- 23499 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
ARKADAŞLIK
yaşanmış hikâyeler
Tesadüfen tanımıştım onu. Yazacağım bir yazı parçası için araştırma yapıyordum. Birçok bilgi toplamış, ana bölümünü oluşturan, bilgileri hala bulamamıştım. Bir gazetenin ismini vermişlerdi bana oradan sorun onların arşivinde var demişlerdi. Gazeteye telefon ederek gelip arşivinize bakabilirmiyim diye sordum. ‘Ne için dediler söyledim. Siz bu telefonu arayın onda var verir dediler. Verdikleri numarayı aradım orasının yöresinin ses tonuyla ne istediğimi sordu anlattım. İki saat sonra arabasıyla geçerken istediğim bilgileri getirmişti bana.
Çok hoş sohbet bir adamdı. Gözleri riyasız tertemiz bakıyordu. Birden bire bu gece burada yakınlarınızda bir yerde benimle bir yemek yermisiniz diye sordu. Bir an düşündüm. Olabilir dedim. İki saat sonra bizim eve yakın bir lokantada balıklarımızı yiyorduk.
O sordu ben söyledim. Ben sordum o söyledi veya hiçbir şey sormadan söyleştik işte. Öylesine candan öylesine samimi konuşuyor, ne inceliyor ne kabalaşıyordu konuşurken. Bu yemeğin devamı geldi. İkimizde birbirimize iyi bir arkadaş olmuştuk, çoğu zaman bir bardak çay bir fincan kahve için birbirimizi arıyorduk. Bakışları yumuşak ses tonu şiveli dili tatlı bir dosttu işte. Kocaman bir yüreği vardı. Yöre insanları gibi evvela toprak sonra para zengini olmuştu. Saçları dökülmüş göbeklenmiş ama bakışları çok canlı kalmıştı.
İkimizde birbirimizden bir şey beklemiyorduk. Ama ikimizde alacaklıydık. Bilgi değiş tokuşu yapıyor uzun uzun konuşuyorduk. Çok sıkıntılı zamanlarında, işinin işyerinin bazı problemlerinde, alacaklardan alamadığı paralardan ya da kırdıramadığı çeklerden falan sıkılınca beni arar, ‘haydi bir kahve içelim çene çalalım derdi. Bazen bir on beş dakika bile iyi gelirdi bize. Çok uzun sürmemişti arkadaşlığımız. Sevgimiz laubaliliğe izin vermemişti. Uzak oturmuyordu bize. İşyerinin de çoğu kez önünden geçiyordum. Bu zaman zarfında beni her gün aramış nasılsın diye hatırımı sormuş, arkadaşlığımızı perçinlemişti. Gönlüm ona doğru akıyor, rüzgâr beni ona doğru itiyordu. Bir elektriklenme bir gençlik yaşıyorduk. Hüzünleri kaldırıp atmış günün 24 saat yaşam standardını üç dakikalık telefon konuşmasına bağlamıştık. Yüreğimiz 16 yaşındakiler gibi heyecandan duracak gibi olur, ayaklarım bir müddet yere basmazdı. Ayni şeyleri o da bana söylüyordu. Bunun adı aşk olamazdı. Kaybetmekten korkarcasına yaşanan bir arkadaşlıktı. Ondan çok şey öğrenmiştim. Belki arkadaşlığımız devam etseydi daha çok şeyler öğrenecek bilgi dağarcığımı dolduracaktım.
Bir gün telefon etmedi. Bu kısa arkadaşlığımız zarfında beni her gün aramış sade bir dille hatırımı sormuştu. Günler haftaları haftalar ayları kovaladı hiçbir haber yoktu. Gururum kırılmış ızdırabın sonsuz derinliklerine gömülmüştüm. Ben de onu aramadım. Cebinin evimin ve iş yerinin telefonunu sildim. İş yerinin önünden geçmedim. Kendi telefon numaralarımı da değiştirdim. Kötü haber çabuk duyulur. Demek, sağlığı, sıhhati yerinde diye düşünerek kendimi suçlu çıkarmıyordum. İyimi yaptım kötümü bilmiyorum. (iyi yapmadığımı sonradan anladım) Arkadaşlık ta aşk kadar tevazu ister. Gönlünüz gözünüzden daha iyi görüyorsa, yüreğiniz kulağınızdan daha iyi işitiyorsa, lütfen onu dinleyin. Ben dinlemedim çok üzüntü çektim. Bir adım geri atmadım. Belki iyi belki kötü yaptım. Sevgi ırmağının köprüsünden geçtim, elimi uzatıp suyunda yıkanmadım. Bugün pişman mısın deseler, güzel bir arkadaşlığın yok olduğu için çok pişmanım derim. Sesi hala kulaklarımda ama ne anlatıyor bilemiyorum.
