- 735 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Veda Güncesi (Öğreti)
Bu sabah güneş doğmayı unuttu. Martın yirmi ikisi…
Kapı zili(!)… Okuduğum kitabı, ayıraçsız kapatıp bırakır gibi, bıraktım düşlerimi pencereye. Kapı eşiğinde, yeşilin hangi notasından baktığını, buğusundan anlayamadığım gözlerle verildi; gelincikler.“Bunlar senin.” Telaşsızdı bu renkler, benim gibi savruk, yarım yamalak, zamansız değildi. Üstelik bir bilinçaltı kazıntısıydı, gerçekten uzak yaşadığım, varlık ya da yokluk. Hissizlik, parmaklardan başlayarak kanın çekilmesi. Uyur/ uyanık; düş/tü… Tanrının, beni uykumda mutlu etme çabasındandı, kısa film tadındaki rüyalarım…
Dört mevsimde bir gelen gelincikler değildi beklenen
Güneşti; bu gün de doğmayı unutan
Çocukluk ellerimde soldurdum lâl kırmızısını
Ayaza vurdu şimdi, yangın yürekler
Aslında biliyorduk…
Hangi melodisinde yelken yüzdürülür, mavinin
Ama bu vazgeçmişlik var ya
Avaz susturdu…
Ne güzel duruyorduk yan yana; senin kilitli, benim deliydi yüreğim; ama yan yanaydık işte. Biz olamadık hiç. Ama bizden öncesi de yaşanmamış; bizden sonrası da yaşanamazmış gibi. Dokunmadan, gidemeden, kalamadan; yan yana. Hep sana bakıyor olmam; gözlerinde kendimi aramamdandı… Yoktum…
Kadın - Galiba senin yaptığını yapamayacağım. Senin baktığın yerden bakamayacağım, bu sevdaya.
Gitmek mi istiyordum? Sağıma soluma bakmadan, sorgusuz varmıştım o yüreğe. Dönsem yolumu bulabilir miydim? Kırmızı ışığı yok muydu bu isyanın, cümlelerim neden durmuyordu? Bütün ağırlığıyla omzumda tutamadığım; tüm kelimelerin, yalnızca kılıflarını soyup atabilmiştim üzerimden. Susabilmek, ne büyük marifetmiş…
Bekledim… Ne bekliyordum ki? Dur denmesini mi?
Adam - anlıyorum seni…
Anlamış mıydı gerçekten? Bir delinin imkânsızlığını anlamaktı kadını anlamak. Daha ne kadar, soruların dikenlerini batıracaktım etine? Ama anlamını çoktan yitirmişti cevaplar. Ve yangını söndüremezdi artık cılız cümleler…
Keskin bir bıçak gibiydi dilim…
Kadın - Bunu denemeyeceğim. Yapacağım.(gidiyorum)
Bütün çekiçleri kendi ellerimle verdim; senin ellerine. Kalbimi öyle çok kır istiyordum ki; ben o kırıklarımla uğraşırken, yokluğunun farkına varmayayım. Ya da öyle çok sev istiyordum ki; yürek kapılarımız olmasın, her esintide yüzümüze çarpan. İki ucunu da kendimin keskinleştirdiği bir bıçaktı dilimde ki; şakası olmayan ama çocukça oynadığım. Oysa sen öyle bir mesafedeydin ki; ellerini uzatıp yaşlarımı silecek kadar yakın, sıcak; ellerini avucumda ki alevde yakmayacak kadar uzak, soğuk… Ben, iki uca da koşmaktan yorgun…
Adam - pekâlâ…(unutma, seni severim)
Tuzsuz bir yemeği süslü bir tabakta sunuyordu. Beynimin her hücresi ayrıntılara kodlanmışken, unutmak ne yavan geliyordu duyularıma; sevgi, nasıl bir tatlıydı dilinde. Ve geniş zamanların ne çok yalnızlaştırıyordu beni…
Kadın: sevgiyi unutmam (bende seni seviyorum) “şimdiki zaman”
Susuyordum… İnatla tükenemiyorduk.
Kırılacak çok şey bırakmıştık…
Yüzüm de çizilir katil bir şiire,
şimdi poz verme vakti;
bir zaman susalım,
ölüm selamını verecektir aşka.
Yüzümü güneşe vermiş sıcaklığını soluyorum. Martın yirmi yedisi…
Yanılgılarım, yüzümdeki acının tokat izleri. Güneşim siliyor hepsini. Bu anı hangi yalancı güneş yaşatabilir. İşte güneşim… Bu sabah tükenişe doğmuştu. Koca bir yalana inandırıyorum kendimi.( “Güçlüydüm. Bu gidiş haklı bir gidişti. Ellerimin üşümesi soğuktandı. Ve gözyaşlarım bu günün hatırınaydı. Yarın olmayacaktı.”) Bir süre sonra, yalanda olsa kendi yalanına inanırmış insan. Ve aynada ki yabancı inanmıştı bana…
Adam- sevgimde, aşk yok.
Yavaş yavaş öldürmek vardı ya her şeyi. Yok! Ben acı çektirmedin hiçbir şeye, elimden bıraktım sadece. Hani sıkı sıkı tuttuğum o kalp vardı ya; hani elleri bile yoktu onun. O yüzden sadece benim tuttuğum o kalp. Bıraktım avuçlarımdan. Kalp kırılmadı. Benim avuçlarım kanadı…
Kadın- hoşça kal…
Yeni bir öğreti doğurur gün. Ve aslında güneş her gün doğar. Yalnızlığa dayanmışsan ve gökyüzün de değil, gözlerindeyse yağmur; arama ışığı, göremezsin.
(,,,,/,,,,/,,,,,) geniş zamanların tarihi olmaz
Seher Ersoy
YORUMLAR
Ne güzel duruyorduk yan yana; senin kilitli, benim deliydi yüreğim; ama yan yanaydık işte. Biz olamadık hiç. Ama bizden öncesi de yaşanmamış; bizden sonrası da yaşanamazmış gibi. Dokunmadan, gidemeden, kalamadan; yan yana. Hep sana bakıyor olmam; gözlerinde kendimi aramamdandı… Yoktum…
...
...
Anlamış mıydı gerçekten? Bir delinin imkânsızlığını anlamaktı kadını anlamak. Daha ne kadar, soruların dikenlerini batıracaktım etine? Ama anlamını çoktan yitirmişti cevaplar. Ve yangını söndüremezdi artık cılız cümleler…
Keskin bir bıçak gibiydi dilim…
Kadını anlamanın zorluğunu çok iyi ifade etmişsiniz
Yazılar iki aşığın birbirinine açılmadan ve açıldıktan sonraki durumunu mu ifade ediyor yaşananlar oldukça eskide mi kalmış acaba herhalde soruların dikenlerini batırma bu yaşanan anın dönüm noktası kopuşunu ifade ediyor
...
...
Kadın: sevgiyi unutmam (bende seni seviyorum) “şimdiki zaman”
Şimdiki zaman diye belirtiğinize göre halen devam eden aşk herhalde
Dikkatli okumadan anlamları keşfetmek oldukça zor dikkatli okuyunca oldukça derin anlamları olan ifadeler
Vedanın yerini kavuşma güncesi alması dileği ile