- 604 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Hayal Şehir
“Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.”
Böyle diyor üstat Yahya Kemal Beyatlı.
Konuşan şehirler vardır insanların dünyasında. Hani bir an canınız burnunuza gelir de paylaşmak istersiniz de paylaşamazsınız hislerinizi kimseyle. İşte sanki bunun için vardır bu şehirler. İmdadınıza yetişiverir, sizi kollarının arasına alır ve avutur. Böyle özel bir şehirdir İstanbul.
Eyüp’te bir fecir vakti üşüye üşüye aldığınız sıcacık abdest eşliğinde okunan ezanla ruhunuzu doyuracak, müezzinin eşsiz tilavetiyle gönlünüzü hoş edeceksiniz.
Piierre Loti( neden hala Pierre Loti anlamış değilim)’de güneşe doğru bakarken gözlerinizi oğuşturacak, görmenin muhteşem lezzetini tadacaksınız.
Deniz kenarına atıverip kendinizi, bağırıp çağıran balıkçılara inat, çıtırdayan simidinizin üstüne yuvarladığınız bir yudum çayla ısıtacaksınız içinizi.
Canınız sıkılacak, atacaksınız kendinizi Eminönü’nden Üsküdar’a giden bir vapura, martılarla yarışacak, Kız Kulesi’ne göz dikecek, efsanelerini düşüneceksiniz. İçiniz ısınacak; kim bilir belki de üşüyeceksiniz.
İkindiye doğru Gülhane’de sıcacık, bir demlik çayı denize nazır içecek, günümüz tabiriyle demliğini “dibini göreceksiniz.”
Akşamın kör karanlığında soğuk bir kaldırım taşında boğazın karşısına dikiliverirseniz eğer, tüm heybetiyle sizi sarsacak, yeni ışıklandırmasıyla ruhunuza renk katacaktır.
İşte İstanbul, insanına karşı bu kadar sevecen ve sıcaktır. Bunlar sadece kaleme aldığım kısımları. Yazmadıklarımı eminim “aaa bak bunu yazmamış” diye hayıflanacak, kızacaksınız.
Her ne kadar trafiğiyle, kalabalığıyla, çoğu insanın isyan edip, kaçıp kurtulmak istediği bir şehir görüntüsü çizse de İstanbul; çoğu İstanbullu için vazgeçilmezdir. Bir maviler eşliğinde martı cıvıltıları bile İstanbullular’a huzur vermeye yetecektir.
Yazıya üstatla başlayıp, laf kalabalığıyla devam edip, yine başka bir üstatla, Necip Fazıl Kısakürek’le son veriyorum. Tüm İstanbul hayranlarının dimağlarına bir parça bal sürebilmek temennisiyle:
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten birşey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.
İstanbul benim canım;
Vatanım da vatanım..
…
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından.
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şoyle dursun, ağlayanı bahtiyar...
Gecesi sünbül kokan
Türkçesi bülbül kokan,
İstanbul,
İstanbul…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.