- 345 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
GRİZU
Yemyeşil çayırları ve ormanlarıyla bir doğa harikasıydı Yenice Köyü. Zonguldak iline bağlıydı. Sirin bir köydü Yenice . Tam ortasından küçük bir dere geçiyor ve ayrı bir güzellik katıyordu köye. Bahar aylarında kuşların cıvıltılarıyla ve horoz sesleriyle uyanırdı köy halkı. İnsanların yüzü hep gülerdi.
Sabahın erken saatlerinde doğum sancılarıyla uyandı Gülizar kadın. Beklenen önemli misafir yola çıkmıştı anlaşılan. Ağrıları gittikçe artmaya başlamıştı. Doğum başlamıştı sanki. Daha önceki doğumlarından biliyordu. Hemen eşini uyandırdı. Mustafa bey aceleyle kalktı, hemen köyün ebesine haber vermeye gitti. Ağrıları dayanılmaz hale gelen Gülizar kadın bir taraftan da dualar ediyordu. Bugüne kadar üç doğum yapmıştı ve her seferinde de aynı acıları çekmişti.
O ağrının içinde yüzünde birdenbire hüzün oluşuvermişti. Aklına üçüncü çocuğu olan Mehmet düşmüştü.. Daha doyamadan kaybetmişti oğlunu. Uzunca bir süre kendini toparlayamamıştı. Çok acılar çekmişlerdi ailecek bu dönemde. İhmal sonucu açık unutulan bir kuyuda bulmuşlardı cansız bedenini. Bu düşüncelerle boğuşurken içeriye ebenin girdiğini gördü. İşinin ehli olan ebe sayesinde bu acılarının sonunda minik bir beden vardı kucağında artık.
Aileye büyük bir sevinç katmıştı Ahmet. Umutları tekrar yeşermişti ailenin. Herkes onun üstüne titriyordu. Aile büyükleri tarafından şımartılıyordu. Ahmet’ in kendinden büyük iki tane de ablası vardı. Onlar için de eğlence kaynağıydı.
Bu şekilde su gibi geçen yılların sonunda ablalarının liseye başlamaları sebebiyle aile şehir merkezine taşınmaya karar verdi. Köylerinde lise olmadığı için bu zorunlu hale gelmişti. O yüzden de hep birlikte göçmeye karar verdiler. Taşındıkları sene de Ahmet ilkokula başladı. Rahat bir ortamda yetişmişti. Çevresel değişiklikle birlikte Ahmet yeni çevresine alışmaya çalışıyordu.
Bazı günler eve geldiğinde üstü başı yırtılmış , önlüğünün yakası kopmuş bir vaziyette dönüyordu okuldan.. Gülizar kadın her seferinde kızıyor, söyleniyor fakat ertesi gün yine aynı olayla karşılaşıyordu.
Arada bir öğretmeniyle görüşüyor ve ondan bu konuda yardım etmesini istiyordu. Sonraki zamanlarda ise Ahmet eve geç gelmeye başlamıştı. Gülizar bu duruma anlam veremiyordu. En sonunda oğlunu uzaktan takip etmeye karar verdi. Oğlu okuldan çıktıktan sonra arkadaşları ile atari salonuna gidiyordu. Harçlık için verdikleri parayla atari oynuyordu. Ne yaptıysa baş edememişti bu durumla. En sonunda kendi haline bıraktı. Düşe kalka giden bu şekildeki okul hayatı liseye kadar sürmüştü Ahmet ‘ in.
Lise birinci sınıfta aklı başına gelmişti artık. Çevresindeki arkadaşlarından kopmaya başlamış ve bu da iyiye doğru düzelme olduğunu gösteriyordu. Hayatını düzene sokmaya çalışır bir görüntüsü vardı. Bu durum aileyi sevindiriyor fakat Ahmet ‘ e göstermiyorlardı. Elinden ne gelirse yapmaya çalışıyor fakat geçmişteki eksikliklerini tamamlayamıyordu bir türlü. Vasat bir eğitimin sonunda vasat bir diploma aldı. Üniversite sınavlarına girdi fakat başarılı olamadı.
