- 741 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Akşam ve Akşamlar
Bir akşam, akşamlar ve bu akşam arasında dışarıdan bakıldıǧında farkedilmeyecek o kadar ayrıntı vardır ki, bunları bir çırpıda görmek asla mümkün deǧildir. O halde gelin bu akşamın ve akşamların tadına varmak için bir gezintiye çıkalım. Bunun için önce akşamın ne olduǧunu, ne anlama geldiǧini, günlük hayatımıza etkilerini inceleyen bir yolculuǧa çıkarak onu aramaǧa çalışalım.
Akşam ve ya akşamları; herkes aşaǧı yukarı aynı şekilde algılar ve buna görede anlam yükler. Gündüzün yüz çehresinin ikindi vakitlerinden sonra aldıǧı renklerin bütününden geceye doǧru giden ilk saatlerin bu kavrama yön verdiǧini bir çırpıda farketmek mümkün olur. Zaten gücünü kaybeden gündüzün aslında bize bir şeylerin deǧiştıǧinin altınıda çizerek haber vermesi bunun başlangıcıdır zaten. Bütün günü bir yerlerde savurmanın lüksüde akşamların hüzünlü yüzünde görmek mümkün olduǧu için, bakışların melüllüǧü gözlerde hissedilerek acveren bir buruklukla büker içimizi.
Güneş renklerden renge bürünerek aǧır endamıyla salınırken hayatı sabah başlayan yoǧunluk yeniden kendi avuçları arasında ovalayarak üǧütür. Hüzün yazılır bu saatlerde yüzlere, birşeylerin yitirilmişliǧinin dirigi kaybedilirken. Tutkular, alışkanlıklar, beklentiler, umutlar, sükunet mermer ahizelere giden ellerde bir yerlere kavuşmanın telaşını yaşarken, diǧerlerinin aǧrıları çoǧalır bu saatlerde…
Garlarda yoǧunluk, ayaklar altında ezilen düz ve uzun taşlar binbir çeşit bakteriye ev sahipliǧi yapmanın telaşını yaşarken, yoǧunluk yerini bir iki saat içinde sukünete çevirerek aǧır aǧır raylarda gıcırdayan tren tekerlekleri ölümü andırır gibi sızlatır içerisini insanın. Tam bu esnada trenlerden ve otobüslerden inen ve binenler; kavuşmanın ve ayrılmanın acısını ve sevincine aynı anda ortak olurlar. Birbirlerine hüzünle bakan gözler daha şimdiden ne zaman kavuşacakları zamanın saatini ayarlayarak yüreklerine yazarlar gidişleri ve dönüşleri… Garlar yoǧun saatlerinden birisini daha geride bırakarak yarına gömülmek demektir akşam ve akşamlar.
Son bir yürekten bakış, dudaklara indirlen şehvetli bir öpüş, ellerin ellerden ayrılması ve kavuşması ayrı bir başlangıcında hikayesini yeniden yazmaǧa başlarlar. Bu hep yeniden yaratıcılık doǧanın verimliliǧiyle denkleşerek yıldızların ve ayın ışıklarında alınacak tadlara indirger kendini yaşamak için. Burada başlar hayat, burada biter umutlar, burada başlar kavgalar, barışlar, sedala ve vedalar. Oysa hep aynı korodur beynimize hüküm ederek bize kendini ipotek eden akşam ve akşamlar… Yoǧunluǧun yoǧun olarak yaşandıǧı zaman. Her isteǧin ve isteksizliǧin başladıǧı an, baktıkça güzelleşen ve çirkinleşen bir nesne gibi. Fallardaki masalvarilik bu andan itibaren yerini yorumlara ırakarak batıl inançlarda eritilen kurşun gibi yakar döküldüǧü yeri. Hele bir de o yoksa, yanıcı yakış mezalimdir domdokurşunu gibi.
Geçtiǧi yeri yakarak geçtiǧi için hiç bir merhem deva deǧildir akşamların derdine. Sevdalara yokluǧu yazıyorsa bu saatlerde, hüzün kontratını gönülle imzalamışsa ölüm bir adım daha yakındır. Bu an kadehlere daha bir sıcaklıkla barili, sigaraia daha bir başka tadla zehirler deride ciǧerleri… Mezelere inen çatal darbeleri hicaskar bir şarkı eşliǧinde aǧıtları ciǧerlere yazar. Neşe kaybolur birden, aptal aptal bakılır pencere ve balkonlardan. Panik ataklar kendini gösterir yatak odalarında. Sosyal yaşam durmuştur bir anlıǧına. Şişeler boşalmıştır utanmadan. Etler soǧumuştur uzun sohbetler eşliǧinde. Kavun ve peynir kokusunu doǧaya yansıtmıştır yemek masalarından göklere doǧru kıvrıla kıvrıla. Psikolojik dengeler altüst olmuştur yeniden. Ha bugün, ha yarın derken bakmışsınız yaşamda kendi akşamını dayatmış acımadan size. Hele bu birde sevgisiz bir geçmişle acı izler yüreklerde bırakarak gelip kendini kapıya dayamışsa “öh beften uzakta bir noktaya isabet etmiş ise çıǧlıklar ölüm çıǧlıklarından da beter bir feryadın hesaplaşmasıdır gönüllerde. Bıraktıǧı izler ameliyat yaralarından daha deridir. Oradaki izleri hiç bir estetik ameliyat yok edemez. Çünkü izler acı hayat kesitlerinin kesintileri olduǧu için üzüntüdür beyine ve yüreklere saplanan. Ama hüzün centilmendirde kendi esas duruşuyla… O rotasına verdiǧi acı yolda cihanın vereceǧi hiç bir hediyeyi kabul etmez. Ona verilecek en büyük hediye yarin kendisi olduǧu için, diǧer paha biçilmez sanılan ve sayılan hediyeler bir hiç olur. Çünkü yokluǧu hissedilen yarin yerini dolduracak hiç bir deǧer olmamıştır ve olmayacaktır akşamı veya da bir akşamı dolu dolu yaşamak için.
Umuda karanlıkla beraber bir kez daha yenilmenin acı burukluǧu selametten uzak saatlerin başlangıcı, bir barda, gece kulübünde veya bir balkonda, ya da bir kaç arkadaşla kaldırılan kadehlerde vuku bulur hayat. Uzaklarda bir yerlerde hissedilir; gözyaşları arasında, birilerinin, sevgilinin, dostların varlıǧı sessizce yüreklere gömülerek. Kendi tezatını, kendi zıtlıklarıyla yaşayan ve yaşatan. Hayattır, kandır her gün yeniden damarlarda toplanan. Öbek öbek kalbe pompalanan kan misali bize yaşam veren ve alan bir dönüşümdür o, asla yanılmayan… Bir izlenimdir, yarına dinlenmiş ve dinç olarak geri dönmek için. Güç toplamadır diǧer bir adıyla …
hasan hüseyin arsola, 15.05.2009, Frankfurt am Main, evde, saat 23:00’de