- 616 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Geçmişten Bugüne
Eskiyi her insan gibi mumla arıyorum bende. Küçükken hayatta tek derdimiz yeterince top oynayamamamız ya da yediğimiz dayaklar olurdu. Misket oynardık, oynarken baya bir heyecanlanırdık misketlerimzi çok değerliydi çünkü. Kazanırsak deli gibi sevinir, kaybedince neredeyse ağlardık. Çoğumuzda bu böyle. Ben kendimden başlarsam sabah erkenden okula giderdim normade öğlenciyiz. Ama erken gitmemin sebebi tabi ki okuldan önce top oynamaktı. Bir iki saat maç yapar, baya bir terler önlüğümü mahvederdim. Okula gittiğimde de boş durmazdım. Bayağı yaramaz yerinde duramayan bir şeydim. Müzik derslerinde flütle veya sesle koro çalışması yaptığımızda değişik sesler çıkararak ahengi bozardım. Ama bütün yaramazlıklarıma rağmen öğretmenlerimle aram hiç kötü olmamıştı. Tamam arada sırada bir kaç sille yemiştim, olacak o kadar da...
Okul dışında macera arardım kendime. Boş su şişelerini tekrar doldurup ana yola atardım arabalar üzerinden geçsin patlasın şişeler gibi. Bahçeden bahçeye atlayıp meyve toplamak gibi. Bunları bazen araba egzozlarına sıkıştırmak gibi. top ağaçta kaldığında dimdik ağaçlara çıkmak, yüksek zeminlerde korkuluklara tutunarak yürümek gibi ve onlarcası. Büyüdüğüm Selimiye’de gittiğim her mahallede tanınırdım. Çünkü çok iyi top oynardım. Bir sürü değişik arkadaşım vardı. Sıkılma diye bir şey yoktu sözlüğümde. Hiç bir yapamasam bile gazoz kapağı bulur ince kaldırımlarda sektirirdim düşürmemeye çalışırdım. Olmadı Çarşamba günü kurulan pazarda su satardım " buz gibi soğuk sudan içennn" nutuklarıyla. Bazen elektrikçiden dar plastik borular alır onları bir güzel süsler silah haline getirir, yanımıza cephane olarak bir kaç gazete kağıdı alır borudan rahat geçebilecek kadar ince külahlar yapardık. Sonrada camı açık her pencereden içeri atmaya çalışırdık atardıkta. Bazen işyerlerine saldırırdık onlarla. Arabaların arkasına saklanır iş yerinden içeri bir kaç külah gönderirdik. Biliyorum çok kötü bir davranış ama o yaşlarda çok eğlenceliydi. Ailemin yanında değilde yaban ellerde büyümüş ben bunu dert etmiyordum bile. Ama içten içe bir sevgi açlığım vardı tabi. Gezerdim tozardım, kafamı yarardım, dizlerim kan içinde eve gelirdim. Bir laf var "Keşke kuçüklüğümüze geri dönebilsek ve sadece dizlerimiz kanasaydı, kalplerimiz yerine" diye bu lafa katılmamak elde değil. Bu zamana kadar çok kez kalbim kırıldı çünkü..
İçinde bulunduğum şu an ile çocukluğum arasında dağlar kadar fark var. Eskiyi geri satabilseydik keşke ve o günleri daha da kıymetini bilerek tekrar yaşasaydım. Bir derdim olmasaydı o zamanlardaki gibi. Çıkıp sabahtan akşama kadar maç yapsaydım. Okulda yaramazlık yapsaydım, dayak yeseydim keşke. Keşke o günlerden sonra ölseydim. Tadında kalmış olurdu ne güzel. Hayatım uzattıkça uzatılan ve içine edilen bir dizi gibi. Uzatmayın desemde uzatıyorlar. Yaşamak isteyen onca insan var, ölüm döşeğinde bile bir nefes daha almak isteyenler. Keşke onlar gibi olabilsem ve hayata bütün gücümle sarılabilsem..
Şimdi hiç arkadaşım yok, sevdiğim yok, sevenim yok, düzenli bir hayatım yok, ideallerim sıfır. İleriye bakamıyorum bile. Bu yolda sürekli kaldırımları inceleyerek yürümemden belli. Dimdik yürüyemiyorum, içten gülemiyorum. Bitse de gitsem der gibiyim bu tiyatroda. Bazen bir kaç yüze bakıyorum ve aslen nasıl mutsuz ya da mutlu olduklarını ayırabiliyorum ve mutlu olanları öyle bir imreniyorum ki. Mutsuz olanlarada şans diliyorum bu durumdan kurtulmaları için. Yalnızlık %30 yararlı bir şeyse geri kalanı tamamen zarar. İnsanın psikolojisi yalnızlığa tam olarak odaklanırsa ve ondan kurtulamazsa sosyopatlığa daha sonrada psikopatlığa kadar sürükleyebiliyor.
Ailenizin ve sevdiklerinizin kıymetini bilin. Benim imkanlarım olsaydı sımsıkı yapışırdım onlara. Sizin hayatınıza dışardan çok özenen olduğunu unutmayın. Kalemi kırmak çok kolay, ama onu tekrar elle tutulur bir biçimde yapmak çok zor. Benim önümde bir kalem mezarlığı var ve bu konuda çok beceriksizim.
Yaptığım hatalar, hatırladığım pişmanlıklar hayatımın her karesinde. Hep gözümün önüne geliyor. Dikkat edin bu yüzden. Benim gibi binlerce insan var. Bu duruma düşmek çok kolay ama mutlu bir hayat sürmek daha kolay...
___________________________________________________________________________________________________________
Cem Birgi
YORUMLAR
Dünya dönüyor, mevsimler ilerliyor
Her seferinde şu lanet sonbahar, yine geliyor
Neden Ekim beni kabul etmiyor ?
Her on yedisinde...
güzel bir yazı okudum kaleminizden...İnsan gerçekten çoçukluk yılllarına özlemduyuyor değil mi.
Dost,Kalemde akıcı bir üslup kokuyor.Siin daha nice anlamlı yazılara imza atacağınıza inanıyorum..Beklemekteyim...selamlar..
Ailenizin ve sevdiklerinizin kıymetini bilin. Benim imkanlarım olsaydı sımsıkı yapışırdım onlara. Sizin hayatınıza dışardan çok özenen olduğunu unutmayın. Kalemi kırmak çok kolay, ama onu tekrar elle tutulur bir biçimde yapmak çok zor. Benim önümde bir kalem mezarlığı var ve bu konuda çok beceriksizim.
Yaptığım hatalar, hatırladığım pişmanlıklar hayatımın her karesinde. Hep gözümün önüne geliyor. Dikkat edin bu yüzden. Benim gibi binlerce insan var. Bu duruma düşmek çok kolay ama mutlu bir hayat sürmek daha kolay...
KATILDIM.
Şimdi dökülüyorum, önce bir şelalenin dik yamacından aşağıya doğru daha sonra kimsesiz bir ovanın kıvrımlarından, bahanemse küçük bir yer çekimi… Ne kadar büyük olabilirdi ki değil mi?
Sonra dökülmekle de kalmıyor insan, önce iç denizlerle tanışıyor bir deltanın kıyısında. Akıntılar kolundan tutup çekiyor ; “sen daha okyanusu görmedin, onlar sadece birkaç küçük dalga ne ki” der gibi…