Sınıfta bir sene kaldığı içinde çok yakın zamanda askere çağrılacaktı büyük bir ihtimalle. Kafasında bu düşüncelerle hayatına bir çeki düzen vermeyi tasarladı. Altı ay sonra da askerlik çağrısını aldıktan sonra da askere gitti.
Askerliği boyunca çok deneyimler edindi. Daha bir olgunlaşmıştı sanki. Çocukluk dönemlerinde yaptığı haylazlıklar aklına gelince kendi kendine gülüyor ve çok pişmanlık duyuyordu. Şimdi belki iyi bir üniversitede iyi bir eğitim alacaktı. Ama artık olan olmuştu. Asker ocağında ailesinin kıymetini de çok iyi anlamıştı. Onların kendisi için yaptıkları fedâkarlıkları daha iyi değerlendiriyor ve kendine kızıyordu.
Askerliği uzun da olsa bitmişti en sonunda. Ailesine kavuşacağı anı sabırsızlıkla bekliyordu .
Evet en nihayetinde yuvama , aileme kavuştum dedi içinden. Otobüsten ailesini onu beklerlerken görünce duygulanmıştı.
Bütün ailesi onu karşılamaya gelmişlerdi. Hepsini öptü, kucakladı. Hep birlikte evlerine gittiler. Daha sonraki günleri dinlenerek geçirdi. Annesinden, babasından ve kardeşlerinden geçmiş için özür diledi. Aklı başına gelmişti. Ve bundan sonra sorumluluğunu bilen bir genç vardı artık karşılarında.
Artık hayatına bir yön verme zamanı gelmişti. Hemen kendine bir iş bulması gerekiyordu. Oturduğu ilde iş olanakları kısıtlıydı. Epey bir süre iş aradı. Bulduğu işlerde ise eğitimi yeterli olmuyordu. Ya da bulduğu işleri kendisi beğenmiyordu. Uzun bir süre dolaştıktan sonra artık ümidini kesmişti.
Yine o günlerde ümitsiz ve morali bozuk eve dönerken bir arkadaşıyla karşılaştı. Arkadaşının dikkatini çekmişti onun o hali. İş bulamadığını duyunca arkadaşı Sami kendisinin kömür ocağında çalıştığını ve ona da orada bir iş bulabileceklerini söyledi. Ahmet çok sevindi. Hemen ertesi gün için sözleştiler. Ahmet, Sami’ nin referansıyla aynı ocakta işe başlayacaktı.
İki gün içinde de ocaktaki işine başladı. İlk zamanlar çok zorluk çekti. Gün yüzü görmediği yerin altında havasız ocağa giriyordu. Akşam olduğunu bile anlayamıyordu o yüzden. Yeryüzüne çıktığında ise kendisini farklı bir dünyada hissediyordu.
Yine böyle bir günün sonunda Ahmet yorgun argın evine dönüyordu. Caddede karşı tarafa geçmek için arabaların durmasını bekliyordu. O sırada tam karşısında çok güzel bir kız gördü. Gördüğü anda çok beğenmişti. Arkasından takip etmeyi düşünürken birden bire kızı gözden kaybetti. Gözünün önünden kızın güzelliği gitmiyordu. Gece rüyasında da rahat bırakmadı onu o güzel kızın hayali.
DEVAM EDECEK
YORUMLAR
Üstad,bir nefeste okudum yazdıklarını.Konu güzel ve anlamlı işin en mükembel tarafı da kalemin kendisi oldukça ustaydı...Anlaşılan yine "arkası yarın" dizilerinden birine
başlamış olmalıydı.Okumak için bir an evvel yarını beklemekten başka çare yok...
Kutlarım kalem dostum.Harikaydın.Seni okumak ve yazılarını takip etmek ayrı bir mutluluk.
saygılar,sevgiler gönderiyorum...Geleceğin her zaman aydınlık olsun...