- 1277 Okunma
- 23 Yorum
- 0 Beğeni
BÖYLE BABALAR VAR MI ?
.
Orta halli bir memur çocuğuydu.Öğretmendi babası,annesi de ev hanımı.Küçük bir Anadolu kasabasında yaşarlardı.Şikayetçi değillerdi hallerinden ama pek rahat da değildi geçimleri.Çok zor koşullar altında bitirmişti liseyi ve yeni girdiği üniversite seçme sınavlarının sonuçlarını bekliyordu.Doğrusu çok da umutluydu sonuçlardan.Kazanacağından emindi.Başarılı bir öğrenci idi ve paralı özel kurslara gidemese de öğretmen babasının da yardımlarıyla iyi hazırlanmıştı sınavlara.
Kazanacaktı kazanmasına ama bir de kazandıktan sonrası vardı.Bu ülkede devlet üniversitelerinde bile okumak hiç de kolay değil.Tek öğretmen maaşıyla oldukça da zor.
On sekiz yaşında,tuttuğunu koparan sağlam yapılı bir gençti o.Bir arkadaşının da fikrini alarak,okullar açılıncaya kadar inşaatlarda çalışıp para biriktirmeye,ailesine katkıda bulunmaya karar verdi.
- Ah be oğlum,nasıl kıyarım sana ? Ben yıllarca okuyup öğretmen olmuşum,yıllarca da hizmet vermişim bu ülkeye,seni okutmaya gücümün yetmemesi olacak iş mi ? derken gözlerinden bulutların son zamanlarda esirger olduğu damlacıklar boşandı babasının.
- Boş ver be baba.Benim için de spor olur,macera olur,deyip ortamı neşelendirmeye çalıştı Mustafa.Sarıldılar baba-oğul,sevgiyle,güvenle ve ülke koşullarının kötülüğüne karşı dirençle..
Çabucak iş buldular iki arkadaş bir inşaatta.Annesi bir güzel kahvaltısını ettirip dua ile uğurladı oğlunu.Sabah namazını birlikte kılmışlardı ana-oğul.Elini öptü annesinin işe giderken.Zorlandı ilk gün.Elleri kazmaya küreğe zor alıştı.Avuçları patladı .Tezkere ile harç taşırken ellerinin boşaldığı da oldu.Ama çok geçmeden alıştı.
Birkaç gün içinde zorluk çekmemeye,işini neşeyle yapmaya bile başladı.İyi para kazandı.Kayıt için para biriktirebileceğine olan inancı mutlu etti Mustafa’yı.
Birlikte çalıştıkları kalfanın evi inşaatın hemen yanındaydı.Yemekleri ve çayları o evden geliyordu.Küçük denecek yaşlarda bir de kızı vardı kalfanın.Onlara yemek ve çay getirirken dikkatini çekmeye başladı Mustafa’nın.İlk günlerde çocuk gibi gördüğü kız,gün geçtikçe büyüyor ve güzelleşiyordu sanki.Bakışları yüreklerine değmeye başladı.İçlerinde kıpırdanmalar oluştu iki gencin.Mustafa’nın ilk defa başına geliyordu.Günden güne de etkilenmeye başladı Hatice’den.Aralarında ufak tefek diyaloglar da oldu.
İki genç de bu olayın aşk olduğunu analamışlardı artık.Basbayağı sevmişlerdi birbirlerini.Arkadaşına da söz etti Hatice’ye olan aşkından.Yanlarında çalışan kalfa ve diğer işçiler de durumun farkına varmaya başladılar.Hiç kimse kötü bir tepki göstermedi.
Bir gün inşaatta çalışırlarken koşarak oraya doğru geliyordu Mustafa’nın babası.
Şaşırdılar,endişelendiler.Adam onların yanına vardığında ağlayarak sarıldı oğluna :
- Kazandın oğlum kazandın ! Emeklerin ziyan olmadı işte ! Hem de mühendis olacaksın !
Çıldırmış gibiydi adam.Bağırıyordı ve ağlıyordu.Elinde postadan gelen kağıdı herkese gururla gösterdi adam.Oğlu da kapıldı bu duygu seline.Sarılıp babasına :
- Sayende babacığım,sayenizde ! Şükürler olsun beni size mahçup etmeyen,emeklerinizi ziyan ettirmeyen Allah’ıma ! diye bağırdı ve ağladı ağladı.Kalfa,diğer işçiler ve Hatice kız da çok etkilendi baba-oğulun bu sevinçlerinden,mutluluklarından.
