- 552 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BARIŞA YENİLDİLER !
BARIŞA YENİLDİLER !
Radyoda İpsiz Recep in kahramanlıklarını anlatan bir program var..Tarihçi yazar Can Alpgüvenç romanını yazmış..
Kadir İnanır ın canlandırdığı İpsiz Recep karakteri gelmiştir sizin gözünüzün önüne de , eğer izlediyseniz TRT1 de..
Sunucu iştahlı iştahlı sorularını soruyor..Yazar cevaplıyor..”Kadın savaş alanına getirilmez” diye bir cümle ile TRT1 de yayınlanan diziyi eleştirince , internette kısa bir araştırma yapmaya başladım gayri ihtiyari olarak..
Ve karşıma Fatma Seher Hanım çıktı..Daha sonra “Kara Fatma” adı ile nam salacak bir çeteci kadın kahraman ..
Bay Alpgüvenç ve sayın sunucu ; savaşın tam da ortasında çeşitli yararlılıklar gösteren, üst teğmen rütbesine kadar da yükselen , bu unutulmak üzere olan kadın kahramanı tanımama vesile olduğunuz için size teşekkür ediyorum ..
Çocukluğumuzdan beri dinlediğimiz kahramanlık öykülerinde kadın kahraman olarak Nene Hatun un yararlılıklarını biliriz en fazla ..Fatma Seher Hanımın ise bu hikayeleri dinlerken hayalimde kendimi tam da onun yerine koymuş olduğum kadın kahraman olduğunu görüyorum..Bunu onu tanıdıkça daha iyi anlıyorum..Ve onun gibi savaş ortamının karmaşası içerisinde daha pek çok bilinmeyen kadın kahramanımız olduğuna da inanıyorum..
Kocasını savaşta kaybediyor . Kıyafet değiştirerek Atatürk ‘ le görüşüyor ve görev istiyor . Kızı , oğlu ve kardeşleriyle bir araya gelerek kurduğu çete ile rum ve yunan çetelerine karşı çeşitli bölgelerde sayısız yararlılıklar gösteriyor..
Hayatını okurken gördüğüm en dokunaklı fotoğraf ise kahramanların barış zamanlarında var olmakta nasıl zorluk çektikleri ..55 yaşındayken bir gazeteciye verdiği röportajda anlattıkları “ bir kahramanın sonu böyle olmamalıydı ” dedirten cinsinden maalesef..
Savaşlar kahramanlar için , kahramanlar da savaşlar için..Ve savaşlarda yenilmeyen kahramanlar , barışlarda yeniliyorlar..Hem de onlara hiç yakışmayacak çeşitli biçimlerde ve defalarca..
İşte o röportaj -------------------------------------------------:
“ Kara Fatma, 1930’lu yıllarda büyük bir perişanlık içerisindeydi. Bu yıllarda kendisiyle röportaj yapan gazeteci Mekki Sait Bey’e acı ve üzüntü içerisinde şunları anlatmıştır.
“İşten bahsediliyor… İş bulamıyorum ki… Kapıcılık, kolculuk …Bulsam çöpçülüğe de razıyım… Kızımla torunlarıma bakayım…
—Kaç Yaşındasın?
—55 yaşındayım. Askere 24 yaşında girdim. Seferberlikte Kars, Kağızman, Bayazıt taraflarında çalıştım. 275 kişilik bir çetenin reisi idim. İstiklal Harbi’nde Garp Cephesi’nin hemen her tarafında bulundum. Bereket Alakaya taarruzunda, sonra Düzce’de eşkıya ile müsademede Sivrihisar’da, birde Değirmendere’de yaralandım. Bunlardan başka ufak tefek sıyrıklar, çizikler onları saymıyorum. Kızımın parmaklarını da şarapnel kesti. Zavallı yarı deli vaziyettedir. Yetimleri bana kaldı. Çalıştığım sürece amirlerimin takdirlerini kazandım. Bütün sefaletimi unutturan, beni yaşatan bu İstiklal madalyasıdır. Açım ama şerefliyim!
Kadıncağız ağlamaya başladı.
— Bazen çocukların elinden tutuyor ”Şu yetimler aç kalmış ölecekler…” diye torunlarım olduğunu sezdirmeden, onlar için yardım toplamaya çıkıyorum. Ne yapayım siz söyleyin!(Yedigün,9 Ağustos 1933, s.10)
(Kaynakça:A.Oral, V.Şenel, Yedigün Arşivlerinden )
27.08.2007 “
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.