- 994 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
DEĞİŞİM
Bu yazımda, bir ücrada değişimi ele almak istiyorum; kırk yıllık bir değişimi... Herkes eline geçirdiği; maddi, manevi, siyasi ve ekonomik imkanlarla üst perdeden eser durur da; bu işin ülkemizde, ta zeminde meydana getirdiği yakın tarİhi değişimin gerçeği ve boyutları nedir diye bir soru sormaz. Nüfusunun halen % 33`ünün köylü olduğu, % 70`inin yarı köylü bir ara kültüre sahip olduğu, kalanının politik anlamda, burjuva sayılamayacak arsız bir zenginliği yaşadığı bir düzlem.
20. yy’ın kalkınma modelleri merkezden çevreye bir yapılanma izlemiştir. Özellikle milli devletlerde bu biraz daha fazla böyle olmuştur.
Köy dediğimiz; her türlü kültürel, ekonomik, siyasi, yansımalarda son dalgalanan yerdir. Sistemlerin buralara nüfuz etme düzeyi önemli bir göstergedir. Amacım bir yargıda bulunmak değil, durumu tespitten ibarettir. Anlatacağım bir hikayeden çok, basbayağı bana ait gözlemdir. Çocukluğumu geçirdiğim bir ücraya ait gözlemler...
Anadolu’da bir yer; yüz haneli, 20 km2.alanı kapsayan;coğrafi olarak konumlandığı yer itibariyle; yarısı ova, yarısı dağlık alandan oluşan bir köy burası. Dağlık alanda 1500 koyun, 800 sığır, 300 koşum hayvanı otlağa çıkardı. 1 Adet Hanomag marka traktör vardı. Rivayet o ki, Türkiye`ye ilk gelen dört Hanomag traktörden biri. Telefon muhtarlık odasına 1939 yılında girmiş. Ermeni cemaatten kalan 1 Adet kilise, toprak damlı bir medrese, minaresiz ahşap bir cami, köyün hemen kıyısında iki odadan oluşan toprak damlı bir okul. Büyük ailelere ait bir kaç köy konağı, iki adet küçük bakkal, bu imkanları kullanmaya çalışan 650 nüfus. Ova köyü olup, Çoruh Nehri`nin bir kolu araziyi bölerek geçer, üzerinde üç adet un değirmeni bulunurdu. Sulanan bu arazide; hububattan; buğday, arpa, çavdar. Yembitkilerinden; yonca, yorunga, fiğ, buy, burçak. Sebzelerden; patates ve taze fasulye yetiştirilen ürünlerdi. Bu ürünlerin ihtiyaçtan fazlası ve hayvan satışları ekonomik geliri oluştururdu. Arazi toprak kanallarla sulanırdı. Su kıyılarında, sayılacak kadar az söğüt ve kavak ağaçları boy verirdi. Üç ayrı köy çeşmesi akardı. Elektirik elbette yoktu. Gazlambası, sonraları lüks lambaları kullanılırdı aydınlatmada. Yemek pişirme ve her türlü ısıtma işlemi tandır ve sobayla karşılanırdı. Çoğu evler tek odalıydı.
Erkekler, paçaları düğmeli kilotlu pantolon, üzerine yelek yahut ceket giyerdi. Yaşlılar sarık, orta yaşlılar şapka, gençler başı açık gezerdi. Erkekler kış aylarında cuma öncesi cirit oynardı, futbol gençler tarafından hevesle oynansada, toplar henüz içi ot dolu bezdendi. Kahvehane yoktu, bakkallar ve konak odaları erkeklerin oturacağı yerlerdendi.
Kadınlar; etek, bluz, başlarına kenarı işlemeli leçek, oyalı yazma, çok az eşarp takardı. Tarlalarda orak ve tırpan biçim aletiydi. Orak zamanı kadınların kıyameti olurdu ! Günlük giysilerin eski versiyonları çalışırken giyilirdi. Sokakta ve tarla yolunda başlarına attıkları bir ihram olurdu. Dünyada sadece bu bölgeye özgü, kökleri çok eskiye giden kare şeklinde yün dokuma bir örtü. Kara çarşafı gurbete giden sosyete giyerdi ! Kaç-göç, akraba bağına göre değişirdi, bürükte kullanıldığı olurdu, sadece gözlerin gözüktüğü...Düğünler; ahırdan köy odasına her kapalı mekanda yapılırdı. Delikanlı başıları, sevk ve idareyi üstlenir; kadın erkek ilişkilerinde koşullara göre çizme aşılsın istemezlerdi ! Bu önemli bir normdu. Biraz Azeri lehçesine yakın türkçeden başka dil konuşulmazdı. Yarısı Halk Parti`li, yarısı Demokrat parti`li sünni bir köydü.
O yıllar, on kişi olduğunu anımsadığım üniversite okumuşlar da vardı. Tabi ki, görevleri icabı dışardaydılar. Herkes Elif-Ba okur, ilmihal bilgileri edinir, her evde olmasada hikaye kitapları az da olsa bulunurdu ve Kur`an. Sonra ilkokula tahliye olurlar, beş, altı kişi hafızlık için ayrıldığı olurdu. Çokta başarılı olunduğu söylenemez. Başarı hep beklenenin altında kalırdı.