Bu arkadaşlığı burda bitirmiş küçük bir hikâye gibi yazıp bilgisayarıma işlemiştim. Artık üzülmeyecektim. Bundan böyle kimseyle dertlerimi mi? Paylaşmayacak eskisi gibi tüm acı ve ızdıraplarımı içime gömerek yalnız gülen yüzümü gösterecektim. Çünkü acım ızdırabım burada anlatılamayacak kadar sonsuzdu. Onu yüreğimden atmaya kararlıydım. Elveda bile demeyecek kadar beni düşünmeyen bir arkadaşla işim yoktu benim. Bütün bu sözlerin arkasında bile onu kalbimin bir yerinde arıyor kendi inadım içinde, kendi kendime kızıyordum…
Aradan bir sene gibi uzun bir zaman geçti. Bir gün kapımın çalındığında, onu karşımda gördüm. Benden özür diliyor, hem de sitem ediyordu. Bu bir senenin olaylarını bana anlatınca inadımdan utandım. Uzun uzadıya dertleştik. O söyledi, ben dinledim. Ben anlattım o dinledi. Yani sorduk da mı söyleştik? Yoksa sormadan mı dertleştik? bugün bilemem ama şimdi arkadaşlığımız bütün güzelliği ile devam ediyor ikimiz de bir sene içinde sevgimizi ve arkadaşlığımızın kalbimizde daha çok perçinleştiğini anladık. Şimdi gene her fırsatta beraber oluyor dertlerimize çare bulamasak da hiç değilse birbirimizi dinliyor yüreklerimizdeki bizi ezen sıkıntıları bir dosta anlatmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Tanrıdan hepinize böyle güzel arkadaşlar edinmenizi, olan arkadaşlıklarınızı kaybetmemenizi dilerim.
Hepinizi yüreğime sevgiyle kilitledim. Yeni hikâyeler de ya da anılar da buluşmak dileği ile sevgi ve saygılarımla. Hoşça kalın, sıhhatle kalın, mutlu kalın.
Gülay Birkl
gulaybirkl@
YORUMLAR
GÜLAY HANIM NEFESİM KESİLDİ İBRETLİK YAZINIZI OKURKEN BAŞARILARINIZIDA AYRICA OKUDUM BİYOGRAFİNİZİ SİZİ AYRICA TEBRİK EDİYORUM.BAŞARIDAN BAŞARIYA KOŞMAKLA YORULMANIZI DİLİYORUM. SİZİN YAŞADIKLARINIZA BENZER BİR ARKADAŞLIK BENDE YAŞADIM ARKADAŞLIK KAVRAMI MÜKEMMEL BİR DUYGU TABİKİ DEĞERİNİ BİLİYORSAK NE GÜZEL KARŞILIKLI BİRBİRİNİZİN YÜZÜNE BAKARAK KONUŞABİLMEK BAZI ARKADAŞLIKLAR VARDIR YÜZ KIZARTICIDIR RABBİM OTÜR ARKADAŞLIKLARDAN KORUSUN .SÖZLERİNİZE YERDEN GÖĞE KADAR KATILIYORUM SEVGİ VE SELAMLARIMLA YÜREĞİNİZ DERT GÖRMESİN KALEMİNİZ DAİM OLSUN SONSUZ SAYGILARIMI ARZ EDERİM
ARKADAŞLIK....Yaşadığımız toplumda, insan ilişkilerinde yitirilen bir çok değerler arasında ne yazıkki arkadaşlık sevgiside vardır..Bir çoğumuz bu arkadaşlık sevgisinin farkında bile değiliz..Üstelik yetmezmiş gibi arkadaşlıklar sadece menfaat, çıkar, iki yüzlülük gibi haris duygularla yok edilip insani değerlerimiz düşürülmektedir.. Bir gün ben de arkadaş ilişkisinden nefret boyutuna gelmiştimki Kazancakis in Arkadaş adlı romanını okuduğumda düşüncelerim alt üst oldu.....Kazancakis.....Arkadaşlık ilişkisi ve sevgisi, sevgilerin en kutsalıdır diye açıklıyor..İnsanoğlu yaşamında öncelikle aile bireylerini sever.Aslında bu sevgi duygu sömürüsü sevgisidir.Kan bağı vardır,sevmek zorundasındır, fedakarlık yapmak zorundasındır..Ama arkadaşlık öylemidir.....Hiç bir kan bağı yoktur..Duygu sömürüsü yoktur..Arkadaşın için yapacağın en küçük bir fedakarlık ailen için yapmış olduğun büyük fedakarlıktan daha kutsaldır..Bu yüzden arkadaşlık sevgisi sevgilerin en kutsalıdır diyor Kazancakis..Güzel bir konuya değinmişsiniz Gülay hanım..SAYGILARIMLA....