YARGILAMA..
Bugün güzel birgün olacak. Hani güzel olacak dersek; güzel oluyormuş ya..
Hangisi idi buldum. Çekim yasası...
İyi düşün iyi şeyler olsun...
Bugün televizyona bakmayacağım. Ne zaman baksam; bir sinir,bir öfke,bir hüzünle yerimden kalkıyorum. Dışarı mı çıksam?; temiz hava alsam diyorum.Taş bloklar içinde ne kadar kaldı ise onunla idare edeceğiz.
Bir de hava kirliliği olmasa;ciğerlerimize saf oksijen girse...
Şu telefonda bir sussa..Ne güzel düşüncelerimde kaybolacaktım.
İzin vermiyor ki...
Zaten yaydığı frekanslar ile yeterince zarar veriyor.Baz istasyonu kurulmasın diyorum. Telefonlarımızdaki baz istasyonunu nasıl engelleyeceğiz?; işte onu bilmiyorum.
Kanser bile yapıyor diyorlar.Peki; T.v.,Radyo ve Elektrikli tüm aletler zararlı değil mi?
Aman teknoloji işte; olmayınca da olmuyor.
Bizim köyde bile cep telefonu olmayan kalmamış.Sevinsem mi? ,sevinmesem mi...
Çocukların elinde olması da başka bir sorun elbette...
Bahanemiz ise hazır; aradığımız da çocuğumuzu buluyoruz. Bu çocuklar cep telefonsuz bulunmuyor mu?
Bizim çocukluğumuz da aranmak mı vardı? Kapının önüne çıkarız; annemiz hadi gel dediğinde gelirdik...
Ya da arkadaşa mı gittik...
Arkadaşların evlerinin telefonu rehberimizde olur.Bugün kimdesin? ayşelerdeyim...
Peki evi ararım.
Ara anne; hem leyla teyze de seni soruyordu.Bir iki laflarsınız da...
Nerede kalmıştık? Telefonum çaldı arayan mı kim? Benim için değerli bir ağbimdi.
Bugün hava güzel bu havayı değerlendirelim. Sahilde denize karşı birer kahve içeriz.
Neden olmasın gelirim elbette...
Cafe denizin üzerinde yüzüyor sanki...
Dışarıda bir masaya oturmuş bekliyordu. Hemen ilişi verdim yanına...
Henüz sandalyeme oturmuştum ki; garson çocuk geliverdi masaya;
Dur hele bir selam vereyim...acelen nedir?
Çocuk yüzünü asmaya başlayınca siparişi almadan gitmeyeceğini de belli edince...
Bir orta şeker kahve alayım seni mi kıracağız deyiverdim..
Nasılsın?, hayat nasıl gidiyor?... Hep aynı sorular ve hep aynı cevaplar; iyiyim...(kötü de olsan) hayat mı iyi gidiyor(yarım yamalak zoraki gülümseme ile )
Sen anlat ağbim eşinle aran nasıl? herzaman sorulacak sorular vardır.
Nasıl olsun iyi...(ne diyeyim ki iyi diyeceğiz başka çaremi var yüz ifadesi ile)
öteki neler yapıyor? o da iyi,geçinip gidiyoruz işte...
Uzun süreli suskunluğu hiç sevmem. Neden ise; konu açmak yine benim üzerime düştü.
Şu kan davası denilen olayda nedir? hiç anlamıyorum.
Yazık değil mi o insanlara...
Bir çocuğu belli bir yaşa getirmek kolay mı?
Bir de bile bile onu ölüme hazırlamak,ya da öldürmeye programlamak...
Doğru diyorsun da elden gelen birşey yok ki...
Bizde de kan davası var. Peki; sıra kimde?, sıra onlarda...
Bizden birini alacaklar.Peki; senin ağbin,kardeşin var.Hanginizi alırlar?, karşılarına ilk kim çıkar ise onu...
Peki; sizden biri öldüğünde siz ne yapacaksınız?
Bizden biri gidecek benim yeğen var.
Daha 16 yaşında o...
Evet o da karşı taraftan alacak.Bizler çocukluğumuzdan beridir böyle yetiştirilmişiz.Böyle devam eder.Neden olmuş?,dedemin babasının toprağı varmış. Onun toprağı ile diğer komşunun toprağı yan yana imiş, O da birgün dedenin toprağına girmiş. Dede uyarmış... Karşı taraf anlamamış;kavgaya tutuşmuşlar. Sonrası malum; dede almış silahı çekmiş tetiği...
o günden beridir; sıra ile bir bizden, bir onlardan...
Peki; yolda yürür iken korkmuyormusun?,tedirgin olmuyormusun?
Tedirginim elbette...
Yoldan geçen herkesin suratına dikkatlice bakıyorum. Karşı taraftan birisi olursa diye...
Zaten belimde de ruhsatlı tabancam var. O beni vurduğunda; ben de en azından bir kurşun sıkarım diyorum. Hesabı isteyelim.Biraz sahilde yürüyelim. Sahili seviyorum.
Deniz ne güzel değil mi?
Sustun ne oldu?
Hiç şu adam bana baktı da...
Sahilde yürümeyi başka zamana erteleyelim. Araban nerede?, sen arabana bin.
Seni de evine bırakayım. Sağol ben yürüyeceğim.
Uçuk..