-Hadi bakalım,sen bu gün erken paydos et de doya doya bir yaşa bu sevincini deyip babasıyla birlikte evine yolladı kalfa Mustafa’yı.Annesine de sarılıp müjdeyi verdi.Ana-oğul uçtular mutluluktan ve şükrettiler Allah’a….
İkindi namazında yine müezzinlik etti Mustafa cemaate.Namaz sonrası mutluluğunu imam efendi ve diğer cemaatle de paylaştı.Onlar da ortak oldular sevincine,tebrik ettiler.
Daha bir moralle çalıştı Mustafa inşaatta.Yorgunluk falan duymaz oldu.Okul günlerini ve sonrasında kazanacağı mühendisliği hayal etmeye başladı.En sonrasında da Hatice kızı alıp kuracağı mutlu yuvasını,çocuklarını hayal etti.
Okullar henüz açılmamıştı.Kasaba meydanında büyük bir kavganın olduğunu gördü.Oraya doğru koştu Mustafa.Hatice’nin babasının,yanında çalıştığı kalfanın kasabanın gençleri tarafından dövüldüğünü görünce müdahale etmekten kendini alıkoyamadı.Ama gücü yetmedi,ne kavgayı ayırmaya,ne de sevdiği kızın babasını dayak yemekten kurtarmaya….
- Defolup gideceksin bu kasabadan,diye hiddetle bağırıyordu gençlerden birisi.
- Tamam,tamam gideriz dedi adam.Ağzındaki burnundaki kanları eliyle sıvazlayarak ,beli hafif bükük koşarak uzaklaştı oradan….
- Pis sapık,senin yaptığını canavar yapmaz ulan !
- Kendi kzına,kendi öz kızına bu yapılır mı be !
- Öz kızı değildir bence !
- Doğru mu söylüyorsunuz ? Kim söyledi ?
- İnkar etmiyor ki p……..k !
- Hamileymiş kızcağız !
- Olur mu be olur mu !
Mustafa kulaklarına inanamıyordu.Neden söz ediyordu bu adamlar ?
Ortalık biraz daha sakinleşince rezil gerçek tamamen anlaşılmıştı.Kalfa,kendi kızı ile cinsel ilişkiye girmiş ve onu hamile bırakmıştı..
Hatice idi adından söz edilen zavallı kız…Hatice ise Mustafa’nın sevdiği idi.Kazandığında dünyaların onun olduğu okulu bitirdiğinde evlenmeyi hayal ettiği o güzel kız dı.İleride çocuklarının annesi olarak görmeyi rüyalarında görmeye başladığı Hatice’si idi o….Hayatında duymadığı ve bir daha asla duymak istemediği böylesine çirkin,iğrenç bir olay nasıl oluyor da onun sevdiğinin başına geliyordu….
Ne dense boşunadır artık.Bu çirkinlik yaşanmıştır.Fakat bunu kabullenmenin en zor geldiği kişilerin başında Mustafa gelmektedir.Aklı şuuru kaybolmuştur bir anda.Nereye gittiğinin ne yaptığının bile farkında değildir o gün.Akşam olmuş,gece olmuş ve hatta sabah yaklaşmıştır ve Mustafa hep dolaşmaktadır kasabanın sokaklarında.Bilinçsizce,
şuursuzca dolaşmaktadır.
Gecenin en zifiri karanlığının olduğu saatler Mustafa’nın da dünyasının karardığı saatler oldu.Ne gözleri etrafını görüyor ne de ayakları onu başka yerlere götürüyordu.
Meydandaki çeşmenin su dolu yalağı gözüne ilişti ve kendini o suyun içine bırakıverdi.
O sudan yardım umdu Mustafa.Gördüklerinden,duyduklarından kurtulmak temizlenmek istedi.Çok çirkindi çünkü gördükleri de duydukları da.Sudan çıktığında tüm bunlardan temizlenmeyi umdu.O kötü ve çirkin olayı olmamış olarak yeniden dünyaya gelmek,sabaha tertemiz uyanmak istedi.
Sabah ezanını o suyun içinde duydu Mustafa..Ama kirli hissetti kendini.Kalkıp namaza gitmekten belki de ilk defa kaçındı.Bir süre sonra camiden imam ve diğer cemaatten insanlar sabah namazından dönüyorlardı.Mustafa’nın cemaatten arkadaşlarıydı onlar.
Namazlarda müezzinlik ettiği,aynı camide aynı safta namaz kıldığı insanlardı .Suyun içinde gördüler onu ; tanımadılar.
