. Kimseyi beklemediğinden olacak iyice telaşlandı. Kapıya yöneldi ve açtı kapıyı. Karşısında duran Ahmet ‘ in ocaktan arkadaşının küçük oğluydu.
Çocuk heyecanla Ayşe Teyze Ayşe Teyze diyor ama başka bir şey söyleyemiyordu. Sonra biraz sakinleşti . Ve korkunç olayı dehşet ve endişe dolu ifadeyle bir çırpıda anlattı. Ahmet ve arkadaşları şimdi yerin yüzlerce metre altında göçük altındaydı. Hemen evden koşarak çıktı. Bir taraftan ağlıyor, bir taraftan da Yüce Yaradan’ a dualar ediyordu. O yol bitmiyordu. Koşmasına rağmen.Ayakları birbirine dolaşıyor ve bir taraftan da ağlıyordu. Dualar eşliğinde. Ve şimdi ocağın önündeydi. Yere çömeldi ve orada öylece kalakaldı. Boş gözlerle eşinin ocaktan sağ salim çıkacağını ümit ederek. Sonra yavaş yavaş öbür işçilerin aileleri, anaları, babaları ve çocuklarıyla doldu ocağın girişi.
Ahmet ayıldığında kulağına “ Kimse yok mu!” diye bağıran insanların sesi geldi. İçinden bir oh çekti. Ve “ Allahım Sana şükürler olsun, kurtulacağım galiba” dedi kendi kendine. Sonra bütün gücünü toplayarak,
“İmdat ! İmdat ! kurtarın beni” diye avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı. Sesler gittikçe yakından gelmeye başlamıştı. Ve nihayet yanına gelmişlerdi kurtarma ekipleri. Hemen Ahmet’i sıkıştığı ağır kütlenin altından çıkardılar. Sonra Ahmet’ in aklına arkadaşları geldi. Hemen grizu patlamasından evvel yanında olan Sami’ nin nerde olduğuna bakmak için yan tarafa döndüğünde Sami’ nin cansız bedenini gördü. Kendi kurtuluşuna sevinemiyordu bile.
İşte şimdi toprağın üstündeydiler. Yardım ekipleri Ahmet’ i ambulansa götürüyordu. Dünden beri ocağın önünden bir saniye bile ayrılmayan Ayşe ve Ahmet’in ailesi ocaktan her çıkan işçinin kendi oğullarının olması ümidiyle bir saniye bile gözlerini kırpmadan bakıyordu. İlk Ayşe gördü Ahmet’ i. Koşarak eşinin yanına geldi. Kucakladı , kucakladı, yanaklarından öptü. Ve bütün hasretini aktardı ona. Sonrada ambulansa binerek hastaneye gittiler. Ahmet’in bacağı zedelenmişti. 10 günlük bir tedaviyle tekrar eski haline geldi. O gün grizu patlamasında tam 10 kişi can verdi. Onların eksiklikleri her an, her saniye hissedilecekti yüreklerde. Hem de her ocağa girişte.
Ahmet ile Ayşe’ nin 2 yaşında bir kızları var. Adını Sevgi koydular..Hayata umutla ve neşe ile mavi mavi bakan bir çift göz. Sevgiyi, umudu hatırlatan. !
YORUMLAR
Biricik kardeşim,öncelikle o hassas yüreğini kutlarım...
Öyküde anlattığın dramatik konular,emek-sermaye çelişkisin olduğu düzende her zaman olacaktır.Ahmet'in kurtulmuş olması sadece öykü için iyi sayılır.Ama o kara toprağın altında kararan umutların geride bıraktıkları yaşamlar,her gün kara toğrağa girmeden ölmüş olacaklar...
Yazın akıcıydı.kutlarım seni...Kaleminin cesareti arttıkça daha da güzel öyküler okuyacağımızı sanıyorum.saygılarımla...