- 643 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
KAÇALIM YAZARLAR GELİYOR!
Bu cümle bizi ne kadar da iyi anlatıyor.Hoşgörülü,misafirperver anadolu halkının okur_yazar takımına karşı önyargılı davranmasına nasıl da geçmişten günümüze özünü bozmadan gelmiştir.Araştırma konusu olacak kadar kapsamlı bir düşünce...
Aslında önceleri durum ne kadar da iyiydi.Osmanlı ve ondan önceki Türk devletleri aydın sınıfını_batının aksine_ nasıl da seviyordu.Bu sadece Türklere özgü değildi,Türklerle birlikte müslüman devletlerde aydın sınıfını koruyordu.O zamanlar dünyanın ilim yuvaları müslümanların elindeydi ve Avrupa orta çağ karanlığında _şu an Türkiye’de olduğu gibi_ aydınları eziyordu.Ama işler ne olduysa _Fransız ihtilali ve Rönesans hareketleriyle_batının lehine döndü.Tabii Türk ve müslüman devletlerde çıkan iç karışıklıklar,taht kavgaları,enginlik düşkünlüğü batıya ve onların yaptığı hareketlere sırtlarını çevirip,kendi içlerinde _kendi kendilerine yeteceklerini düşünüyorlardı_yaşamaya ve aydın sınıfını dışlamaya başladılar.
Aslında Rönesans hareketlerinde bile bir Osmanlı payı yok mudur?Osmanlının İstanbul’u ele geçirmesiyle,İstanbul’dan kaçan bilim adamları sayesinde İtalya’da Rönesans hareketleri başlamadı mı?Yani,Osmanlı bir şekilde kendi başlattığı ilerleme hareketlerine duyarsız kalmıştır.
Osmanlı tarihine bakmak gerekirse:Osmanlının ne büyük bir bilim ve kültür yeri olduğu görülür ama sorun yapılan bilim etkinliklerinin sonunun getirilememesidir.Örnek olarak;büyük matematikçi ve müneccim Takiyettin’i çoğu kişi bilmez.Ama o 1575 yılında tophanede dönemin önde gelen rasathanelerinden birini inşa ettirmiştir.Hem de padişahın ve özellikle vezir Sokullu Mehmet Paşanın büyük desteğini almıştır.Ama Sokullu ölünce Takiyettin’e karşı olanların desteğiyle Padişah 3. Murat rasathaneyi yıktırmıştır.Bence Osmanlının Avrupadan geri kalmasının en büyük sebebi budur.Zaten Sokullunun ölümüyle de Osmanlı duraklama dönemine girmiştir.
Osmanlının gerilemesinin nedenlerini bırakıp Türkiye’ye gelirsek;Türkiye’de de Osmanlıdan gelen bir anlayışla okur_yazar takımına karşı önyargılı davranılır.Bence bu sevgisizliklerin eyleme dönüştüğü ilk an 6 nisan 1909 gazeteci Hasan Fehmi’nin öldürülmesidir.O akşamdan beri aydınlıklar gitgide kararıyor.Ama yine de daha öldürülmemiş aydınlar bu ölümlere sessiz kalmıyor.Mesela Şair Eşref’in birer yıl arayla öldürülen üç gazeteci için yazdığı şiir:
Hasan,Ahmed,Zeki bey hangi derde mübtela oldu?
Sokaklarda müretteb hangi katiller bela buldu?
Nasıl ellerde İstanbul mihit-i kerbela oldu?
Öldürülen üç gazeteci için üç dize,üç soru...İlk öldürülen bıu üç gazetecimiz bugün öldürülen meslektaşlarını gibi birilerinin rahatını bozduğu için öldürüldü.
Türkiye’de gericilik hareketleri Hasan Fehmi’nin öldürülmesiyle başlar.Umarım Hrant Dink’in öldürülmesiyle son bulur.
20,05,07
on bir,on altı