- Sarhoş p…..k ,içip içip sızmış,dedi birisi.
- B… içesice dedi diğeri.
- Ellerini kıpırdatıyor ..
- Geberesice….
Duydu onları Mustafa..Utancından seslenemedi.Kötü bir şeydi demek yaptığı.’Benim’ diyemedi.Öylece kaldı suda…….
Sabah olduğunda tertemiz olmuştu Mustafa…Zaten temiz olan bedeni de ruhu da daha bir temizlenmişti : Göçüp gitmişti dünyadan.Öğrendiklerinde imam ve cemaat suçlu hissetti kendini.Ama kimseye bir şey demediler.
- Allah Allah ! Mustafa içki içmez ki !
-İçkili değilmiş zaten !
- Peki ama ne arıyormuş o suyun içinde ?
- Kendini atmış ,intihar etmiş diyorlar..
- Ama neden ?
Nedenini hiç kimse anlayamadı.Annesi ağladı,babası ağladı,hısım akrabası ağladı,sevenleri ağladı Mustafa’nın.Bir de Hatice’si ağladı kendi başına geleni bile unutup.
İmam efendi teneşire yatırıp yıkamaya başladı Mustafa’nın naa’şını.Gözleri açıktı.Kapatmaya çalıştı,olmadı.Tekrar denedi,yine olmadı.Bir türlü kapanmıyordu gözleri.İmam efendiye ;
- Hocam ; bana dinimi sen öğrettin.Kur’an okumayı,namaz kılmayı da..İçki içmenin günah olduğunu da öğrettin.Hiç gördün mü,duydun mu içtiğimi ? İnsan yaşamının ne kadar kutsal olduğunu dinimiz söylemiyor mu ? Gördüğünüzde yaşıyordum ben.İsteseydiniz kurtarabilirdiniz.Hata insanlara mahsus değil midir ? Beni niye kurtarmadınız Hocam ?
der gibi bakıyordu.Tekrar denedi Hoca gözlerini kapamayı,yine duyar gibi oldu aynı sözleri.Defalarca devam etti…Ve sonunda dayanamadı Hoca..Orada kalp krizi geçirip göçtü dünyadan.
Mustafa’nın cenazesini de ertesi güne bıraktılar.İlçeden Müftü efendi geldi her ikisinin birlikte cenazesini kaldırmak için…
-Bakın ey cemaat.Bakın da ibret alın ! Bir tarafta Allah’ın verdiği canı kendisi alarak cehenneme gitmeyi hak eden bir mefta,diğer tarafta en kutsal mesleği ifa ederken,görev anında vefat eden ve doğrudan cennetlik bir şehit ! Dinimizde kendi canına kıyanın cenaze namazının dahi kılınmaması gerekir aslında ama biz yine de kılıyoruz.O doğrudan cehennemliktir.Hoca efendinin de cennetlik olduğundan asla şüphe etmeyiniz, diye vaaz verdi Müftü efendi.Utandılar Mustafa’yı suda görüp de kurtarmayanlar.Başlarını önlerine eğdiler.Yüzleri kızardı ama , ‘Hayır,o cehennemlik olamaz.Gerçek günahkar biziz.
İsteseydik kurtarabilirdik.’ diyemediler.’Amin ‘ dediler Müftü efendinin söylediklerine ve defnettiler her iki cenazeyi de…
Müslümandı onlar.İslam dinine inanmışlardı.O yüzden abdest alıp namaz kıldılar.Cennetin ve cehennemin olduğunu da biliyorlardı.Ama şunun yanıtını asla veremediler :
Hangisi cennete gitti ? Mustafa mı yoksa İmam mı ?
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Bence Bu yazı Kadınları aşağılar vaziyette ele alınmış,bırakın kadın haklarını savunmayı,bizim hanımlarımız kendi haklarını savunacak kadar zeki ve nasıl giyineceğini bilecek kadar akıllıdırlar.Erkeklerin arzularına gelince ,onlar tamamen sizin taşıdığınız hissiyatlardır.Kendinizdeki özellikleri lütfen diğer erkeklere yüklemeyin.Ayrıca örtünmenin inanç gereği olduğunun farkındayım diyorsunuz ama tam olarak farkında değilsiniz.Diğer yazılarınızdaki düşünce yapınıza bakılırsa ortalığı bulandırmaktan başka amacınız yok...Bence butarz düşüncelerinizi ortalığa saçmayın,okumak için vakit kaybımız oluyor ve cevap vericem diye de zamanım gidiyor.İlk Ayet OKU dur .Sİzde Okuyun kendinizi geliştirin.
