- 1334 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
SEVGİ MEDENİYETİ KURALIM MI?
SEVGİ MEDENİYETİ KURALIM MI?
"BU KÂİNATIN EN ZIT VARLIĞI İNSAN, İNSANLIĞIN EN BİLİNMEZ VARLIĞI YİNE İNSANDIR “Faniyim_58
Birbirimize tahammülü olmayan bir toplumuz. Her ne kadar da tarihin derinlikleri içerisinde birçok medeniyetlere ev sahipliği yaptığını söylediğimiz, Anadolu coğrafyası içerisinde bugünkü toplumsal problemlerimizin altında yatan gerçek, bizim birbirimize olan ve her medeniyetin tarihin derinliklerinde yok olmasıyla birlikte bizdeki değerlerimizin de yavaş yavaş o medeniyetler ile birlikte çökmüş olan tahammülsüzlüğümüz.
İnsanlık tarihi içerisinde çok önemli bir yeri olan Türk Milleti ortaya çıkışı itibarıyla tarihin birçok dönemlerinde cesareti, hoşgörüsü, insan sevgisi, merhameti ile yön vermiş ve diğer milletlere örnek olmuştur. Bu millet kendine has bu duygu ve hasletlerini İslamiyet’in ortaya çıkmasıyla ve kendi Şaman inanışlarındaki tek Tanrı’ya inanma benzerliğinden dolayı hiç zorlanmadan bu dini kendi inançlarıyla yoğurarak kabul etmiştir. İslam dininin yayılmasında da çok büyük görevler üslenmiştir. Aslında Türk milleti İslam dinini kendilerine inanış olarak kabul ettikten sonra Türk isminin yayılmasında İslam inanışlarının da çok büyük desteği ve faydası olmuştur. Birbirleri ile içli dışlı olan Türk-İslam sentezi yüzyıllar süren bir serüven yaşamıştır.
Türk milletinin ortaya çıktığı dönemlerdeki dünya coğrafyasındaki olaylar ile İslam dinini ortaya çıktığı dönemlerdeki dünya coğrafyasını çok iyi analiz ettiğimiz zaman Türk-İslam Sentezinin bu dünya coğrafyası içerisindeki gerekliliğinin boş olmadığını bunun bir ilahi görevlendirme olduğunu anlamamak mümkün değildir.
Batı da Roma, Yunan ve Anglo- Sakson katliamları, insanın bir paralık değerinin olmadığı, adına medeniyet denebilirse Batı Medeniyeti, dünya coğrafyasının doğusunda Çin ve Mezopotamya vadisinde insanların bir paralık değerinin olmadığı vahşet ve zulüm Medeniyetleri!
İnsanların dövüştürülerek, yenilenin aslanlara yem olarak kullanıldığı, kendi zevklerini tatmin etmek için kurdukları adını dahi koyamadığımız vahşet ve zulüm medeniyeti ile İslam öncesi, daha doğar doğmaz kız çocuklarını diri diri toprağa gömen ve adını dahi koymaya zorlandığımız Doğu medeniyeti arasında insana zulüm açısından ne fark vardır. Türk-İslam sentezi ortaya çıkmadan önce hangi medeniyetlerin eli kanlı, gözlerini kan bürümüş değil ki. Bu sentezin ortaya çıkmasıyla dünya coğrafyasının hangi bölgesinde bu sentez uğruna insanlar zulme uğramış, insanlar aslanlara yem yapılmış, kız çocukları diri diri toprağa gömülmüşlerdir.
Batı ve doğu vahşetinin karşısına çıkan yine Türk-İslam sentezi olmuştur. Anadolu coğrafyasında yaşayan nüfusun yarısı Türklüğe karşı yarısı da İslamiyet’e karşı. Ben bunlara şu soruyu sormak istiyorum. Eğer biz İslam dinini inanç olarak seçmeseydik dünyanın batı coğrafyasındaki, ya da biz sadece İslam inancı içerisinde kalarak Türklüğümüzden kendimizi soyutlasaydı dünyanın doğu coğrafyasındaki insanlık vahşeti bitecek miydi?
Eğer bunlara cevap bulabilirsek bizde hep beraber bunlardan birini reddedelim. Ancak bu sorulara verilecek cevaplar tabii ki hayır olacak. Öyleyse suç ne Türk olmakta nede İslam dinine inanmakta. Suç kendi kendimizi aşamamaktan kaynaklanmaktadır. Bunun en önemli alt yapısı olan şey de birbirimize tahammül etmeyi bilememekten, insan hak ve hürriyetini iyi kavrayamamaktan, biz deme fantezisinden vazgeçememekten kaynaklanmaktadır.
