- 777 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YAĞMUR DAMLASI
Bir yağmur damlasıydı nerden geldiğini, nereye gittiğini bilmeyen. Yalnızca boşluğa ait, gölgesi bile olmayan. Sormayan, sorgulamayan, anlamaya çalışan ama kavrayamayan. Yalnızca çaresiz sadece umutsuz. Kocaman bir yürekti aciz vücudunda hissiz , duygusuz… Sürekli karamsar bir hali vardı sanki .Sürekli kavgalar ve devamlı bir çelişki varlığıyla benliğini bağdaştırmayan… Altı üstü bir damlaydı işte ne kadar hakkı vardı ki, yada ne kadar vardı bu sonsuz ummanda…Ne kadar fark edilirdi, ne kadar bilinirdi…
Anlam veremediği mutluluk ve sanki umutsuzluğuna inat içten tebessümler, birlikte boşluğa düştüğü damlaların yüzlerinde…Neydi onları mutlu kılan… Neydi kendisinde olmayıp onlardan farklı olan… Hiç bitmeyen sorular, içinden çıkamadığı karmaşalar, hayal kırıklıkları, umutsuzluklar, yorgunluklar, kırgınlıklar ve yaşamı anlamsız kılan ne varsa küçücük bedeninde barındıran. Birde ağlatan işte karartan gözlerinde ki ışığa aldırmadan… Üzülmüş çok üzülmüş hem de, belliydi ürkek halinden… Anlaşılırdı yüreğinde ki hüzün gözlerinden…
O kadar saydam ki; bakıldığında ardı görülecek kadar. Gözlerine bakıldığında içinden geçenler okunacak kadar… Ama bir o kadarda kapalı aklının almadıklarına, aslında aklının alıp ta mantığına sığdıramayıp anlayamadıklarına… Hiç bitmedi, bitmeyecekte düşüşü boşlukta. Bazen bir parçasını alıp götüren, bazen kaskatı donduran ve arkasına bile bakmadan çekip gider vicdansız rüzgarlar…
İşte böyle bir hayattı hakimiyetinin dışında cereyan eden. Söz geçiremeyen, yüreğine laf dinletemeyen bir yağmur damlasıydı her şeyden habersiz… Suskun ve çaresiz… O bütün yağmur damlalarının tek başlarına vücuda gelip , gidecekleri sonu bilerek kısacık ömürlerini idame ettirip ve yine tek başlarına hayatlarının sona ereceğine inanırdı…O ; yeryüzüne düşene dek hiçbir yağmur damlasına dokumayacağına, hiçbir zaman özlemini duyduğu o sevgiliye yaklaşamayacağına inanırdı. Artık milyarlarcasının arsında kendi hayallerinden, umutsuz umutlarından başka tutunacak dalı olmadığına inanan bir yağmur damlasıydı sacede…
Her biri kendi yollarını çizmiş, bir birlerini fark etmeyen bir tanesinin bile boşlukta birbirine değmeyen damlaların ilerlediği boşlukta bir yağmur damlasının yönünü çevirmiş üzerine doğru geldiğini fark etti.ama nasıl olurdu yıllarca kendini inandırdıkları nasıl olurda bir anda yıkılırdı. Bir an için atmaya çalıştı üzerinde ki şaşkınlığı.Gerçek mi hayal miydi? Gerçek olduğunu anladı ‘’O’’ nun göz bebeklerinde gördüğünde kendi suretini.Korktu önce hazır olmadığını düşündü. Cesareti de yoktu aslında.İki İhtimal düşündü : Ya üzerine gelen o yağmur damlası soğuk bir rüzgara kapılmışsa kaskatı donmuşsa. Bu durumda birbirlerine dokunduklarında savunmasız kalbi paramparça olacaktı, ama onun donmuş yüreğiyle sadece bir parça da kendisinden götürecekti...Yada dokunduklarında birbirlerine daha da büyüyecekti varlıkları, daha güçlü olacaklardı. En önemlisi yanıldığını anlayacaktı. Yıllarca hiç olmadığını düşündüğü ama yinede içinde bir yerlerde büyüttüğü o yağmur damlasının gerçekten var olduğunu görecekti. Bekledi sabırla yaklaşmaya devam etti güneşten aldığı gözlerini kamaştıran umut dolu bir özlemle.
Ve dokundular birbirlerine ; Allah ım dedi nasıl olur bu? Nasıl bir yürek bu kadar hızlı çarpar. Nasıl titrer ruhundan firari bir beden. Nasıl büyür karanlıkta kapanmayan vuslata hasret buğulu gözler. Artık vardı ‘’O’’ tamda hayatının için de hiç beklemediği bir yerden de çıksa karşısına artık gerçekti. Hayal çukurlarını kapatıp, gerçek tepeleri ördü gelişiyle… Sonra çıkıp zirveye bakmaya başladılar perde çekip geçmişe yalnızca geleceği görebilecekleri bir yerde…
(İmzamdır):
Şair diyorlar bana,
Şair değilim.
ben;
Okunurken boğazlarda düğümlenen
Buruk bir şiirim sadece... KASIM CAN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.