Bakmaktan bile sorumluyuz..
Değil ki düşüncemizden , amelimizden olmayalım.
Ameller niyete göredir !
Din nefsin terbiyecisidir sözünüze katılmadığımı ifade ederek, yazınızı toplumsal açıdan değerli buldum..
Nefsin terbiyesi güzel ahlak ile verilir. Güzel ahlakı olan bir kişi neden başkasının karısına , kızına, anasına eğri baksın ki ?
Güzel ahlak...Güzel ahlak.. İnşallah...
Saygımla..
Nefis vardır fakat uymak zorunluluğu yoktur, pekala dizginlenebilir. Vitrinlerde tabanca, bıçak, zehir satılıyor şimdi bunlar satılıyor diye cinayet işlemenin gerekçesi olamazlar. İnsanların içiyle uğraşmanın aleim yok Fikret Bey. Davranışları toplumsal yaşamı etkiler. Yazınız insanın kendine soruları olarak oldukça anlamlı.
id, ego ve süperego insan zihninde var olan ve yaşamak için zaman zaman her hangi birinin öne geçtiği mekanizmalar.. en azından Freud bu şekilde anlatıyor. siz yazınızda Freud un bahsettiği var kalma durumunu anlatmışsınız bence. güdüleriyle hareket eden bir yaratılmıştır erkek ya da kadın demişsiniz, id egemenliğine vurgu yapmışsınız. onun görevi isteklerinin doyurulması için uğraşmaktır ve sadece yaşamak için bir şeyler ister; yeme içme haz ve cinsellik. ama ego bu durumu dengelemeye çalışır ve sonuçta sadece basit fizyolojik ihtiyaçları doyurmaya çalışan bir varlık olmaktan çıkarız bizler. tabii ki her insanda vardır id in istekleri sizin yazınızda bahsettiğiniz gibi çünkü biz bunları doğuştan getiririz yanımızda, ancak bu kadar yüzeysel değil kurgu.. var diye her şey bu şekilde yaşanmaz, işin içine yürek girince saygı girince masumiyet girince olaylara farklı bir çerçeveden bakmaya başlarız.. daha anlamlı hale gelir yaşananlar ve dünya
ellerinize sağlık erkek gözüyle açıkça bunları dile getirmeniz çok güzel
saygılarımla
y.elif tarafından 5/21/2009 1:32:03 AM zamanında düzenlenmiştir.
Erkekler bu konuda ikiyüzlüdürler.
Ama erkekleri de yetiştiren yine bir kadındır.
Anneler babalar oğlan çocuklarını yanlış yetiştiriyorlar sanırım.
Kızlarını farklı oğlanlarını farklı teşvik ediyorlar.
Oğlan çocukları komşunun kızlarıyla doktorculuk oynadığında kimse bişi demiyor oğlan çocuğuna.
İNSAN OLARAK KADIN
“Önce gelip elleriyle gözlerimizi oydular, şimdi de hiçbir şey görmüyorsunuz diye bizi suçluyorlar” Şehit Malkolm X
İnsan neslinin devamı için, sosyolojik, psikolojik, etimolojik olarak, ruhen ve fıtraten anne olmak eğilimindedir kadın. Bu gerçekle beraber doğurma kabiliyeti, imkan ve ikramı Yüce Yaradan’ın bir lütfudur kadına.
Kadın, insanoğlunu vareden en önemli parçanın yarısıdır. O yoksa diğer yarısı da yoktur. Ne kadının erkeğe mutlak üstünlüğü, ne de erkeğin kadın üzerine mutlak üstünlüğü söz konusudur. Her birinin birbirinden üstün ve zayıf yönleri vardır. Erkek fizikî yönden kadından güçlüdür ama kadın da sabır, hamiyet ve merhamet yönüyle erkekten üstündür. Ama her ikisi de kulluk açısında Allah katında eşit mesuliyettedir.
