- 1122 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
SERÇE
Minicik, yuvarlak birkaç yakalayışımdı bakışları, saniyeden kısa süreli göz göze gelişlerimdi gözlerimi ayırmadan baktığımda. Tel kadar ince ayaklar üzerinde topacık, ufacık gövdesi, pır pır kanatlar, gözleri değil bir tek insanlara; masada, tabağa bakar. Tıp tıp atar yüreği, ayakları zıp zıp zıplar. Küçük kanat çırpışları havayı kovalar. Amaç gitmek değildir, uçmaktan yana değildir bu hazırlıklar…
Bir lütuftur masada alınması için bekleyen içinde çıtır çıtır kırıntılar. Sık sık gider bakışları; ayakları gidemez…Kırıntılar gözlerini boyar, tadını ağzında arar, küçük gagası oynar oynar.
Ne var ki ürkektir serçe, ha şimdi yiyecek yedi derken, en uzak bir hareketle çırpıverir kanatlarını yüksekçe bir yere…
Birkaç taneydiler baştan.
Yakındaki bir ağacın yaprakları arasından uçup geldiler. Hopladılar, cıvıldaştılar etrafta, ancak masaya konmaya cesaretli çıkmadı aralarında. Derken aniden diğerleri uçuverdi ama biri kaldı. Bakındı gidenlerin ardından birkaç sıçrayışla birlikte; küçücük başı sürekli etrafı kolladı. Gözlerim hep ondaydı. Güç vermek istedim, yüreğimi gönderdim ona “al,” dedim,
“Sana göz-kulak olacak hadi korkma!
Ben baktım, kimseler gelmiyor,
herkes kendi halinde.
Bir sen, bir ben…
Birlikteydim onunla. Bakışımdan cesaret ve yüreklilik, rahatlık ve huzur gönderdim. Endişelerini, korkularını seyreltmeye çalıştım. Gücümü ona yolladım. Bir anda onun da diğerleri gibi çabucak pes edip gideceği, asla aklıma gelmedi. Çünkü “ben” onunlaydım.
Beklediğim gibi, yüreğimle birlikte, o küçük minnacık can çıkmayı başardı masaya.
Yine küçük sıçrayışlar, kanat çırpışları, bakışlar…
“Hadi yüreğim, hadi serçem,
git artık tabağa,
git, zamanın daralıyor,
yeter artık tedirginliğin,
hadi yiyebilmelisin sen.
O kırıntılar senin için.
Hadi serçem git artık yanına , git…
Seninleyim.
Ben bakıyorum,
güvendesin.
“Aman Tanrı’m bu ne güzel bir zevk! Bu ne büyük bir zafer!
Bu kadar mutlu edebilir mi bir insanı, bir serçenin yemek adına , bir tabaktan biraz kırıntı toplaması!
Bu kadar güzel olabilir mi küçücük bir canın karnını doyurmasını yaşamak!
Hiç bu kadar hafifleyebilir mi bu kadar küçük kırıntılarla bir yürek.!
Bu kadar eritebilir mi insanın içini, her seferinde tabaktan bir şeyler toplayan küçük gaganın hareketleri! .
Mutluyum serçem!
Aynı senin gibiyim!
Benimle ne güzel yaşadın,
kabul ettin yüreğimi…
Böylece birlikte tattık
yaşamdan bu güzel, eşsiz lezzeti…
Yaşamımızda güzelliklere yer açabilmeye, sevgiyle...
ezgi ç.
YORUMLAR
:)
Ne hoş bir iz bırakmışsınız...
İnanın şimdi benim de avuçlarımdaydı anlatımınızla.
Havadan hafif, yumuşacık.
Nasıl bir can lar , değil mi...
Sizi görmek memnun etti ayrıca.
Teşekkür ederim , okuduğunuz için,
Yaşamınızdan sürpriz güzellikler eksik olmasın...
Sevgilerimle...
“Aman Tanrı’m bu ne güzel bir zevk! Bu ne büyük bir zafer!
Bu kadar mutlu edebilir mi bir insanı, bir serçenin yemek adına , bir tabaktan biraz kırıntı toplaması!
Bu kadar güzel olabilir mi küçücük bir canın karnını doyurmasını yaşamak!
Hiç bu kadar hafifleyebilir mi bu kadar küçük kırıntılarla bir yürek.!
Bu kadar eritebilir mi insanın içini, her seferinde tabaktan bir şeyler toplayan küçük gaganın hareketleri! .
Mutluyum serçem!
Aynı senin gibiyim!
Benimle ne güzel yaşadın,
kabul ettin yüreğimi…
Böylece birlikte tattık
yaşamdan bu güzel, eşsiz lezzeti…
Yaşamımızda güzelliklere yer açabilmeye, sevgiyle...
ezgi
bugün gündüz vakti odama bir serçe daldı
açık olan pencereden.
cama vuruyor vuruyor
çıkamıyordu dışarıya.
ben de korkutmadan avuçladım onu.
tüyleri pamuk lifliğinde,ağırlığı hava tonluğundaydı.
kokusu mis gibiydi.
biraz onunla dertleştikten sonra onu azad ettim.
dişi bir serçeydi.
serçe sesine bayılarım.