- 1055 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İsimsiz
Bu sabah kuş sesleriyle uyandım-gece pencerem açık yatmışım-Hiçte şikayetçi değilim kuş seslerinin beni uyandırmasından.Tam tersine garip bir mutluluk doldu içime.Çocuğunu öperek uyandıran bir annenin öpücüğü kadar tatlı geldi bana kuş sesleri.Yatağımdan kalkıp perdeyi biraz araladım.Dışarıyı izledim,kuşlar,güneş,caddede yürüyen insanlar hepsi ne kadar da uyumluydu.Sonra biraz kuşları düşündüm ’’uçmak… ne güzel şey olsa gerek’’ diye içimden geçirdim.Kendi kendime cevabı da verdim hemen ’’evet,evet uçmak güzel şey olsa gerek...’’
’’Evet,evet uçmak güzel şey olsa gerek’’ diye tekrarlardım kısık bir ses tonuyla.Bu sırada aklıma bir başka hayvan geldi bekli de aklımdan kuş olmayı geçirdiğim içindi.Onun varlığı aklıma gelince beni korkuttu.’’A…’’isimli hayvan korkulmayacak gibi değildi ki.Çünkü bir hayvanı öldürmez ona sadece acı çektirirdi.Ve bundan şaşılacak bir zevk duyardı.Bunu iç güdüsel olarak yaptığı söyleniyor yani bir bakıma istemeden başkalarına acı çektiriyor ama bir yandan da bundan zevk duyuyor.Söylentiye göre bu türün ilk örnekleri dünyaya acı çekerek gelmişler ve asla çektikleri bu acıyı unutmamışlar ve hep nefret beslemişlerdir içten içe geldikleri yere.Sırf bundan dolayı ’’acı çektiklerinden’’ dolayı kendilerinde de başkalarına acı çektirme hakkı olduğunu düşünürmüşler. ’’ben acı çektim,onlara çektirebilirim’’ diye düşünürmüş hep içten içe.Ve eğer bu hakkı kendinde görmese başkasına acı çektirmesini önleyebilecek bir vicdanları varmış.Fakat bu hakkı kendinde hiç kuşku duymadan görüyormuş.İşte bu türden birisinin acı çekmesiyle başlayan bu yaşamları,diğerlerine acı çektirebilecek hakka sahip olduğunu düşünmesiyle hayvanların bu hale gelir hepsi sonunda.Acı çekmeyen tek bir hayvan kalmaz.Bu hayvan aklıma gelince gerçekten kuş olmaktan korktum.
Kuş olmaktan korktum ama sonra bir şeyin farkına vardım: Bizde korkular içinde yaşıyorduk. İnsanlar
’’A…’’isimli hayvanlara o kadar benziyordu ki,her an birine av olma,acı çektirilme korkusuyla yaşıyorduk aslında bizde.Peki gerçekten de insanlar ’’A…’’ hayvanına benziyorlar mıydı?Acı çeken insanlar da kendinde başkalarına acı çektirebilecek hak görüyorlar mıydı?Hayvana doğarken acı çektirenin kim olduğunu bilemediğimiz gibi,insana da kimin acı çektirdiğini bilmiyor muyduk?Acaba acı çeken insanlardan korkmalı mıydık?Ya insanın bu davranışı,o içgüdüsel miydi?Yoksa bilerek,bilinçli yapılan bir şey miydi?
’’evet evet bizdik,birbirimizi acıtan hem de bilerek!’’ Bizdik korktuğumuz için başkalarını korkutan,bizdik kendimizi aşağıladığımız için başkalarını aşağılayan,bizdik acı çektiğimiz için başkalarına acı çektiren.Kahretsin yine bizdik sevilmeyi hak etmediğimizi düşündüğümüz
için bir başkasını sevemeyen/sevmeyen…
Biz ’’A…’’ isimli hayvana benziyoruz ama çok daha tehlikeliyiz ondan çok,öldürüyoruz,kesiyoruz,acı çektiriyoruz hem de her şeye,herkese.Biz insanları başkalarına acı çektirmeye iten, ’’ben acı çektim onlarda çekmeli,acı nedir öğrensin’’ dedirten neydi peki?Sadece acı çekerek robotlaşacak bir yapıya mı sahibiz acaba?Hangimizin bize acı çektirene sarılarak onu affedebilecek gücü var?Hangimiz ’’tamam bana acı çektirdin ama bunu istemeden yaptın,sende acı çektiğin için,korktuğun için,yaralandığın için…Seni anlayabiliyorum’’ diyebilecek güce sahip?
Peki ya bu yaralanmış insanlar korkularından nasıl kurtulabilir?Acının zihinlerini gizlice yönetmesinden nasıl kurtulabilir?Birisine ilk sarılmanın verdiği hevesle,güvenle,sevgiyle tekrar nasıl sarılabilir?
Her şeyden çok ’’kendinden başka bir insanı’’ sevebildiğinde belki,her şeyden çok sevilebildiğinde belki…
Semih Arda Akmazlar
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.