“Vahyin inşa ettiği ruhlar ve bedenler için kadının Allah nazarındaki yeri ve kıymeti o derece önemlidir ki bunun farkında olanlar, kadın olarak dünyaya gelmedikleri için hüzün ve hayıf duyarlar.” Mustafa İslamoğlu
“Cennet anaların ayakları altındadır” hadis-i şerifi hayatımız boyunca çok sık duyulduğu için sıradan bir sözmüş gibi geliyor, aslında cennet kokusunu da bu ayakların altında duymak pek muhtemeldir. Cenneti kazanabilmenin en kritik şartlarından birinin annelerin rızasını ve hoşnutluğunu kazanmak olduğunu bildiren bir sözdür. Anne, cennet rotasına girebilmek için, mutlaka incitilmeden, zedelenmeden katedilmesi gereken bir giriş yoludur. Zaten inancımıza göre önce Allah hakkı, Peygamber hakkı, sonra ana hakkı, en sonunda baba hakkı gelmektedir.
İslamın bu şekilde yücelttiği, manevi değer yüklediği kadını ve onun fıtrî özelliği olan anneliği sözde modern düşünenler (!) aşağıladı. Batılı zalimlerce sistemli bir plan ve program dâhilinde kadının doğurganlığı, anneliği elinden alındı ve zaman içinde çocuk doğurmayı istemeyen bir kadın nesli oluşturuldu. Bunun sebebi ise kadının etini serbestçe pazarlayabilmekti. Her akşam başka masalara meze olan kadını köleleştirerek, ailenin kutsallığına da, analık hukukuna da, kadının aslî hüviyetine de dinamit koymak, değersizleştirmekti. Şimdi senede bir günü, kadınlar günü ilan ederek, çiğnedikleri kadının izzet ve şerefini sanki kadına iade etmiş oluyorlar, kandırdık sanıyorlar.
Bu bağlamda beşeri ideolojiler kadını önce aşağılayıp, değersizleştirdi, eziklik ve aşağılık psikolojisi yaşattılar, ardından da feminist fikirler ileri sürerek güya kadını toplumda onore ettiler, erkek karşısında yüceltmiş oldular. Kadının kadınlık, analık ve eşlik vasıflarını çiğneyerek, aile yapımızdaki ve toplumdaki en güzide rolünü de yok ettiler. Düşünce kirliliği yok edilir veya tamir edilebilir ama duygu kirliliği asla tamir edilemez. En basit bir araba reklâmında, motosiklet reklâmında, hatta sakız reklâmında bile kadın çırılçıplak soyulup eti sergilenirken, o reklama çıkan kadın da farkında mıdır acaba boynundaki kölelik zincirinin ve gözleri kör eden şöhret hülyalarının perde arkasındaki süflî ve kirli emellerin.
Bakınız batı ülkelerinde evlerde beslenen köpek sayıları evdeki çocuk sayılarının dört katını geçmiş vaziyette. Anneliğe razı olmayan, doğurmayan, kendi çocuğuna vermediği fıtratında var olan sevgiyi hayvanlara veriyorlar, Avrupai düşünenler. Yaradılış olarak var olan şefkat duygusunu insan, kendi evladına yönlendirmezse, kediye kaydırır, köpeğe kaydırır. Yani bu duygu bir şekilde ortaya çıkar, tatmin yolu arar. Genç nüfusun gittikçe azaldığı Avrupa ülkelerinde artık doğumu teşvik için milyarlarca Euro hibe ediliyor.
Vücudum bozulacak, kilo alacağım diye anne olmak istemeyip, yıllar sonra doğurganlık özelliği bittikten sonra pişman olan ve eline, yüzüne bir bebek eli değdiğinde “keşke ben de bir anne olsaydım” diye iç geçiren nice şarkıcı, modacı, manken vs. meşhur bayanlar var. Neler için nelerin feda edildiği anlaşılıyor bir gün, ama iş işten geçmiş oluyor.
Rusya Devlet Başkanı, dünya zalimlerinin en zalimlerinden biri Putin; “Benim islama düşmanlığım, tavrım bellidir, lakin Rus kadınlarının tekrar doğum yapmaları, anne olmaları için Müslüman olmalarını bile isteyebilirdim” diyor.
Senede bir günün özel olarak kadınlara hasredilmesi, kadınlar günü olarak takdim edilmesi de kadın sömürüsünün başka bir boyutudur. Dünyada elma biterse, armut yersiniz, ekmek biterse pasta yersiniz, su biterse ayran içersiniz, lakin insan biterse…. İnsanın yedeği yok. Bir neslin tüm kadınlarının doğurmadığını, tamamen analık vasfını yok ettiğinizi düşünün, insanlık destanı bitmiş demektir.
Şimdi şöyle bir hitabın yeridir sanıyorum:
Ey Kadın! İster Müslim ol, ister gayr-i Müslim,
Senin kadınlık onurunu garantiye alacak olan tek sistem islamdır. İnanmasan da islamın kadına bakış açısını, verdiği değeri ve toplum hayatında yüklediği misyonu bir irdele, incele.
