- 923 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Boş İnsanlar
BOŞ İNSANLAR
Hayata başkalarının gözleri ile , bunlar anne ve babalarımız dahi olsa , bakarsak ya şaşı görürüz ya da hiç göremeyiz.
Liseye yeni kaydolmuştum. Babam bakkal dükkanı işletmekteydi. Ergenlik dönemine yeni girmiş , bıyıkları terlemekte olan bir insandım. Anne ve babamı çok seviyor, onların her dediğini doğru kabul etmekteydim. Kasabamızdan başka dünya tanımadığımdan dolayı, anne ve babam ile yaşadığım dünyadan başka dünya , okulda bize verilen bilgilerden başka bilgi yok sanmaktaydım.
Annem ve babam kitap okumaz, benim ve kız kardeşimin ders kitapları dışında eve kitap , daha doğrusu yazılı bir şey girmezdi. Babam gece yarısına kadar bakkal dükkanında oturur , müşterilerle çene yarıştırırdı. Dersler dışında ben de babama yardım etmekteydim. Dükkana gelen erkekler genelde alış verişten sonra ülkenin ve kasabanın yönetimi hakkında konuşurlar, kadınlar ise genelde dedikodu yaparlardı. Ben bunlara fazla kulak asmaz , müşteri beklerken ders çalışırdım. Bazen Edebiyat öğretmenimizin bana verdiği Dünya klasikleri ve Türk Klasikleri kitaplarındaki hayatlara şaşar kalırdım. Yazanlar ne güzel dünyalar anlatmaktaydılar. Acaba bu anlatılanlar hayal mi ? Yoksa gerçek mi bilemezdim. Yaşanılan yerler bizim mekanlarımızın dışında , klasik romanların geçtiği çağlarda en az bizden 50 sene önceyi anlatmaktaydı. Yazılanların hayal mi gerçek mi olduğunu o yüzden o yaşta anlayamazdım.
Türkçe öğretmenimiz bir gün “ Çocuklar, anne ve babanızdan çok belki de bizim yanımızda kalıyorsunuz , biz bir aileyiz” dediği zaman onun öyle konuşmasına anlam verememiştim Okul nasıl ailenin yerini tutardı ki ? Ailemiz ile geçirdiğimiz zaman bana daha çokmuş gibi gelmekteydi.
Babam ve annem ne derse onların doğru olduğuna inanıyorduk. Anne ve babamız bir akrabamızı sevmiyorsa, onun hakkında bir düşüncesi olumsuz ise bizlerde o akrabamız hakkında olumsuz düşünürdük. Baba ve annemiz adete bizim için modeldi. Babam ve annem bir gençle arkadaşlık kurmamızı istemiyorsa mutlaka haklı sebepleri var diye düşünmekteydik.
Hayatımız bu düzen ile devam etmekteydi. Babam bizlere kitap almaz, biz kitap almak istediğimiz zaman ise , izin vermez, “ Kitap okuyacak yerde kılık ve kıyafetine biraz dikkat et “derdi. Babam hakikaten de kasabada şık giyinen bir insandı. Bakkalda önlük giyer, ilçeye inerken sanki kaymakam ya da belediye başkanı gibi şık giyinirdi. Bazen babamı kasabanın belediye başkanı sananlar olmaktaymış. Babam sık sık bu anılarını anlatırdı. Belediye Başkanlığı neden o kadar önemliydi ? Ben o yaşta pek anlayamazdım. Babam Belediye Başkanına benzetilmekten büyük zevk alırdı nedense?
Bir gün kasabamızın tarihini anlatan bir kitap okulda satılmaya başlamış, tarih öğretmenimiz , bu kitabı alarak kasabamızın tarihini iyi öğrenmemizi istemiş ama kitabı almanın zorunlu olmadığını , kasabanın tarihini yazan arkadaşın kasabamızda doğmasına rağmen şehirde yaşayan bir tarih öğretmeni olduğunu anlatmıştı. Şaşırmış ve o kitabı alarak okumak istemiştim. Akşam bakkalda babama söylediğim zaman , “Bırak o boş adamın , boş kitabını ne edeceksin , sen okuluna derslerine bak” demişti. Ben bir şey anlamamıştım. Neden boş adamdı * Kitabı neden boştu o adamın? Öğretmenin o tarih öğretmeninden övgü ile bahsetmesine rağmen , babamın önemsememesi , adamı küçümsemesi karşısında şaşırmıştım. Ama babam elbette öğretmenimden daha doğrusunu söylerdi.
Bir gün Büyükşehir’de oturan amcam kasabamıza gelmişti. Her gelişte mutlaka dükkana uğrardı. Amcam avukattı ve gerçekten de duruşu, tutumu ile alçak gönüllü insandı. İl merkezinde oturan kasabalı hemşerilerimiz gibi hava atmaz. Dükkana gelince hal hatır sorar , bende ona çay ikram ederdim. Amcam o gün dükkana gelince , yanında o kasabamızın tarihini anlatan kitabı yanında görünce dayanamadım , kitaba küçümseyerek bakarken “ Bu boş adamın kitabını mı okumaktasın amca? Babam bu kitabın yazarına boş adam dedi de” dedim.
Bunun üzerine amcam her zamanki gibi gülümseyerek baktı bana . Elini omzuma koyarak “ Bu adam boş ta siz çok mu dolusunuz be yiğenim , bana kasabamız tarihi hakkında biraz bilgi versene” dedi. Bunun üzerine ben mahcup olmuştum . Yere bakmaya başladım.
