ANNE
Annemi istiyorum bu sabah !...
Yavrum demeni sarılmanı,dertlerime derman olmanı,içimin acısını
dindirmeni....
Hissetmek istiyorum seni;
Dokunmak tenine,saçlarına,kokunu çekmek istiyorum içime
olanca kuvvetimle...
Taşıyamıyorum bu bu hayatı,ağır geliyor artık,
omuzlarım ağırlıklardan çökeli uzun yıllar oldu
kalkmıyorlar atık yukarıya.
Çaresizim ANNE,umutsuzum,mutsuzum.
Sensizlik daha da acıtır oldu yüreğimi
milyonlarca değil trilyonlarca iğneler saplanıyor vücuduma..
YİNE YENİLDİM ANNE!....
ANNE demek hiç bu sabah ki kadar acıtmadı yüreğimi
sızlatmadı içimi
O kadar hassreetimki sana
keşke gelebilme ihtimalin olsaydı
uykusuz gecelerime yüzleri değil,onbinleri katardım o zaman
Bak az önce bir kelebek geldi odaya belkide sendin
duydun sesimi...!!
sadece kuşların sesi var sabahın gri renginde belkide biri SENSİNDİR....
AMA ANLATTIKLARINI ANLAMIYORUM,DUYMUYORUM ANNE!...
kanat çırpması ne demek,ne anlama geliyor...
ne olur konuş benimle,ne olur...bir kerecik olsun yaslayım başımı omzuna
doya doya ağlayım
doya doya sarılıyım
BU SABAH ANNE,BU SABAH GEELLL!...
gelki büyümemiş küçük kızın biraz tebessüm etsin
arınsın günahlarından
hafifletsin
şu uçan kuşlar gibi
özgür bıraksın yüreğini,bedenini
çok görme bana ne olur gel
güneş doğmadan,insanlar çoğalmadan
ne olur GEL!....
GEL ANNE GEL....
GÜL ANNEM BAHAR ANNEM ...
Oyun arkadaşımdı çocukken, daha çok öyle tanırdım annemi.
Ne güzel bir bahardı o, elleri her zaman kınalı.
O dönemin en harika kadını... dünyaların güzeli…
unutmadım..;
Suskun kızın seni çok üzdü... ağaçlardan hiç inmedi..
Hani şöyle; kiraz,elma ,erik ,armutla ayva..haa birde
Yürüyerek çıkılan iğde var ya..
Ahh çocukluk işte...
Bir güzel ağlardım da asılı kaldığım ağaçtan..
Hep sendin annem merdiven dayayıp kurtaran..
Susayım diye kek yapıp sonrasında susturan...
Hatırlıyorum da papatya tarlalarına götürdüğünü,
Bize taç yapmayı takmayı taşımayı öğrettiğini..
Rengi başkaydı o zamanlarda şimdiyse bam başka
Ne tadı var eskisi gibi meyvaların..! ne kokusu kalmış papatyaların..
Oyun arkadaşımdın ya anne.! daha çok seni öyle tanırdım..
Ah Annem.!gül Annem.! bahar Annem..!
Karıncadan korkan kızına,. akasyalar altında kazak ören..
Bir sendin hepimizin yüzünü güldüren, ismin gibi gülümseten
Ne vardı o günleri yeniden yeniden yaşasak..
Okçuluk,yakartop oynasak... ip atlasak,körebe saklamlacı da unutmasak
Yokuşlarda koşsak da düşüp dizlerimizi yaralasak,,
Adın gibi gül olsak bahar olsak..
Hadi ama Anne. .! Asmalı çardakta otursak da uzun uzadıya konuşsak..
Gelmez değil mi.? hiç gelmeyecek o günler ..ne kadarda çağırsak.
Biliyorum ; günler geçmeyi bilmez ,akşamlar olmayı bilmezdi..
Ne çok uzun olurdu gecelerde .,güneş inat eder gibi doğmazdı ..
Küçüktüm en güzel arkadaşım annem.. tabii birde gülşen ...
Şimdi düşünur dururum,baharlarda annemi..
Bize çocukken hep gülmeyi gülümsetmeyi öğretti..
Gözyaşlarımız sadece düştüğümüzde birde küstüğümüzde akardı..
