- 519 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Düşlerin Gölgesi Siyahtır
Islanmış göğsümüzdeki tahta köprüleri salladıkça sevgimizle asi rüzgâr
Gözlerinin güneşsiz mahzenlerinde aşkı bekleyen bir sevdalı adam yaşar
Yüreğimizin sarı denizlerinde dalgalı geçişler oldukça gülüm, su da yanar
Düşlerin gölgesi siyahtır, akar sevdalı nehirler özleme, kadın aşka ağlar
Eylülün kırbaç rüzgârı vuruyor göğsüme, aşk tınılarıyla gerinirken gün gözlerime. Geçmişin derinliklerinden çekilirken anıların kovası yargıların denizlerinde çırpınıyor dün. Senli resimler birikiyor aşk duvarlarında, yaklaşırsa ne çıkar ölüm. Silemediğim gözyaşlarına mendil arama, gönlümdeki gerçeğin dağlarına sığın, öfkelerle yıka yarınsız umutlarımızı, çünkü geri gelmiyor aşksız geçen hiçbir mevsim.
Yorulmuş bir kalemin tırnak aralarına değince hüznün kanı, yollara düşerdi sevdanın düşler kadını. Dörde böldüğü yılların penceresinden mevsimler gelip geçer, yasak gelişlerin terkisinde anları düşler, göz ucuyla hayatı izlerdi. Dudaklarından dökülen her söz sevgi, her dökülüş ıslak anılara karışan hayali bir resimdi. Gözlerindeki dalgalar koylarına çekilirdi ardından, gülüşlerinin kapısını açar, merhaba yaşamak diyerek adımlarını toprağa sürerdi.
Engel tanımaz yalpalanışların kanamaları geçince, damağımızdaki lezzete gönül tuzumuzu serperiz. Karıştırdıkça sulanan yaşam lokmalarıyla sevdaya biz kaşıklar sallarız. Sonbaharların hicranlı kapsülleri birikir sabırlı yüreğimizde, her gecenin saklanma köşelerinde birbirimizi arayarak göğsümüze dilekler ekeriz. Işıklar sönmeden, dudaklara sessizlik inmeden ve bedenimizdeki hoyrat eller pes etmeden uykuların derinliklerine asla inmeyiz.
Hayatın karmaşık resimlerini izlemeye çıkınca, ruhunun öfkeleriyle geçerdin tüm kırık çizgileri. Ben senli özlemlere göğsümü verdiğim bir rüzgâr yükseltisinde sesini dinlerdim. Hayattı bizi derinine sürükleyen, az sonra görüşürüz deyip dudaklarının kıvrımlarını öperdim. Kopmazdı sesimiz, üşürken nefesimiz, damarlarımızdaki sevgi dolaşımlarıyla kendimize dönerdik. Fısıltılara karışırdık yeniden seninle, zamanı aşka çevirir, yenilenmiş özlemlerle anları düşlerdik.
Gecenin yüreğine bir tokat atarak sokulacaksın yangın duvarlarına gül nefeslim az sonra. Kıyım yüreğinin kımıltılarıyla açacaksın göğsünün özlemli düğmelerini seni bekleyen hakka. Boşluğa uzanan ve gövdemi bulmayan ellerinin titrek alevleriyle sarılacaksın yaman bir ağrıya. Unutacaksın anları, kıracaksın günlerdir bedeninde oluşan buzları. Zirvelerinden parçalar düşecek yamaçlarıma, sular dökülecek bekleyişlere durduğum enginlere ve ben yine anıların koynunda seni sensiz yaşayarak her gece sonsuz uykulara dalacağım.
Küle düşürdüğüm türkülerin cızırtılı içlenişleriyle sabahlar seriyorum şafak yorgunu gönlüme. Yıldız tarlalarına tütün ekip gece boyu gökyüzünün gürlemesini beklemekten yorgun, yalnızlık iniltileriyle karanlığa tedirginliğimi anlattım. Boğazıma düğümlenen hıçkırıkların düğümlerine sınırlar çekip, sessizliğin kırılan parçalarını avuçlarımla hırpalayıp sancılı tabletler yutar gibi her nefeste ay batışlarını izledim.
Asaletin ve sevginin pembe saraylarına yıldızlar döşedim bana gelişlerinin mutluluklarıyla büyü diye. Yağmurlu bir mevsim diledim tanrıdan, yüreğinin bahçelerinde kavrulma diye. Sesini işledim gönlümün sarı odalarına, seviştikçe türküler içimizde içli içli yansın diye. En kıyım özlemlerin dağlarıyla çevirdim aşk saraylarımızın çevresini, eşkıya müfrezeleri aşamasın diye. Yosun gözlerinle süsledim, binlerce resmini gövdemle gizledim ve her duruşunu yüreğime istedim, yokluğunun öfkelerini hissetmeyeyim diye.
Say ki, ömrümce kendime yetecek, yokluğunda günlerimi geçirtecek, yüreğimdeki yalnızlığı geçiştirecek ve sensizliğimi bitirecek milyonlarca resmin içinde ölümü beklemek istiyorum. Seni sayıklayarak günleri türettiğim ve seni özleyerek ömrümü tükettiğim bu aşk ovalarında gölgeni izleyerek, kollarındaki güveni düşleyerek ve ruhundaki yaşam iksirlerini içerek seni yaşamak istiyorum. Mevsimler buz kesse de, bekleyişlerim sonsuza dek sürse de, göğsümdeki hüzzam ağrı beni içten içe yok etse de, ben kadın varlığının zindanlarında kıyamete kadar prangalı yaşamak istiyorum.
Selahattin Yetgin