Kendini bir halt sanmak..
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Semt pazarlarında kurulu olan meyve ve sebze tezgahlarının önünde durup;Meyve ve sebzenin iyisini seçme konusunda çürükleri gören gözlerinde ve ellediğin meyvelerin özellikle karpuzun çevresine yapmış olduğun vuruşlar sayesinde çıkan sesten kelek olup olmadığını anlıyorsan, o zaman meyve ve sebze konusunda yeteri alt yapıya sahipsin demektir...
İstanbul’un trafiğinde,zikzaklar çizerek yol almandan ziyade;Zikzak çizmeye müsait arabanın motor kısmından gelen ses konusunda,arıza olup olmadığından anlayabiliyorsan ve motor bir yana o motor gücüne sahip kullandığın arabanın yolda hakkını vererek kullanıyorsan;
"Babanda mı şofördü.." cümlesini hakedenlerdensin demektir..
Boş tuvalin karşısına geçtiğinde elinde tutmuş olduğun fırçanın,eline yakışıp yakışmadığından
ziyade o fırçanın kalınlığının,yapmaya niyetlenmiş olduğun resmin hangi figüründe kullanılıp kullanılmayacağı konusunda var olan bilginin daha işe yarar sonuçlar doğuracağını bilirsen, o zaman Leonardo Da Vinci’nin eline su dökemesen bile onun resimlerinden anlayacak kadar alt yapıya sahipsin demektir..
Pazarlamaya sunulmuş olanm ürünü,satacağın kişilere ebediyen demirbaş listelerine konacak cinsten ürün olması konusunda kendini yırtarcasına haller içinde olmaktan ise;Pazarlayacak olduğun ürünün alınması konusunda alıcıda memnuniyet bırakacak çabalar içinde olduğunda ürünün satılmasından ziyade müşteri potansiyelini genişletip başka pazarlanacak ürün konusunda hazır müşteri portföyünü oluşturma becerisini kendinde buluyorsan,alt yapının yanında her türlü üst yapılarında en güzeline sahipsin demektir..
Gelgelelim..
Madde söz konusu olduğunda ortaya çıkan örneklerin,daha da çoğalabileceği bir dünyanın koşulsuz ve şartsız müptelası olan bir birey olarak,hayatın içinde yer alıyorsan,insanlığının tememllerini teşkil eden alt yapının oluşması için gerekli olan harcın formülününde sırlar dünyasında olmadığından habersiz değilsindir..
Fakat..
Madde yerine maneviyat söz konusu olduğunda...
Sebze ve meyvelerden,arabanın motorundan,resim fırçalarının kalınlığından ve pazarlama sihirbazı olma yolunda atmış olduğun adımlardan anlayacak kapasiteye sahip olabilmen çok yeterli değildir..
- Neden ? şeklinde bir soruya muhatap olursan da vereceğin cevabın basittir..
Karşında ki insan ne armut ne karpuzdur..
Karşında ki insan ne motor ne kaportadır..
Karşında ki insan ne tuval ne fırçadır..
Karşında ki insan ne pazarlama ürünü ne de demirbaş listelerinin vazgeçilmezlerindendir..
Bu nedenle;Kendini bir halt sanıyor olman,senin alt yapının yeterli olup olmadığını belirleyecek
Ticaret Odalarının vereceği türden Kapasite Raporları ile belgelenmez..
Kendini bir halt sanıyor olman,bir çok özel firmanın yapmış olduğu Fizibilite Raporları ile belgelenir..
Fizibilite Raporlarında ise daima gerçekler söz konusudur..Gerçekler söz konusu olduğun da ise "Kendini bir halt sanıyor olman" başlığı altında aslında bir hiç olduğunun sonucunu yazan kısa bir cümle mevcuttur...
Başka mı ?
Kendimi bir halt yerine koymaktan ise;Kendimin ne olduğumunun sorusunu hiç bir rapora gerek kalmadan bularak ona göre yaşamımı idame ettirmemin yollarını ararım..