Göreceğin gerçeğin ta kendisidir.
Gazi Hüseyin KILBAŞ
Değerli arkadaşlar ; din dışı değerlendirirsek olayı , erkeğin kendi sahip olduğunun örtünmesini ve ne yazık ki kendine ait olmayanların da açık olmasını arzu ettiğini biz erkekler olarak inkâr edebiliyor muyuz ?
Benim tartışmak istediğim şey konunun bu yönüdür. Kapanmanın dinin emri olup olmadığını sorgulamıyorum ki ben...
Dinimizde kadınada erkeğede örtünmek farzdır.
Dinimiz kadına örtün diye emrederken erkeğe de SEN TANGA KİLOTLA KUMSALDA MALAK GİBİ YAT demiyor kesinlikle.
Ama erkekler bu konuda çok ikiyüzlü maalesef.
Kadınları istismar ediyorlar.
Geçen gün bi arkadaşım ne dedi biliyormusunuz ABİ ÖRTÜLÜ TÜRBANLI KIZLAR DAHA FELAKET AZMIŞ NE FANTAZİLER YAPIYORLAR Bİ BİLSEN dedi.
Yani örtünmekte riyakarlıkları örtmüyor demekki.
Tahrik olmak!
Arenada kırmızıyı gören boğa gibi.
Beyni belden aşağıda olanlar için.
Kalbi sevgiye değil, cinselliğe vuranlar için çok kolay.
Tahrik olmaya meyilli iseniz, bu kadının dekoltesi olur, dudağı olur, bakışları olur, sesi olur...
Bazı hastalar için her yanı kapalı bir kadın daha da tahrik edici olmaz mı!
Hayalinde şekillendirip, gerçeğine ulaşmak...
Herşeyde olduğu gibi, kıyafafetin de abartılısı yanlış değil mi?
Kapalı toplumlar kadına sırf zevk gideren bir canlı türü olarak bakmaktalar.
Ama ne olursa olsun, benim fikrim herkes gibi kadının da kıyafet seçiminde özgür olmasıdır.
İster kapalı.
İster açık!
Aslanda bu "kapalı" ya da "açık" tanımına da katılmak biraz kırıcı bir düşünce.
Neye göre kapalı, neye göre açık!
Bazı toplumlarda kız çocuğunun sünnet edilmesi kalkalı ya da yasaklanalı ne kadar oldu ki!
Kadın zevek almamalı.
Çünkü, kadın erkeğin her türlü isteğini yerine getirmesi gereken bir varlık!
Gelişmiş toplumlarda 'kuzen' kardeş olarak algılanırken, gelişmemiş toplumlarda ve beyinlerde sadece karşı cins olarak algılanmakta.
Asıl düşünülmesi ve kafa yorulması gereken şey bu değil midir?
Derin bir konu bu sevgili Fikret dostum.
Güzel bir sorgulama.
Selamlarımla.
ÖmerNazmi tarafından 5/20/2009 1:58:26 PM zamanında düzenlenmiştir.
bugün geldiğimiz nokta hala aynı değilmi...az gittik uz gittik birde baktık ki arkamıza bir arpa boyu bile yol alamamışız...hala bizim örtünmemiz saçımız telimiz v.s v.s v.s....arkadaşlar her şeyden önce Güzel Allah'mızın bahşetmesiyle biz İnsanız insan....kaldı ki nefis denilen olgu hepimizde var olması gerekir diye düşünüyorum amma;var olmadığını da maalesef biliyoruz ve görüyoruz....
selamlarımla....
bu kainatin varolma sebebi bellidir dinin temelleri uzerine kurulmustur,kainat uzerinde bulunan herkes hersey tum yaratiklar sinav maksadiyla gonderilmistir,basortusu de bir kotuluklerden korunma kendini muhafaza etme tabi en onemliside islam dininin bas kuralidir kullarin basortusunu yanlis yonlere cekmesi yada onu baska maksatlarla kullanmak zaten dinin kurallari disina cikmaktir.bi bayanin basortu kullanmasini isteyen bir es onu kendi nefsi icin istiyosa hic istmesin zaten cunku o basortusu allah korkusu sebebiyle takilmadiktan sonra kafaya gecirilmis bir cabut bez pparcasi hukmunde kalir,ayrica nefis o bizlere sinav icin verilmistir onu kaybedemeyiz gibi gecersiz gerekceler ahirette gecerli olmaz.bu yuzden bizler onu korlestirmeli onu hic yokmus saymali baktigimiz herseyde yaptigimiz her iste allahin rizasini gozettikten sonra boyle sirke dusen dusuncelerden de kurtulmus oluruz allahin izniyle saygilar...