Ama asıl mesele insan gerçeğini anlamamaktan kaynaklanmaktadır. İnsanoğlu var oluşundan günümüze kadar hatta bundan sonra da tek düze bir hayat tarzına, tek düze bir düşünce sistemine, tek düze bir karakter yapısına sahip olmayacaktır. Böyle bir insan yapısı düşünmek hayalperestliktir. Öyleyse insan denilen gerçeği iyi analiz etmek gerekir. Tek bir yaratıcı tarafından yaratılan insanın anatomik yapıları bile farklı farklı olurken ve insan bireysel anlamda farklılıklar gösterirken tüm kâinatta yaşayan milyarlarca insanın bir tek düşünceye sahip olması beklenebilir mi? Eğer bugüne kadar gelmiş geçmiş tüm insanlar tek bir düşünceye sahip olsalardı icatlar, keşifler kısacası medeniyetler ortaya çıkar mıydı? Yani melek tipi bir insan modeli mümkün değildir. Bunu beşeri sistemler içerisinde uygulamaya çalışan hiç bir yönetim başarılı olamamıştır ancak yaptıkları sadece ve sadece insan katliamı olarak kalmıştır. Bugün İslamiyet’in şeriat uygulandığı söylenen ülkelerinde bile yaptığı İslam şeriatına uymak değil kendi saltanatlarını ayakta tutabilmektir. Ben, insanların birbirlerine tahammül edebildikleri medeni bir toplum istiyorum. Herkesin kendi inançları içerisinde yaşayabildiği bir medeniyet toplumu. Çok şey de istemiyorum aslında. Bizler bunu Cumhuriyet rejimi içerisinde pek ala başarabiliriz. Benim fikri yapımın sizin hoşunuza gitmesini sizden bekleyemem, siz de sizin fikri yapınızın benim hoşuma gitmesini benden beklememelisiniz. Ama ben sizi okurum, dinlerim, eleştiririm fakat sizi bu ülkeden kovmak gibi bir hakkı kendimde bulamam. Bu ülke her ne kadar sizinse o kadar da benim dir. Herhangi bir eylemde, sosyal bir davranışta yer almak ne kadar benim hakkımsa o kadar da sizin hakkınızdır. Bizim kişi hak ve hürriyetlerimiz hiçbir alanda bir başka bireyin kişilik hak ve hürriyetlerini kısıtlayıcı, zorlayıcı ve yaptırımcı olmamalıdır. Demokrasi kavramını içimize çok iyi yerleştirmemiz gerekmektedir ki üstelik bizim İslam diye elimizde çok iyi bildiğimiz bir rehber olduğunu da unutmamalıyız. Ve unutmamalıyız ki bu ülke de yaşayan hiç bir bireyin gidebilecekleri, kabul görecekleri başka ülke de yok ve hiçbir zamanda olmayacak. Bugün içerisinde bazı devletlerin içimizden herhangi birilerine yakın gözüküyor olduğunu görsek veya öyle hissetsek de bunun böyle olmadığını sadece menfaatleri icabı öyle olduklarını hepimiz adımızı nasıl biliyorsak öyle biliyoruz.
Bu ülke ne kadar Türk’ünse o kadar da Kürt’ündür, ne kadar Sünni’ninse o kadar da Alevi’nindir, ne kadar Laik’inse o kadar da anti-laik’indir, ne kadar seninse o kadar da benimdir. Korkak ve cahil insanlar başkalarının fikirlerine tahammül edemezler. Birbirimizden korkmak yerine kültür değerlerimizin ortak paydaları arasında cesaret ve varoluşlarımızla birbirimizi iyi tanıyalım. Bırakalım bizim olmayan meselelere sahip çıkmaya. Yüzyıllar öncesinden getirdiğimiz, tüm insanlık geçmişine örnek olan değerlerimizi canlandıralım. Aynı sokak içerisinde birbirimizin dilini, dinini, ırkını, mezhebini, cinsini, cibilliyetini sormadığımız ve bir somun ekmeği, bir tas çorbayı beraber bölüştüğümüz o unutulmayan, eskimeyen ama bize zorla unutturmaya çalışanların oyununa gelmeyelim.
Artık bizim rengahenk oluşumuzdan başkalarının olumsuz yönde faydalanmalarına fırsat vermeyelim. Nedir alıp veremediğimiz? Bu dünyaya hepimiz çırılçıplak gelmedik mi? Ne götüreceğiz ki? Bu dünyayı sırtına bağlayıp götüren var mı?
Varsa söylesin.
Eee, o zaman ne bekliyoruz yarından daha tezi yok ellerimizi kenetleyelim birbirimize. Kırmayalım, incitmeyelim, kırılmayalım, incinmeyelim yaşayalım kardeşçe bu evrenin tüm güzelliklerini. Ve bir SEVGİ MEDENİYETİ kuralım ne olur.Sevgilerimle.
Bülent ARI
Öğretmen/Yazar/Şair
14.05.2009
YORUMLAR
Vall ahi siz sayfama ilk konuk olduğunuz baba şiirimdi kız çocuğundan babasına o günden beri benim size dostluğum eksilmedi mesaj yollamak anlayışınıza tşk etmek istedim mesaja kapalıydınız .Bende bilgisayar kullanımını sevmediğimden vede bilmediğimden size ulaşmam uzun sürdü yani b en zaten vefamla dostluğumla hep varım sevgi medeniyeti kurmada da okeyim yazdıklarınız güzel akıcı yönlendirici doğrular