Sonrasında susardık işte.. çünkü yaşları silen annemiz vardı..
Kırılan kalbımız yoktu ki.! hayat hep okudugumuz masaldı..
Korkularımız tepegöz , hikayemiz dağdevıren çalı yırtandı..
Acaba sen ne zaman korkar ne zaman ağlardın anne.?
Hiç öğrenemedim.. gül Annem bahar Annem ..
Seni yazmak anlatmak neden bu kadar zor..
Birçok problem çözdüm de, Bunun denklemini kuramadım anne
Neyse..! neyse ki babam çağrıyor..
Duyuyor musun bak istasyondan tren kalkıyor..
Allah’ım seni bizden hiç ayırmasın, sende gül var bahar var
Güzellerin güzeli Annem var...
Eve gidelim hadiii... gözlerim kapanıyor
O ninniyi de söyle olur mu… olur mu Annem.!
Çok yoruldum yine uykum var…
Her sabah anamı seyrederdim yattığım yerden…
Akça bir aydınlık süzülürken tepelerden
Ilık bir meltemle dolardı odam,
Bakardım, seccadesinin üstünde anam;
Uçan bir halıya diz çökmüş melek gibi…
Alnı ak, tülbendi ak,
Alacakaranlıkta iki el iki yaprak,
Ya da iki kelebek gibi…
Bir inleme uçuklarken dudaklarında,
Giderek aydınlanırdı alnında şafak.
İnce bir hıçkırır uçuverirdi ansızın,
Kuş gibi çarpan yüreciğinde
Çırpınan dilek gibi…
Titrerdi elleri titreyen aydınlıkta,
Aydınlanırdı yüzü birden dolunay gibi…
Duyamazdım sözlerini,
Arada bir elleriyle silerdi gözlerini.
O gözler ki, kirpiğinde yağmurlar dinlenirdi,
O eller ki, bir ak güvercinin
Kanadında koparılmış telek gibi…
Her sabah anamı seyrederdim seccadesinde;
Ebedi giyinmiş ezeldi anam…
O küçücük bedende dualar kadar büyük,
Kabul olmuş dilekler kadar güzeldi anam…
Gülüşlerinde Tutuşur Yarınlar Anne
İnanılmaz bir aşkla sarıldım gülüşlerine
On dördümde, demir düktüm potalarına, sevincin
sana oğul tadında günler yaşatmak için anne
Yeni oyunlara takılı, kırk beşinde hala çocuk elim
Hep acıya, kedere mi, açılacak kapılar anne.
Soğuk tutmuyor nakışız tahta kapılar
bilirim anne, gözlerine perçinli rüzgâr
yokluğun yalnızlıklarını düşürür Gecelere
Umuda sürgün gözlerinden, sızar aydınlığım
ondandır, yüreğimin naçar kalışı şafaklara, anne.
Yer yok içimde köle ruhlulara
Bakışlarının karasından dererek umudu
Görünmeden kayıp gider yüreğim
saçlarındaki kıprayan yıldızların içinde
Gülüşlerinle tutuşur yarınlar anne.
Gülüşüm: acıları unuttuğumdan değil
Yüreğimin karanfil bahçeleri açar zemheriye
Çağımın kokuşmuş soluğu var ensemizde
utanır zorbanın karanlığı ateş ezemez beni
Bilenmeliyim yeniden çeliğin şafağına anne.
Yüreğime kurşunlar dökerdim anne
Söküp alabilseydim",içindeki kanser ağrılarını
Tırpanlandı umudun, gonca gül veren dalları
İçimde büyüdükçe büyür mavilere özlem
Savursan saçlarını hani şöyle yüreğimin kumsalına-
Gülüşlerinden yıldız toplasam yarınlara canım anne……
Burası çok soğuk üşüyorum Anne
Her taraf beyaz her taraf kar
Saçlarım ıslandı ayaklarım donuyor kanım çekiliyor
Sar beni kollarına “Anne”
….