İnsan öldürme geçmişte de görülmüş şey değil. Kavga çok az, bir iki kız kaçırma olayı, adli vakalardı.
Köyüme geçen yıl, kırk yıldan sonra gittim. Ücrada kırk yılın yansımalarını gözlemledim. Değişen neymiş görelim; arazinin kırsal bölümü tamamen terkedilmiş, ova beton kanallarla sulanıyor ve birkaç köye ait bir gölet inşa edilmiş. Bir dağlık alan meşelik olarak ağaçlandırılmış, su kıyıları tamamen kavaklığa dönüştürülmüş; öyleki, köyün yakacak ihtiyacı karşılanabiliyor. Bu çok önemli. İki adet mezarlık hem ağaçlandırılmış, hem duvarlarla çevrilmiş, artık caminin yontma taştan bir minaresi var. Kahvehane halen yok, konaklarda bir bir kapanmış. Tek bakkal hizmet veriyor. Okul beş sınıflı, modern bir köy odası, doktoru da bulunan bir sağlık ocağı mevcut. Aynı ürünler ekiliyor, ürün deseni değişmemiş. Tek bir koyun yok. Süt sığırından başka hayvan mevcut değil. Tavuklarda son kıyıma kurban gitmiş. Köy artan nüfusunun iki katını gurbete tahliye etmiş, nüfus bu anlamda değişmemiş. Çocuk sayısı iki, üçü geçmiyor. Arazi kırk traktörle işleniyor, koşum hayvanı artık yok. Bu traktör sayısı gerçek ihtiyacın iki katı ve gereksiz. Diğer alet ve ekipmanda öyle. Kapılarda minübüs ve üç beş taksi görmek mümkün. Şehir yolu asfalt. Bütün evler iki üç odalı, elektirik, içmesuyu, banyo, tuvalet her evde mevcut. Televizyon, buzdolabı, internet ve cep telefonu çoğu evde var.
Artık medrese yok, Elif-Ba camide öğretiliyor, ilkokul halen iki öğretmeniyle açık. Ortaöğretim şehire taşımalı yapılıyor. Üniversite okuyan çok ama, genel duruma göre biraz düşük. Liseden sonra okuyan sayısı az. Doktorundan avukatına, siyasetçisine; her meslekten insan bulmak mümkün...
Erkekler, artık yamalı hiç giymiyor, tek sarıklı adam yok. Çok az şapka, kalan başı açık geziyor. Arazide en çok giyilen iş elbisesi kot pantolon. Artık köyde de emekliler var, kravat takanları da görmek mümkün.
Kadınların çok azı ihramı bir gelenek olarak kullanıyor. Kara çarşaf zaten yoktu, yine yok. Orta yaş kadınlar yine leçekli ve yazmalı. Kızlar çoğu başı açık geziyor. Eylencelerde biraz daha artan oranda açılarak. Elbette hepsi yine iğne oyası işliyor. Pencerelerin önlerinde artık radyo yok ama, sardunya ve küpe çiçekleri direniyor.
Halk Parti`si tamamen erimiş, merkez partilere kaymışlar. Siyasi tabirle oylar hep sağa kaymış. Çok heyecanla tartışmalara katılıyorlar. Zaten politikaya oldum olası duyarlı bir köy. Bir millet vekili ve Senetör çıkardığı da gerçek.
Her şey güzel gözüküyor gibi, ama, gurbete tahliye olan büyük çoğunulu düşündüğümüzde, her şeyi de yeniden düşünmek gerekiyor.
Bu değişim, sanırım biraz da Türkiye`nin genel değişimini yansıtıyor.
İnsanların çokta kendini yormadığı bir çalışma düzeniyle hayat bu ücrada değişerek devam ediyor.
Nereden nereye, sorusuna cevap olur mu endişesiyle kaleme almak istedim. Ücra kırk yılda böyle değiştim diyor, ya siz ?
Selam,saygı...
YORUMLAR
"Her şey güzel gözüküyor gibi,ama,gurbete tahliye olan büyük çoğunulu düşündüğümüzde,her şeyi de yeniden düşünmek gerekiyor.
Bu değişim, sanırım biraz da Türkiye`nin genel değişimini yansıtıyor.
İnsanların çokta kendini yormadığı bir çalışma düzeniyle hayat bu ücrada değişerek devam ediyor.
Nereden,nereye sorusuna cevap olur mu endişesiyle kaleme almak istedim. Ücra kırk yılda böyle değiştim diyor,ya siz? "
kırk yılda ülkemde neler değişti sorusuna kırk yılın gözlemi ile güzel bir kaynak ... ..harika.. çok değerli bir paylaşımdı sayın hyazici58 ..kutlarım paylaşımcı gönül güzelliklerinizi..
sevgim saygım her daim..
acaba kırk yılda öz'lerinde olumlu - olumsuz neler değişti... neler değişir insanoğlunda..?