Başka da bir şey değil..
YORUMLAR
Pazarlamaya sunulmuş olanm ürünü,satacağın kişilere ebediyen demirbaş listelerine konacak cinsten ürün olması konusunda kendini yırtarcasına haller içinde olmaktan ise;Pazarlayacak olduğun ürünün alınması konusunda alıcıda memnuniyet bırakacak çabalar içinde olduğunda ürünün satılmasından ziyade müşteri potansiyelini genişletip başka pazarlanacak ürün konusunda hazır müşteri portföyünü oluşturma becerisini kendinde buluyorsan,alt yapının yanında her türlü üst yapılarında en güzeline sahipsin demektir..
Kendim de "pazarcıyım" ya.Yazın çok hoşuma gitti doğrusu.
İncelikleri bulup çıkarmışsınız.saygılarımla...selamlar
Herşeyden önce çok mutluyum..Yorum yapmış olan herkese çok teşekkür ederim..Yorum yapmış olan Sayın İbrahim Eroğlu yazımın sonunda bireysel anlamda ne şekilde davranılması gerektiğini açıkladığıma inanıyorum.
Sayın NerimanK
Ben kendi düşüncemi yazım ile belirttim..Kendimi bir halt sananlardan olmadığımıda final kısmında belirttim..
Fizibilite raporlarının ne işe yaradığını bilirsiniz..Bir bakıma önaraştırmadır..Bu ön araştırmada gerçekler en ön plandadır.Gerçeklerin olmadığı bir Fizibilite raporu zaten amacına ulaşılmamış bir çalışmadır..Yazımda bahsi geçenler konusunda karşısınızda ki insanın bu hallerde olduğunu görmezden gelmek ise gerçeklerden uzaklaşmaktır..
Hiç bir işe yaramadıkları halde,bu haddinden fazla halt olduklarını düşünenlerin fizibilite raporlarının altına gerçeği kim yazacak ? şeklinde sorunuza karşılık olarakta o tür davranış sergileyen insanların karşısında o gerçekleri sunabilecek kişilerinde sayısal olarak çok fazla olduğunu bilmenizi ve o raporun altına yazacakları gerçekleri de hiçbir şekilde;Yok nezaket icabı,yok rezalet çıkmasın o nedenle susarım hesabı düşünmeyen kişiler olacağınızıda bilmenizi isterim..
Yazımı Günün yazısı olarak değerlendirmiş olan herkese yeniden çok teşekkür eder..Ocak 2009 başlarında başlamış olduğum ve 10 Nisan 2009 günü yazımını tamamlamış olduğum ilk romanımıda,yarışmaya göndermiş olduğumu belirtmek isterim..
Son olarak ta;Kendimizi bir halt sanmaktan ziyade kendimizi halktan birisi olarak görmemiz gerektiğinide belirtmek isterim..
Üstat,Yazınızı çok geç farketmemden dolayı anlamını kavrayamamış olabilirim.
Fizibilite Raporlarında ise daima gerçekler söz konusudur..Gerçekler söz konusu olduğun da ise "Kendini bir halt sanıyor olman" başlığı altında aslında bir hiç olduğunun sonucunu yazan kısa bir cümle mevcuttur...
O cümle nedir ki? yada gerçekde öle bir cümle varmıdır?
Bence;Herkez kendini,kendi çapında bir halt zannetmezmi?
Hatta öyleleri var ki;haddinden fazla bir halt olduğunu sanılar.
Peki..Hiç bir işe yaramadıkları halde,bu haddinden fazla halt olduklarını düşünenlerin fizibilite raporlarının altına gerçeği kim yazacak?.
Aslında, söylenecek çok söz var da.....Ceremeye vercek param yok.
GÜZEL BİR KONUYDU VE BİR O KADARDA DÜŞÜNCÜRÜCÜ..
kUTLARIM,EMEĞİNİZİ VE SEÇKİNİZİ,HAK ETMİŞ KURDELAYI
SAYGILAR