Eşler bazan eşlerini makyazlı daha güzel görmek isterler evde olunca .
Erkek eve gelince hanım öyle olmalıki eşi eve her zaman daha önce gelmeye çalışmalı eve bağlanması.
Giyim yada bakımını dikkar etmediğindense bu çözüm olmakta bazan .Erkek içinde aynı kendine bakmayan kılıksızlar çok özür dilerim ama kendilerini etraflarını temiz tutmayıp kaçıran .
İkinciye izin vermemek eşini tutabilmek mutluluğunu artırmak için erkekte bayanda çaba sarfetmeli .
Aynı şekilde gelipte iş üstüyle yatan kadını tiksindirenlerde olur .
Temizliğe az daha itina için yazmıştım .
Hem ev hem kendine bakmalı bakımlı olmalı .
Konusu güzel yazınızın teşekkürler .
İnsana inancı, Allahın emir ve tavsiyelerine uymayı yakıştıramayan, bunu hiç aklına getiremeyen bir düşüncenin yansıması gibi ele alınmış konu.
Peşinen bir kadını, kendi dinini öğrenemez, bilemez, uygulayamaz kabulunü de içinde barındıran, aslında kendi içerisinde kadını aşağılayan bir yazı.
Kadın okumaz, okuyamaz, okumaya çalışsa bile okullardan uzaklaştırılır, atılır bu zihniyete göre.Çünkü inancı gereği başını örten bir kadının beyninin de herhalde bir filim tabakasıyla kaplandığını düşünür bu zihniyet!!Böylece bilimden ilimden faydalanamaz, o film tabakasından geçemez herhalde bu düşünceye göre.
Tam da bu kadar komik aslında durum.
BU bizi başka noktaları sorgulamaya da götürmeli aslında.
Kadın bedenini , en ücra köşelerine kadar sergileyen, bunları yaymakta bir sakınca görmeyen, yani yazıda da bahsi geçen erkek nefsinin acizliğinden faydalanarak kadın bedenini alabildiğince istismar ederek gündelişk çıkarlar sağlamaya çalışan kesimlere bir bakın.Hep kendisine çağdaş değerler biçmeye çalışan kesim içinden çıkar.
BUrayı okuyabilen herkes internete girebildiğine göre, en büyük, en çağdaş, en medeni zannetiğimiz medya kuruluşlarının sayfalarına girin.Ana sayfalarında ilk bir kaç haber dışında kadın bedeninin nasıl ve kimler tarafından alabildiğine istismar edildiğini görün.Nice kadın bedeni sergileyip erkek nefsi üzerinden maddi çıkar sağlama çabalarının yansıdığı fotograf, video galerilerini izleyin.
Bunun üzerine bu yazının ilk cümlesini bir daha düşünün.
"Kadını örten erkektir ! Asla kendi rızası ve arzusu değildir kadının örtünmek..."
cümlesi mi doğru bir tespittir, yoksa
"Kadını açan erkektir.Asla kendi rızası ve arzusu değildir kadının açılmak"
cümlesi mi?
Bir noktadan sonra çünkü artık, bize ait olanı da saklama arzusu da kayboluveriyor.
Bize ait olanın güzelliğini de sunmaktan zevk alır hale geliyor insanlar belki de kim bilir?
Özlenen, istenen, gidilen yol belki de o, kim bilir?
Maksadını iyi izah edemeyen bir yazı gibi geldi bana.
Nefsi yok saymak yapılacak en büyük hatalardan biridir..Cümlelerinizde bi çeşit nefis sorgulaması da hissetmeme rağmen henüz sonuca gelememiş olmanız yalnız size ait bir şey değil diye düşünüyorum..İnsanı hayat terbiye ediyor..Kadının da erkeğin de kendi özel şartları içerisinde kendilerine ait aldığı bir takım yaşadıkça hayata geçirilen kararlardan biridir örtünmek..Bunun ölçüsünü bir dinin rehberliği altında tatbik etmesi yalnız bizim insanımıza has bir şey değildir..Elbette kötü bir muhafazakarlığın,bilgiden muaf bir islami uygulamanın neticesinde başörtüsü olgusu toplumumuzda farklı tezahürleriyle tepki çekmektedir..Ama emin olun ki her baş örtünün altında her şeye rağmen iyiyi , güzeli , hakkı arayış vardır..Ve sizin tespitlerinizde dahi ben o ışığı görmekteyim..Bence olaya daha yakından bakabilseydiniz daha doğru tespitlerde bulunurdunuz..Saygılar..
darbe tarafından 5/20/2009 8:01:26 AM zamanında düzenlenmiştir.