Utandım. Lisede okumaktaydım. Kasabamızın tarihi hakkında bir şey bilememekteydim. Aynı zamanda ÖSS ye hazırlanacaktım . Sadece kasabamızın tarihi hakkında değil, ülkemizin tarihi hakkında bile bir şey bilmemekteydim. Bu gerçekten bana suçmuş gibi geldi.Suçmuş değil, düpedüz suçtu bu. İnsan kasabasının tarihini bilmeli değil miydi ?
Bununla da kalmayarak kasabamızın tarihini yazan , gecesini gündüzüne katarak kitabı yazan , araştırmalar yapan bir öğretmene de , babamın gözü ile bakmakta ve ona “ Boş adam “ demekte sakınca görmemekteydim. Amcamın biraz suçlar, biraz sever gibi sözleri benim kendime gelmeme sebep oldu.
Amcam yere baktığımı görünce “ Ahmet , kardeşim seni sevmiyorum. Bende bu kasabada büyüdüm. Seni anlıyorum. Sana ve babana da empati ile bakmaktayım ama , çalışan , çabalayan ve bu kasaba için alın teri döken insana “ boş adam “ demek bizim boş adam olduğumuzu göstermekte . “ dediği zaman ben gerçekten de amcamın sevdiğini bildiğimden kendimi tutamayarak ona sarıldım. Amcam da bana sarıldı. Başkası olsa eleştirilerine kızardım ama amcamın haklı eleştirileri karşısında gerçekten bu sefer sevinmiştim. Acaba bu olgunlaşmamın belirtisi mi idi ?
Amcam bir bana , bir de boş çay bardağına baktı. Hemen ne demek istediğini anlamış , yandaki kahveye haber vererek çayı yenilemesini istemiştim. Amcam bana manalı manalı bakarak “ Ahmet senden bir arzum var” dedi. Acaba amcamın benden ne arzusu vardı? Merak etmiştim. Amcam cevabımı beklemeden “ heyecanlanma, meraklanma, biraz sakin ol” dedi Bu uyarılarla merakım daha artmış , kalbim hızla atmaya başlamıştı. Acaba bana ne istekte bulunacaktı amcam ? “ Tamam amca arzunuzu yerine getireceğim” dedim. Amcan bu kez, o “ Boş kitap” dediğim kitabı bana verdi. “ Bu kitabı okuyacaksan sana vereceğim. Ama bir haftada okuyacaksın” dedi. Hayatımda bir kitabı bir haftada okumamıştım. Ama heyecandan ağzımdan çıkmış olan lafın ne güzel söz olduğunu düşündüm. “ Tamam amca erkek sözü , okuyacağım “ dedim. Bunun üzerine amcam beni sevgi ile tekrar kucakladı.Sonra bana bakarak “ Bu kitabı iyi oku, gelecek hafta sonu gelince buraya seni imtihan edeceğim” dedi. Heyecanla alarak kitabı , babam görmesin diyerek çekmecelerin bir yerine sakladım. Amcam durumu anlayarak sadece gülümsedi.
Gelen çayını içti. Sonradan havadan sudan konuştuk. Amcam babaannem ve dedemi ziyaret etmek üzere dükkandan ayrıldı.
Hayatımda bana birisi ilk defa kitap armağan etmişti. Kitap okumayı sevmememden değil, kitap okumaya alıştırılmamış olmamızdan dolayı ,hayatımda hiçbir haftada kitap okuyup, tamamlayamamıştım. Ama amcama söz vermiştim ve bu üç yüz sayfalık kasabamızın tarihini anlatan kitabı okuyacaktım . Heyecanlanıyordum.
Kitabı anne ve babam ile kardeşim yattıktan sonra gizli gizli okuyarak bir haftada tamamladım.Aman Allah’ım kasabamızın ne güzel tarihi varmış. Hangi uygarlıklar yaşamış ? Tarihte hangi savaşlara ev sahipliği yapmış ? İpek yolu üzerinde olmasından dolayı , hangi savaşlara giden ordular bizim kasabadan geçmiş?Kasabamızda hangi güzel efsaneler yaşanmış? Bunları artık bu kitaptan öğrenmekteydim. Hocaya “ Boş adam” dediğim için biraz daha utanmıştım.
Kitabı okuduktan sonra kendi kendime söz verdim . Artık başka kitaplarda okuyacaktım ve hayatım tek düzelikten monotonluktan kurtulacaktı.
Avukat amcam babaannem ve dedemi ziyarete geldiği ertesi hafta sonu kitabı tamamlamış hatta başka kitaba başlamıştım. Bu arada babam gene bakkalda yoktu . Bakkala ben bakmaktaydım .Hemen amcama bir çay söyledim ve kitaptan nasıl etkilendiğimi anlattım.
Bunun üzerine amcam hayatta unutamayacağım su öğüdü verdi “ Sakın ola ki , insanları başka insanların bakış açısı ile değerlendirme. Eser sahiplerinin eserlerini asla küçümseme . Sen eserinin küçümsenmesini istemiyorsan , başkalarının eserini de küçümseme. Okumadığın kitap hakkında yorum yapma . Yaparsan bu önyargı olur ve seni mahcup eder , bu kitapta mahcup olduğun gibi… Önyargılı olmamak da asil insanın işidir ancak. “
Amcama o günden sonra saygım daha da arttı.
Az ama öz, her gün okumaya devam ettim. Bu bana ÖSS de başarı getirdi ve sonunda bende amcam gibi avukat oldum. Okumanın ne demek olduğunu zamanla daha iyi anladım ve Allah’ın ilk emri oku konusunda senelerce kafa yordum . gelişmişlik ve okuma üzerine yazdığım kitap bayağı kamuoyunda ilgi çekti. Çocuklarıma da okuma sevgisi aşıladım. Hayatta en mutlu olduğum anlar artık okumak ve yazmaya ayırdığım anlardır.
TURAN YALÇIN-TOKAT