Hayat Arkadaşlığı Hayali
-Seni düşünceli görüyorum son günlerde, adaşım, arkadaşım. Bir sıkıntın mı var? Paylaşmak istersen dinlerim.
-Evlilik hayatımı bitirmek istiyorum. Zira eşimle karşılıklı sevgi ve saygımız tükenmek üzere. Düzelecek gibi de değil. Saygıyı sonuna kadar tüketip ayrılmaktansa iki medeni insan gibi anlaşarak yolları ayırmak istiyorum.
-Sebep nedir?
-Hiçbir sebep yok. Fakat her şey de sebep. İlgi alanlarımızdan tut, sosyal aktivitelere, arkadaşlardan, yemek ve içeceğe kadar ortak bir yönümüz neredeyse yok gibi. Bu da zamanla saygısız tavırlarla karşılaşmana ya da karşılamaya kadar varıyor. En iyi tercihin bu olacağını düşünüyoruz..
-Sana gençlik hayalimden bahsedebilir miyim? Hayat arkadaşı ile ilgili.
-Tabi, dinlerim.
-Hani geçen günlerde Nazım Hikmet’in bir şiirini okumuştun sahildeki kayalıklarda hatırlıyor musun? “Kadın” şiiri. Orada herkes bir şey için kadını düşünüyordu.:
”Kimi der ki kadın
Uzun kış gecelerinde yatmak içindir.
Kimi der ki kadın
Yeşil bir harman yerinde
Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.
Kimi der ki ayalimdir,
Boynumda taşıdığım vebalimdir.
Kimi der ki hamur yoğuran.
Kimi der ki çocuk doğuran.
Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal.
O benim kollarım, bacaklarım, başımdır.
Yavrum, annem, karım, kızkardeşim,
Hayat arkadaşımdır.”
Şimdiler de de benzeri şeyler düşünülüyor. Kazanç kapısı, et parçası, hizmetçi vb. oysa şiir de de diyordu ya şair “O benim kollarım, bacaklarım, başımdır.Yavrum, annem, karım,kızkardeşim,Hayat arkadaşımdır.”
İlk okuduğum şiir kitabı İstiklal Marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoy’un “SAFAHAT”ı idi. Şiirler uzun , kelimelerin Osmanlıca ağırlıklı olması ezberleme isteğimi yok etmişti. Okumayı sevmeme hatta defalarca okumama rağmen ezberlediğim şiiri olmamıştır. Sevdiğim bir dize ya da beyit olmuştur . Özellikle şiirlerde, ezberlemek isteğimi doğurtan mısralar arar, onları ezberlerdim. Zamanla alışkanlık oldu. Hiçbir şiiri ezberleyemez oldum. Her şiirde en güzel dörtlüğü, en güzel dizeyi arar ve not alırdım.
Necip Fazıl Kürek’in “Çile” siyle tanıştım liseli yıllarımın başında. Her ne kadar uzun şiirler olsa da rahatlıkla ezberlenecek beyitler çoktu. Tam bana göreydi. Hoşuma giden beyitleri ezberlemek için bir iki defa tekrarlamak yetiyordu. Bir çoğunu kullanmak gereği hasıl olmadığından unuttum. Ama bir şiirin son beyti var ki ne ben onu unutabildim ne de o kendini unutturabildi. Şiirin başlığını ya da hangi şiir olduğunu hatırlamıyorum. İşte o dizeler:
“Ne olurdu, bir kadın, elleri avucumda,
Bahsetse yaşamanın tadından başucumda,
Mırıl mırıl,
Mırıl mırıl…”
Bu dizeleri sık sık mırıldanır istikbalde eşim olacak kadının hayalini kurardım. Hayat arkadaşım öyle biri olmalıydı ki, bana gece ve gündüz “binbir gece masalları” anlatır gibi, yaşamın tadından bahsetmeliydi. Onsuz hiçbir yere gitmeyi düşünmemeli, ondan ayrı geçen ne bir gündüzüm ne de bir gecem olmamalıydı.
Ders çalışmaktan usandığımda, benim gibi usanmış bir arkadaş bulup top oynardık. Birkaç arkadaş beraber oturur bir konu üzerinde saatlerce tartışırdık. Ayda bir aldığım bursluluk ücretiyle birkaç arkadaşımla kuytu bir yerdeki ucuzcu lokantaya gider bir tabak kuru fasulye ile nerdeyse bir ekmek yerdik. Mehmet’in orda Orhan Gencebay’ı, Mahmut’ta Ferdi Tayfur dinlerdik. Haftada bir televizyonda oynayan Türk Filmi’ni seyretmek için komşumuz Fadime ablaya giderdik. Yazları köyde tarla, bağ bahçe işleriyle, hayvanlara bakımla uğraşırdık. Adına muhabbet denilen daha nice hoş şeyler vardı. Hele anamla dertleşmek adına saatlerce konuştuğumuz şeyler… Hepsi evet hepsini ilerde hayat arkadaşımla yapacaktım. Kim bilir ne kadar güzel olacaktı. Hayali bu kadar güzel olursa gerçeğini güzel kelimesi tarif etmeye kafi gelmeyecekti. Her gün hayallerime yenileri ekleniyor, eklenen her yeni düş ayrı bir heyecana boğuyor, nabız atışlarımı davul dinler gibi dinliyordum. Heyecanı bile bambaşkaydı. Evlenirsem bir gün, eşimle beraber her gün heyecanlanacak bir şey bulacaktım. Monoton olmayacaktı benim/bizim yaşamımız.
Bu hayallerimin üzerinden onlarca yıl geçti. Evlilikle başlayan ortak yaşamımıza yeni ortaklarda(çocuklar) katıldı. Neyi unuttum acaba, ya da hayalimi gerçekleştirmem mümkünken nerede hata yapıyorum diye sık sık sorguluyorum kendimi. Buldum mu cevabını bilmiyorum. Fakat emin olduğum bir şey var. Eşimin hayallerini hesaba katmamışlığım. Oysa onunda hayalleri vardı. Benimkine benzemeyen, yanından yöresinden geçmeyen. Saygı duymuyorum anlamında demiyorum. Elbette oda insan, onunda hayallerinin olması gayet doğal. Ben de onun hayallerinin yanından yöresinden geçemiyorum. Yoksa mutluluğun mümkün hayalini kurmak varken mümkün olmayacak çıkmaz hayal yoluna bu dizeler mi götürmüştür beni diye düşünmeden de edemiyorum.
Ama hala mırıldanırım:
“Ne olurdu, bir kadın, elleri avucumda,
Bahsetse yaşamanın tadından başucumda,
Mırıl mırıl,
Mırıl mırıl…”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.