ünzile
‘’Ünzile insan dölü’’ diye başlıyor türkü, devam ettikçe bu zihniyeti değil mantığım vücudumun hiçbir noktası kabul etmiyor ki tüylerim diken diken oluyor…
Ünzile insan dölü
On kardeş beşi ölü
Büyüdükçe unufak ve gelir de görücü
İnci gibi dişi görücü bilir işi
Söğüdüm ağlar gider olur hatun kişi
Varmadan sekizine ergin oldu Ünzile
Hem çocuk hem de kadın oniksinde ana
Bir gül gibi al ve narin
Bir su gibi saydam ve sakin
Susar kadın Ünzile
Yağmuru kim döküyor
Ünzile kaç koyun ediyor
Dayaktan uslanalı hiçbir şey sormuyor…
Şebnem Ferah’ın mükemmel yorumundan mıdır yoksa en duyarsız insanı bile düşünceye davet eden sözlerinden midir bilmem beni çok etkiledi bu türkü. Sekiz yaş grubu barbi bebekleriyle oynayan hayal dünyasıyla gerçeği yeni yeni ayırt etmeye başlayan çocuklardır.
Sapıklık sekiz yaşında ki çocuk Ünzile yi kadını yapanlarda mı, çocuk Ünzile ye çocuk kocayı reva görenlerde mi? Aslında suç Ünzile de neden bu kadar erken ergin oldu ki? Ya da inci gibi dişleri olmasaydı süt kokan nefesiyle kadın olmak zorunda kalmazdı. Çirkin olsaydı az koyun edecekti demek ki. Ya da hatayı en baştan bayan olmakla yaptı.
Türkünün bir sonraki bölümünde Zülfü Livaneli’nin çok etkilendiğim Mutluluk romanında ki küçük Meryem’i anımsıyorum. Kadın olmaktan nefret edişini, günah yeri kapansın ve kadın olmasın diye gecelerce dua edişini, amcasının emriyle çocuk kadın olduğu için ölüme gidişini, yine kadın olmanın ne demek olduğunu bilmeyişini, bilmediği halde nefret edişini anımsıyorum.
Meryem, Ünzile, Ayşe, Fatma… Değişen tek şey isimler ortak nokta aynı…
KADIN OLMAK
Bu zihniyette hem kadın hem insan olmaya çalışmak…
Bakın herkesin cayır cayır kadın hakları diyerek bağırdığı, gündemi günlerce meşgul eden, gazetelerin kâh birinci sayfalarına kâh üçüncü sayfalarına konu olan, bize tarih derslerinde öğretilen kadın hakları Ünzile ye neler vermiş:
Mesela anne olma hakkını tam oniki yaşında tanımış, sonra bedavaya da gitmemiş bayağı koyuna denk gelmiş, sınırsız dayak yemek hakkı da var Ünzile’nin…
Peki ya ünzile’nin insan hakları, çocuk hakları nerede?
Korkar durur gitmez köyünün soğuk çitine
İnanır o sınır da dünyanın bittiğine
Ünzile insan dölü Bilinmezlere gebe
Sırların mihnetini yükleyip de beline
Varmadan sekizine ergin oldu Ünzile
Hem çocuk hem kadın Oniksinde ana
Bir gül gibi al ve narin
Bir su gibi saydam ve sakin
Susar kadın Ünzile
Yağmuru kim döküyor
Ünzile kaç koyun ediyor
Dayaktan uslanalı hiçbir şey sormuyor…
Sekiz martsız kadınlardan Ünzile. Kadınlıksız kadınlardan…
Hayatı mutfakta yemek yaparken anlamaya çalışan, anladığında soğanı bahane eden kadınlardan…
Dert ortağı kendi gibi sekiz marttan korkan kadınlar olan kadınlardan…
Dert ortağı düdüklü tencere, tek mutluluğu güzel yemek yapmak olan kadınlardan…
Kadın haklarından da kadın haklarını savunanlardan da bihaber olanlardan…
Okuma yazma bileyenlerden, okumaktan, çocuğunu okutmaktan korkan, kitaba düşman olanlardan…
Belki de tam olarak böyle değil ama benim gördüğüm Ünzileler böyleler ne yazık ki. Roman kötülüklerin anası, kız kısmının okumak neyine, erkek dediğin hem döver hem sever, kadının en büyük görevi sınırsız çocuk doğurmak. Bu cümleler onların ağızlarından dökülüyor, belki de bu cümleler onların hayatın acımasızlığına karşı giydikleri çelik zırh.
Okuyan kadınların da dayak yediğini, çoğu zaman kadınlıklarını unuttuklarını, çoğu konuda bilgileri olmalarına rağmen söz hakkı olmadığını, işte erkek evde geyşa olan, ne yapsalar da modern hayatın Ünzileleri olmaktan kurtulamadığına bakarsak Belki de hayat ve kadınlar üzerine düşünceleri en gerçekçi olan filozoflardır Ünzileler.
Ne acıdır ki kadın hakları kadın haklarından haberi ve bol miktarda maddi kuvveti olan kadınların sadece…
Daha acısı bu hakları kullanan kadınlar hakların sadece kendilerine verildiğini düşünüyorlar…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.