- 493 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ergen Kalmak
Yaşla büyümeyle alakalı bir durum değil ergen olmak. Zihnin ötelenemeyen hali ve duruşudur. Zihnin bakire kalması da değil. Tam tersine zihnin hep aynı düzeyde çalışması gibi. Aptallık, ahmaklık, dangalaklık falan da değil. Çünkü zekâyla değil, tamamen algılamayla ve zihnin algıladıklarını biçimledikleriyle ilgili bir durum. Ergen psikolojisi şeklinde incelendiğinde topluma nasıl köle yetiştirileceğine dair manifestolar görebilirsiniz. Yeni kılı çıkan adet gören vücudu değişen insan yavrusu da değil aslında ergen. Ama normal insan fizyonomisi de gelişirken bu zihinsel düzeyden geçmek zorunda.
Herkes ergenliği fiziksel bir yenilenme düzeyi olarak görse de aslında olayın zihinsel yanı daha anlamlı. Çünkü koskoca insanlar da ergen kalabiliyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar, değişmiyor bu insanlar. Hep aynı algılayış, aynı kavrama yetersizliği aynı düzey. 40 senedir ergen kalan insanlar görmek istiyorsanız internette arkadaşlık sitelerine bakabilirsiniz.
Ergenlerin ortak bir özellikleri var. Kendi dünyalarında yaşıyorlar ve sadece kendilerine ait olmasını istiyorlar bu dünyanın. Adeta Kanije savunur gibi savunuyorlar bu dünyayı. Onların dış dünyada gördükleri sadece kendi dünyalarını beslemek adına edindikleri şeyler. Bu dünyayı besleyen şeyler herşey olabilir. Kimisi bir şarkıcıyla yada bir filmle süslüyor burayı, kimisi kendisine idol edindiği bir insanı, kimisi tanımasa bile çok iyi tanıdığını zannettiği gerçek yaşamdan birilerini. Ama illa ki yaşayan bir ikonu oluyor bu dünyanın. Hayatları boyunca o dünyaya aldıkları temel şeylere benzeyen şeylerin dışına çıkamıyorlar. Adeta kendilerini bu kavramlara hapsediyorlar. Ardından da bakıyorlar dünyanın geri kalanına; tüm bu kalanlarla ya dalga geçiyorlar, ya sömürüyorlar ya da onlardan nefret ediyorlar.
Nefret en önemli yakıtları. Hani bir şeylere sinirlenirsin, kızarsın, hatta bazen öldürmek bile istersin birilerini ya da bir şeyleri. Ancak bunlar hayatın içinde olup biten onca hengâmenin arasında kayıp giden şeylerdir. Ancak ergen kişi, bir şeyden nefret ettiği vakit, o şey dünyanın en güzel şeyi bile olsa hayatının son saniyesine dek puta tüküren bir Müslüman gibi o kavramdan nefret eder. Otokontrolsüz biçimde nefret besler hem de. Bir yerden sonra sorgulamaz da ’’yahu ben neden nefret besliyorum’’ diyerek. Sadece hisseder.
Ergenler için psikoloji ilmi sağ olsun çeşit çeşit hastalık türetmiştir. Bilimsel olduğundan mıdır yoksa kendisine bir psikolojik rahatsızlık tahsis edildiğinden midir bilinmez, var olan tüm sorunlarını depresyonda olduğu düşüncesiyle ya da gidip teşhis ettirerek bir psikolojik bozuklukla birlikte dünyasını da süsler. Artık o ’’sorunlu’’ bir insandır. Bir de sorunlu insan paratoneri yaftasını şikâyet edercesine üzerine damgaladı mıydı tamam. Üstelik çoğu manik olan bu insanlar, rahatsızlıkları teşhis edildiği zaman içten içe bir rahatlama hissederler. Çünkü bundan da beslenirler. Rahatsız olmanın bir ayrıcalık verdiğini düşünürler kendi kendilerine. Dünya onları anlamıyordur. Onları sadece kendilerinin seçtiği insanlar anlıyordur ki bu da bir yanılsamadır çünkü bir başka öfke nöbetinin ardından bu da yitip gidecektir.
Her şey akıp giderken hayatı adeta bir kas güçlendirici spor aleti gibi görmelerine rağmen, hayatın yaşanmışlığı konusunda, hayat tecrübesi konusunda hiç ama hiç bir hırsları yoktur. Tek hırsları, içlerindeki dünyanın yok edilmemesi üzerinedir. O dünyaya birisi en ufak bir saldırı teşebbüsünde bulunsun, iyi niyetle ya da kötü niyetle oraya bir dokunuşta bulunsun o kişiyi yok etmek bile isteyebilirler. Bu nedenle hayat tecrübeleri, hayatın insanın karşısına getirebileceği anlamsızlıklar, korkunç olaylar, kontrol edilemeyecek durumlara karşı hazırlıksızdırlar. Hayata karşı kendilerini hep yenik sayarlar ve uğradıkları her yenilgi de içlerindeki o karanlık dünyaya katkıda bulunur. Oysaki onlar eğlenmek için yaşıyor gibidirler. Eğlenelim, mutlu olalım, herkesi mutlu edelim. Ama işin aslı ergenler kendi düşünceleri dışındaki düşünceleri tanıma isteği duymadıkları gibi bu düşüncelerden de tiksinirler.
Bencildirler. Kimseleri düşünmezler. İçlerinde kurdukları dünyayı kurtarma çabasıyla, hayata yeni başlamış bir bebek gibi düşüncesizce hareket ederek, sadece etraflarına zarar vermekle meşgul olurlar. İç dünyalarında kurdukları hayal âlemine öyle dalmışlardır ki çevrelerine verdikleri zararın bile farkında değillerdir. Dünyanın kendi etraflarında döndüğünü sanırlar. Sorsanız kendileri ve ikon edindikleri varlığa benzeyenler dışındakilerin yaşamaya bile hakkı olmadığını düşünürler.
Velhasıl, bu insanlar hayata karıştıkları zaman ya hayatı karman çorman hale getireceklerdir ya da hayat onları. Genellikle hayat ergenlere acımaz. Onların yok oluşu kendi kendilerince olsa da suç yine hayatın ya da yaratıcının üzerine atılır. Onlara göre yaratan bile adaletsiz davranmaktadır.
Emolar, metalciler, memurlar, işçiler, kapitalistler, devşirmeler, yalnızlar, âşıklar herkes olabilirler. İçlerindeki kavramlara yükledikleri anlam kadardırlar. Fazlasını bilmeye ne ihtiyaç duyarlar ne de onlara saygı beslerler.
Bu insanlar için sınıflandırma yapmak zordur. Çünkü kendilerinin farkında bile değildirler. Çocuk olmakla yetişkin olmak arasında kalmış zorbalardır sadece. Zorbalıkları israftan başka bir şey de değildir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.