ADINI KOYAMADIĞIM BİR SEVGİ
yaylaya çıkacağız yollar çok güzeldi laleler papatyalar açmış her taraf yem yeşil halı gibi dereler akıyor eriyen karlardan küçük şelaleler oluşmuş çok güzel bir manzara teşkil ediyor insanı hülyalara daldırıyordu genç kız manzaraları seyredeyim derken nasıl vakit geçtiğini anlamadı çok yüksek olmasa da yine dağlara çıkmışlardı aşağıya kuş bakışı bakınca manzara bir harika aynı tablo gibi oba göründü bir tepeye yerleşmiş oldukça büyük görünüyor etrafta çadırlar ama bu çadırlar ban başka araba obanın ortasına kadar girdi ve çok büyük bir çadırın önünde durdu bu çadırlar da büyüktü daha da büyükleri vardı burası çadır kente dönmüştü yerler tertemiz bir çöp yok çocuklar oynuyorlar etrafta ateşler yanıyor üstünde kazanlar . Zeynep şaşkın bir şekilde etrafına bakınırken bey göründü çadırlar arasından çocuklar kadınlar etraflarına toplandı hep bir ağızdan hoş geldin diye bağırıyorlardı bey elini kaldırıp susun dedi sora elini Zeynep e uzattı hoş geldin genç kız uzanan eli tuttu gülerek hoş bulduk dedi bey yarı şaka yarı ciddi seni zorla kaçırmak lazım galiba bizi çabuk unuttun sana kırgınız dedi Zeynep güzel yüzünü kaplayan bir tebessümle Ağabeyi kız kardeşine kırılmaz dedi af edersin işler öyle yoğunlaştı ki beş aydır yapmadığım doğumu on beş günde yaptım siz bana reklam oldunuz beyin hanımını kurtarmış bu ebe iyi deyip her kez bana koştu ne yapabilirim millet bu kadar çocuğu ne yapacak bilmem dedi gülerek çadıra doğru yürüdüler çadırın kapısını açıp ta içeri girince Zeynep in dili tutuldu adeta bu kıl çadırın içi son derece modern döşeli kendisini lüks bir otelde sandı şaşkınlığını beyde fark etmişti gülerek niye şaşırdın beyin çadırı toprak olacak değil ya dedi bunu beklemiyordum burası salon odaya girelim tekrar bir kapı açtı ve odada lale ve annesi kadın ana Ömer oturuyorlardı Zeynep i görünce Ömer ayağa kalktı gelebildin mi diye yanına geldi Zeynep evet geldim diye Ömer ile tokalaştı annelerin ellerini öptü laleye sarıldı nasılsın nasıl oldun diye sordu iyiyim daha pek kalkamadım niye artık yürümelisin biliyorsun hara ketsizlik iyi değil biliyorum ama fırsat vermiyorlar ki yo dedi Zeynep annem de bilir hareket etmesi lazım Bebek nasıl iyi göbeği düştü banyo yaptırıyor musunuz evet her gün yıkayın ki sağlıklı olsun sohbet başlamıştı bir gün önceki doğumu anlattı ve köy halkına söylendiğini de bey gülerek sakın çok çocuk doğurmayın deme seni taşa tutarlar tutsunlar kadınlara yazık değil mi kırk yaşında doğum olur mu sonu ölüm ana kadın evet kadınlarımız çok ölüyor bu yüzden ama biz anlatamıyoruz Zeynep burada bulunduğum müddet anlatacağım bu arada dışarıda bir telaş vardı koyun kesilmiş dönere koyulmuş mis gibi et kokuları geliyordu Zeynep havayı bir koktu mis gibi ne bu dedi Ömer gel göstereyim izin var mı diye kadınlara sordu tabi dolaşın dedi bey bende gideyim biraz işim var diye dışarı çıktı akşam olmak üzere idi gel dedi Ömer bak buradan gün batımı çok güzel oluyor beraberce yürüdüler konuşmadan gün batımını izlediler gök yüzü öyle güzel bir kızıllığa bürünmüştü yeşil ovada dağlar zirvede karlar var eriyen kar suları günün son ışıkları ile yakamozlar yapıyor elmas gibi parlıyordu sessizce bu manzarayı seyrettiler sessizliği Zeynep bozdu dün nereleri