YAŞA(MA)MAK
İlkokuldaydı, başarılı ve hırslı bir öğrenciydi.Çok çalışıyordu.Başarlı olmalıydı.Yaşadığı köy hayatı onu memnun etmiyordu.Bütün ömrünü buralarda geçiremezdi.Yüksek yerlerde olmalıydı, çok zengin olmalıydı çok.İlkokuldan sonra ortaokul hayatına köylerine yakın bir ilçede devam etti.Hırsından hiçbir şey kaybetmemişti.Çalışıyor.çalışıyor durmadan çalışıyordu.Kaldığı yurtta çoktan adı inek olmuştu. Ama o hiç aldırmıyordu söylenenlere ve söyleyenlere.Umurunda değildi kendisi dışındaki insanlar, sadece hedefine kilitlenmişti.Onun haricindeki her şey boştu gereksizdi olsa da olurdu olmasa da.Çok zengin olmalıydı, para içinde yüzmeliydi.insanlar karşısında iki büklüm gezmeliydi,herkes ona hayran olmalıydı.
Evet güzel bir lise güzel bir üniversite ve mükemmel bir iş.İstediği çoğu şeyi ele geçirmişti.Şimdi İhsan Efendi çok ama çok zengindi.arabası, evi daha doğrusu evleri vardı.Fakat İhsan Efendi yine aynıydı, dur durak bilmiyordu,hiç yorulmuyor çalışıyor çalışıyor çalışıyordu.Daha zengin olmalıyım daha daha … diyordu.Bu zenginliğimi hep korumalıyım düşüncesi, fakir olma korkusu küçüklüğünden beri onda hakimdi.Zenginlik hayalleri kurarken hep babası aklında oluyordu.O babası gibi olmayacaktı,kimseye iyilik yapmayacaktı.Zira babası Mehmet efe kime iyilik yaptıysa karşılığında kötülük görür yine iyilik yapmaktan vazgeçmezdi.Ne karısı Sude hanıma ne de sureten de sıretende anasına çekmiş ihsana hiç aldırmazdı.Evleri her gün misafirlerle dolar taşardı.köye yabancı biri mi geldi, birisi darda mı kaldı soluğu Mehmet Efe’ nin evinde alırdı.itibarlı adamdı çok sevilir sayılırdı arada iyimserliğini istismar edende olmuyor değildi ama o iyiliği şöyle desinler böyle desinler diye değil Hakk’ın rızası için yapardı onun için bu olumsuzluklara takılmadan konuya komşuya dert ortağı olur yardım ederdi.kendisi de çok zengin değildi ya işte ihsanla anasını kızdıranda buydu ellerinde avuçlarında fazla bir şey yoktu olanı da elin adamları yiyordu.Mehmet efe oğlum ne verirsen elinle o gider seninle, Allah’ ın sana verdiklerinden sende olmayanlara vereceksin ki gerçekten mutlu olasın gönül rahatlığı yaşayasın derdi derdi ama onu kim dinlerdi.Sude hanım doğurduğu beş çocuktan hayatta kalan tek çocuk olan ihsana gözü gibi bakar aman baban gibi olma sözcüklerini ninni gibi kulağından eksik etmezdi.sonunda aynı kendisi gibi olan ihsana bakar bakar gurur duyardı.babası milletin derdine hep koşarsa da ailesini ihmali etmezdi.ihsanı okutmak içinde çok uğraştı.evet ihsan çok zengin olmuştu ama ne anansına ne babasına tek bir hayrı dokunmamıştı.Onların yanlarına uğramaz olmuştu İstanbul’da işletme okumuş büyük şirketlerde yöneticilik seviyesinde çalışır olmuştu ha tabi bu arda evlenmişti çalıştığı şirketin hasan patronunun kızıyla sevmeden mantıken olan bir evlilikti.ihsan çok çalışıyor paradan başka gözü bir şey görmüyordu.kazara bir çocukları olmuştu o çocukta zaten annesinden babasından ayrı bakıcıların elinde büyümüştü.Mehmet efe ve hanımı Sude hatunun ölüm haberleri bir yıl arayla kendisine iletildiğinde-İstanbul’daki bir köylüsü tarafından-bir an dondu kaldı ama çabuk toparladı kendini aman banane dedi .Heyhat ve fakat ki kendi de zamana yenilir olmuştu.haftada bir gördüğü hanımı hiç görmediği oğlu su gibi ihsanın paralarını harcıyorlardı.
Bir gün ihsan göğsünde bir ağrı ile uyandı nedenini bilmediği. umursamadı yoğun tempolu işlerine ara vermedi ta ki bir toplantıda kendinden geçip bayılana kadar.doktorlar bir şeyi olmadığını stres kaynaklı bir bayılma olduğunu söylediler.o da iş dolu para dolu sevgiden yoksun histen duygudan yoksun yaşamına deva etti.fakat ihsan bir gün yine baygınlık geçirdi ve öldü.o kadar basit o kadar ani öldü şöyle şaşalı bir ölüm isterdi ama birden ölüverdi kimse de üzülmedi zaten kimse de yalancıktan olsun göz yaşı dökmedi zira İhsan hayatında kimseye değer vermemiş kimse için üzülmemişti bir cenaze merasimi sonra bir mezara attılar ihsanı hemen o gün mirası paylaştılar . ihsan babasına inat cimri yaşadı kendine bile cimrilik etti. Sonunda ardından hayırla anacak bir insan bırakmadan gitti.İşte aslında yaşamak şu dünyada bir hoş seda bırakma işiydi, bunu yapamayanlar ihsan gibi yaşadığını zanneden ölülerdir.