Ondan şüphe yok.Toprak tartışması önceliktir her devir ve üretim. Neden on kişi bir çuvalı taşısın? Bizim şuan yaptığımız o istemeden.Dolayısıyla bir makul sınıra çekilmeli.Diğer Avrupa ülkeleri bu geçişte büyük sermayeler kullandılar,bizim o şansımızn olmaması en büyük şanssızlık.Bu da şehirlerin de köyleşmesine neden oluyor.Şehirleşmemiz göçe yenik düşmüştür.Sosyoloji ilmi en fazla ihtiyacımız olan şey diye düşünüyorum.Oysa bizde cami sayısını hiç ilgisi olmayanlar,okul sayısını bilgisi olmayanlar tespite kalkışıyor.Bu bir komiklik.Biz ziraatçıların ve Vet.Hekimlerin öğretmen yapılmasından da eğitimden ne anladığımızı ortaya koyduk.Bunlar çok acemi toplulukların yapacağı hatalardı ama,yapıldı ve yenileri ekleniyor.Bir gariplik olduğu kesin.Selam,saygı...
Sanayileşmenin ve modernleşmenin karşısında kim durabilirki sayın üstadım.Tabi kide gelişmiş toplumlarda birinci derece olması gereken olgular.Ki bunu da birinci derecede eğitim besler.
Ama bu demek değildir ki eğitimli, bilinçli, modern aletlerle ne yaptığını daha iyi bilen çiftçilere karşıyız.
Yani çağdaşlığı hayatımız her alanında kullanıyoruz da neden köylerde, üretim de kullanmayalım.
Bir tuşla ekinler samanından ayrılmasın yada petekten balı ayrışmasın...
Demem o ki üretim üstadım üretimi olmayan toplumlar
dışarıya bağımlı yaşarlar.
Bunun içinde köylü nüfusun olması şarttır.
Ekonominin ana arterlerinden birinide tarım ve hayvancılık oluşturur.Bunu asla yadsıyamayız.
Yanlış anlaşılmamayı umud ederek selam ve saygılarımı sunuyorum.
Değerli dost,köylü nüfusun azalmasından korkmamalı..Bu sanayileşme ve modernleşmenin bir ayağı. Dünyaya yön veren ülkelerde köylü nüfus 3-5 arasıdır. Onları iyi yolda kabul edersek,doğru da bu anlamda köylü nüfusun azalmasında düğümleniyor. Bu doğru;halen 46.000 Köyü olan ülke yönetilemez. Sıkıntı,göç düzeninin organizesinde yatıyor. Türkiye ciddi bir göç haritası yapmak zorunda. Bu orjinal bir durumdur ve bizden başka çözmesi gereken yok. Çünkü bu yoğunlukta örnek yok. Göç yollarına göre 2.Derece yatırımlar yönlendirmelidir. Köyüne dön diyenlerin yüzüne kül serpmeli! Çünkü koca bir yalan! Eşyanın tabiyatına aykırı...Dereler,çaylara;çaylar,nehirlere,nehirler deniz ve okyanuslara akar. Suların yokuşa aktığı görülür şey değil. Çok teşekkür ederim.Selam,saygı...
hyazici58 tarafından 5/19/2009 6:50:15 PM zamanında düzenlenmiştir.
Baştan sona dikkatle okudumu yazınızı üstadım.
Bana kendi köyümüzü hatırlattı.
Evet değişimler çok var dediğiniz gibi giyim, teknoloji,okuma seviyesinin yüksek oluşu, bunlar sanırım her ücrada ortak meydana gelen olumlu gelişmeler.
Dediğiniz gibi negatif olanı ise nüfusun azalmış olması.
Eli ekmek tutan, okuyan gençler soluğu şehirde alıyor.
Sanayisi genişlemiş bir ülkenin haliyle nüfusu köyden kentlere göç eyleminde geçmişte de şimdi de.
Sanayi , okumak iyi güzel de Ulu Önderimizin dediği "köylü yurdumun efendisidir " sözüne istinaden yakında efendi olacak kişi kalmayınca ne olacak.Tarım ve hayvancılık yazınızda da değinmişsiniz hayvancılık bitmiş demişsiniz çoğu yerde getirilen kotalarla tarımda bitmiş durumda...
Kendi yiyeceğini üretemeyen, daha doğrusu üretecek insan yetiştiremeyen bir ülke mi? Yoksa sanayisi gelişmiş yiyeceğini dışardan ithal eden bir ülke mi? sorusunu taktı kafama bu yazınız...
Neyse efendim bu konular derin benim bilgim de sınırlı zaten.
Yazınıza dönersek ; akıcı, gerçekçi anlatımıyla mükemmel bir yazı okuttunuz.Köyünüzü tanımak güzeldi.
Şiirleriniz kadar yazı dilinizde çok etkili.
Gönlünüze sağlık ve esenlik dileklerimle.Candan kutlarım.
Selam ve saygılarımla.