Sevgili Ülkü Bahçesi ; bir dokun bin ah işit misali doludurişte bu konu..Sen de yorumunla dile getirmişsin bir çok sorunu ..Fakat yorumundaki şu cümleye bir daha göz atmanı isterim : ''E rkek eve geldiğinde dışardaki kadındakinden daha çok şefkat gösterebilmeli aç bırakmamalı eşini . ''
Sanki bu cümlede, ikinci kadına şartlı olarak razı olmak yatıyor gibi..Ne dersin, yanlış mı ?
Kadınların suçu yok mu ? Neden buna razı oluyorlar ?
Teslimiyetçilik ! Acizlik ! Tembellik ! Özgüven fukaralığı...
Kendi ayaklarının üzerinde durabileceğine inanmayan kadın, erkeğine teslim olur ve ona
yaranmak adına her şeye razı olur..Örtünmeye, evde oturmaya, çalışmamaya, okumama
ya. O yüzdendir işte acz içine olanların, evlenip bir erkeğe sığınmak istemeleri...Kumaya
,imam nikahlı oturmaya ve hatta metres olmaya bile razı olmaları...
Kadını örten erkektir ! Asla kendi rızası ve arzusu değildir kadının örtünmek
Kadına ve erkeğe eğitim aynı şekildemi hayır bazı yerlerde halan kız çocukları istenmez neden.
O da bilmez babası atası öyle demiştir .
Ne türşkçesi vardır nede dini bilgisi .
Bence elVenmeden önce erkeğede kızlarada lise bitirtilmeli mecburi olmalı .
Olmadığında ceza ödeseler bak nasıl olur kızlarımız.
Ve en önemlisi kız ve erkek çocuklarına dini islami eğitimde verilmeli .
Evleneceğinde ne kadar çehiz değil ne kadar bilinçli islamı yaşıyormu oğlanda kızda ona bakılmalı denk olmalılar.
Böyle evlenenlerden doğacak nesillerde hem çahil olmazlar .
Hemde bilinçli bilerek ibadet ederler .
Ve ozaman karşılıklı saygı hoşgörüde olur .
Mutlu bir evlilikte o ev cennet gibidir öyle olunca .
Ne kadın sabırsız hayatı çekilmez yapar nede erkeğin gözü dışarda olur .
Ama ailesi çok iyi olupta hala gözü dışarda olan metres bulan 2inci evlilik düşünen varsa .
Suç kimde .
E rkek eve geldiğinde dışardaki kadındakinden daha çok şefkat gösterebilmeli aç bırakmamalı eşini .
Fakat bu örf adet törelerle genelde susturulur yada cevaplanmaz kız çocuklarının soruları .
O daha kendi vucutunu işlevlerini tanımaz .
Okumadıysa ozaman işide yosa ele bakar hale gelir .
Evlendin artık ölün gelir eve derler cahil ebeveynler evlendirmekle bitermi evlatlara sorumluluklar hayır.
Bence hanım bacılarımızı bir yerde hataları var eşleri evde yokken dalarlar temizlik çamaşır eşi gelir hanım yorgun temizlik üstüyledir .
Geleceği saatlerde kendilerine çeki düzen verseler .
Daha güler yüzlü anlayışlı olsalar yorgun gelen eşerine onlar soluğu sokak yosmalarında almazlar .
Ama erkektede var hata erkeğim der hiç yardımcı olmazlar
Kadın sanki temizlikçi önemsiz gibi .
İslam dininde kadının erkek üzerinde hakları vardır ERKEKLERINDE kadınlar üzerinde .
Bir elmanın iki yarısı gibi olmazsa olmaz.
Herkez üzerine düşeni yapmalı .
Erkektir yapsın elinin kiri düşüncesine son verilmeli .
Kadın yapsa ayıpsa neden erkekte ayıp değil .
Ben örtündüm ama kimse zorlamadan.
İslami öğrenirken açıktı başım sonra kararımla kapandım .
Huzurluyumda .
Kendi helallleri varken dışarda mutluluk arayanlara şaşıyorum ben .
SAYGILARIMLA.