gezdiniz hiç şehir de dolaştık anne cami ziyareti yaptı ben oralara gideceğini düşünmemiştim annem dindardır çok iyi bir insandır adeta iyilik meleği evet sen de huyunu ondan almışsın dedi yalnız biraz durgun biraz kırgın sana bir şey soracağım evet seni dinliyorum benden niye kaçıyorsun önce böyle değildik seni kıracak bir şey mi yaptım hayır dedi Zeynep beni kıracak üzecek bir şey yapmadın ama artık sen nişanlısın arkamızdan konuşmalarını istemem yani dedikodudan korkuyorum sorun artık eskisi gibi olamayız senden kaçmak değil biraz sınır koyuyorum hepsi bu bunu anlaman lazım Ömer hayır dedi ben bunu kabul etmiyorum nişanlı olmadan önce ne iyi arkadaştık lokmamızı bölüşürdük bir sağanda yumurta yerdik ben yine bunları istiyorum hayır Ömer anla lütfen artık eskisi gibi olamayız araya biraz mesafe koymak lazım yarın nişanlının ailesinden Ömer bey ebe hanımla fazla meşgul oluyorsun derlerse ne diyeceksin hayır bunları demi ye hakları yok onlar seni zaten biliyorlar ve bizim yakınlığımızı da ama artık eskisi gibi olamayız ne olur anla beni bu arada hava iyice kararmış obanın ışıkları yanmış her taraf ışık böcekleri gibi aydınlanmış Zeynep geriye dönelim bizi merak ederler dedi Ömer Zeynep in kolunu tuttu Zeynep titredi Ömer bunu fark etti üşüdün mü dedi evet üşüdüm dönelim yavaşça geriye döndüler onları bey karşıladı size geliyordum nerdesiniz yemek sizi bekliyor geliyorduk dedi Ömer kırık bir sesle bey bir şeylerin döndüğünü anlamış ama bir şey de soramıyor sessizce sofraların yanına geldiler öyle güzel sofralar kurulmuştu ki hayret etti bir baştan bir başa upuzun herkes oturmuş onları bekliyordu Zeynep kusura bakmayın sizi beklettik oba başı olan yaşlı ihtiyar yok kızım dedi senin gibi tanrı misafiri üç gün üç gece beklenir senin sayende gelinimiz kurtuldu obamız şenlendi Zeynep o zaman bu ziyafetin kendine olduğunu anladı sıkıldı sessizce oturdu annesi biraz ileride kadın ana ile birlikte oturuyordu bir tarafına bey bir tarafına Ömer oturdu yemek başladı ne yiyeceğini bilmiyordu iştahı kaçmıştı Ömer bir parça et kesti tabağına koydu ağa da pilav koydu yeterin dedi fazla yiyemiyeceğim genç bir kız bir bardak ayran getirdi ayrandan bir yudum aldı çok güzel dedi kaymakları dudaklarına yapıştı dili ile yaladı tam temizli yemedi Ömer gülümsedi bıyık oldu ak bıyıklı ebe hanım dedi gülüştüler yemek neşe içinde geçti Zeynep beyin ilk hanımını merak ediyordu yavaşça Ömer e sordu bey daha önce davrandı biraz sonra kahve getirecek o zaman görürsün dedi Zeynep utandı utanma kabahat benim tanıştırmadım yalnız çocuklar uyudu onları sabah görürsün tabi dedi sessizce yemek bitince büyü k ateşin etrafında toplandılar birkaç ozan saz çalıp türkü söyle meye başladı çok güzel söylüyorlardı bir ara Zeynep çok hüzünlendi gözünden iki damla yaş yanaklarından süzüldü Ömer görmüştü ağladığını karşıda oturuyordu biraz uzaktı soran bakışlarını yüzünde gezdirdi bir mana veremedi yanına da gelemedi oda çok üzgündü sevdiği biri ile söz kesmişti ama canından çok sevdiği birini kaybetmişti ne yapacağını bilemedi nasıl davranacağını çok çaresizdi Ömer yerinden kalktı çadırların arasında kayboldu Zeynep ardından baktı oda çaresiz ama yapacak bir şey yok ben buradan gidi cem
gitmem lazım diye bir iç geçirdi