Doğduğuma sevinip
Basamadın bağrına
Emzirip ak sütünden
Doyurmadın beni Anne
Geceleri uyanmadın hiçbir zaman uykundan
Almadın minik bedenimi koynuna
Öylesine hasretim ki…
Tenimde Anne kokusuna…
…
Bir tek gün diyemedim yüreğimden koparak “Anne”
Sanki doğduğumda yasaklanmıştı o sözcük bana
Oysa her bebek gibi,
Benimde ilk sözcüğüm olsun isterdim “Anne”
…
Ne görebildin yürüdüğümü
Ne de düşe kalka büyüdüğümü
Tek sevincim nedir bilir misin? “Anne”
Ne ben gördüm, ne de sen görebileceksin öldüğümü …
…
Giydiğimde siyah önlüğümü ablamdan kalan
Sen göremedin “Anne”
Yakıştı mı bilmem, kimseler umursamadı
Kimselerde saçımı taramadı
Gözümde mutluluk parıltısı yerine
İki damla yaş vardı “Anne”
…
Okşanmak isterdi saclarım
Öpülmek isterdi yanaklarım
Ana şefkatiyle…
Ne çantam vardı. ne defterim,kalemim
Ne de her gün yıkandı çorabım
Bir tek gün giderken okuluma
Yavrum deyip uğurlanmadım…
…
Ahh.. Anneciğim..
Ana yüreğiyle sarıp sarmalasaydın
Geceleri uzanıp yanıma
Masallar anlatsaydın
Bir gün sadece bir gün tarasaydın saçlarımı
Öyle gitseydim okuluma …
….
Biliyorum üzüleceksin “Anne”
Genç kız olamayacağım
Pamuk prensesim deyip sarılamayacaksın boynuma
Düşlerimde olmayacak “Beyaz atlı Prensim”
Umutlarım hep kalacak yarım
Görmek isterdin sende her ana gibi
Kara kızını gelinlikler içinde
Gözlerinden dökülürken gururla karışık gözyaşın
Kınalarla süslenmeliydi ellerim
Şimdi kardan kına yaktım bembeyaz
Oysa duvağımı sen takacaktın öpüp alnımdan
Belime bağlayıp kuşağı
Yolcu edecektin beni göz yaşlarınla
Bu gelen, düğün alayı değil Anne
Bir yanımda öğretmenim diğer yanda arkadaşlarım
Uğurluyorlar beni
Ölümün koynuna
Geliyorum yanına beni al kollarına Anne
…
Ölmek değil beni üzen,
Hatta mutluyum geliyorum koynuna,
Ama hep içimde bir sızı kaldı;
Bir tek gün göremedim seni dünya gözüyle “Anne”
…
Ahh..Anacığım..
Ana diyemedim,
Üstelik olamayacağım ana da …
Senin bana sarılamadığın gibi
Bende sarılamayacağım çocuklarıma
Ve en kötüsü..
Hiç umudum olmadan
Hiç hayal kurmadan
Giriyorum toprağa…
…
Hiç unutmuyorum,
Ablam hastalanmıştı bir gün
Yanarken ateşler içinde
Sayıklıyordu“ Anne” diye
Ne olur ayıplama beni
Kıskandım onu Anne
…
Ne mutlu ki ona, gördü seni
Sarıldı boynuna, yattı koynunda
Çekti anne kokusun yüreğine
Doya doya “Anne” dedi sana
Ben bir kez olsun kopup yüreğimden
“Anne” diyemedim,
Bana mı benzerdin, ablama mı?
Ela mıydı gözlerin kara mı?
Siyah mıydı yoksa sarı mı saçların?
Bilemedim …
Ama güzelmiş sindir her ana gibi
…
Anne diyen her çocuğa
Annesine sarılan her bebeğe
Giyip temiz önlüklerini,
Saçları çift örgülü okula gelenlere
İmrendim,
Gözlerim nemli
Hep izledim uzaktan,
…
Hadi Anne aç kollarını,al beni koynuna sarıl öp beni
Kokunu istiyorum,üşüyorum ısıt beni Anne
Ne olur bir tek gün, bir saat gel Anne
Sonra gidersin..
…
Al beni yanına,Cennetine al beni,
Burasıçok karanlık korkuyorum Anne…
(Kardelenler, karları yararak çıkarlar güneşi görmeye
Özlemleri güneştir,
Bu kez Karlar aldı Kardeleni,
Söküp yüreğinde umutları,
Çocukluğunu, gençliğini ve yarını çaldılar...)