Meselem!
Arabesk müzik sevenler hemen anımsayacaklardır... Müslüm Gürses’in bir şarkısıdır bu; “Meselem!” Şarkının sözleri; “Bu benim meselem, derin mesele. Ezelden ebede giden meselem... "Hatırım çiğnendi kalbim kırıldı, ömrümün derdidir benim meselem.. Cevapsız sorular üst üste biner, kör düğüm misali benim meselem...” diye devam eder ...
Yaklaşık 40 yıldır olduğu gibi, bu sene de 24 Nisan’da Sözde Ermeni Soykırımı “Meselesi” özellikle de OBAMA’nın yapmış olduğu açıklamayla bir kez daha Dünya ve Türkiye gündeminde baş köşelerde yerini aldı. Yukarıda şarkı sözlerini okuyanınız, biraz tebessüm ederek, kuvvetle ihtimal içinden “ne bunun meselesi?” sorusunu sormuşsunuzdur. Ben de bu yazı vesilesiyle söz konusu şarkıyı dinlerken aynı soru benim de içimden geçmedi değil... Evet, ortada bir “Mesele” var. Ve Diasporacı Ermeniler başta olmak üzere, artık hemen tüm Ermeniler, bir meseledir tutturdular. Arabesk müzik narkozuna yıllardan beridir alışık olan bizler, Bir Müslüm Gürses şarkısı gibi ha bire dinliyor, dinliyoruz... 70’li yıllardan beri, ABD ve Avrupa’nın göbeğinde bu “Meselem” şarkısı tutturan ve alabildiğince, acımtırak, gariban, sefil, pejmurde bir vaziyette ve hatta tüm varlık sebeplerini, millet olma harcının çimentosu olarak gördükleri bu şarkıyı avazları çıktığınca söylüyorlar. Tabi, arabeske alışık olmayan ve muhakkak ki Türkiye için de önemli bir yıpratma sebebi olarak gördükleri bu “Meselem” şarkısını dinleyen ABD ve Avrupalılar, kahrından ölürcesine, geberircesine bir acımtıraklık sızıp vicdanlarının tam merkezine, (özellikle bu vicdan bölümünü yazarken güldüğümü aktarmak isterim) duygu yoğunluğu içerisinde, bu besteyi, kendi müzikalitelerinde değerlendirip, yeni yeni güftelerle, devasa, gösterişli, entelektüellere mekan olmuş salonlara da taşıyarak, yepyeni, umut verici, besleyici ve geleceğe ayak uydurur bir halde, yapılan cd leri yok satarak, internet üzerinden korsan indirmelerde rekorlar kırarak 40 yıldır devam edip geliyor... Bir ara, beste ABD ve Avrupa da pek ilgi görmemiş. Buna sinirlenen Diasporacılar, Türk Büyükelçileri, Elçilik Ateşelerine narkozunda verdiği etkiyle, intikam duygusu ve büyük bir kinle saldırılarda bulununca, göze girmeyi başarmışlar... Yani bugünlere kolay gelinmemiş. Yok satan cd ler, albümler, bu gösterişli mekanlar, işte bunları elde etmek öyle basit bir işte değilmiş yani...
Kapı açılamaz!
Karşımızda, tüm varlık ve millet olma, devlet kurma sebebini bu “Mesele”ye bağlamış olan bir Ermenistan ve Ermeni Diasporası var. Çok değil, daha 16 yıl evvel işgal edilen ve hala daha işgal altında olan Karabağ var. Hocalı katliamında kardeşlerimizi katleden bir Ermistan var... Değil kapı açmak, bir kez daha tekrarlamak gerekirse; Tüm varlık sebeplerini bu “Mesele”ye bağlamış olan Ermeniler’e karşı, ufak bir gülümseyiş bile taviz, bu taviz de olağan üstü bir imkan, karşı konulmaz bir hezeyan doğurur...Taviz verecek olan, eksikliği, kusuru olan ne Büyük Türk Milletidir, ne de bu gücün ördüğü Büyük Türkiye Cumhuriyeti’dir! Atatürk’ün de “Fikirlerimiz babasıdır” dediği, Koca Türk, Ziya Gökalp’in belirtiği üzere; 1915 hatta, 1900’lü yıllardan başlamak kaydıyla yaşanan bu hadiseler, Soykırımı asla değildir. Yüz yüze çatışma, karşılıklı çatışmadır ancak” Öte yandan, kendi başına bile, yaşanan olayların “Soykırımı” olmadığını kanıtlayan, 25 Ağustos 1915 tarihli ve 486 numara ile Dahiliye Nezareti’nden Halep vilayetine gönderilen “gizli” emirlerin 13. Maddesi şöyle: *”Bilinen bölgelerdeki Ermenilerin sevkleri gibi büyük bir siyasi ve idari külfete katlanmayı gerektiren amaçların iyi sonuçlanması gereklidir. Bunun için; Ermenilerin sevk ve iskanları sırasında; insani ihtiyaçlarının karşılanması; ırz ve canlarının korunması; mallarının ve terk ettikleri mülklerinin korunarak daha sonra sahiplerine iadesi; nakillerindeki siyasi zorunluluğun aşırıya kaçmayarak zor kullanılmadan yerine getirilmesi ve meydana gelebilecek yağma, suistimal ve saldırıların kesin şekilde önlenmesi şarttır. Gerek halktan ve gerekse memurlardan, hangi rütbe ve makamda olursa olsun, devletin ve milletin selameti ve devamlılığı için gereken bu hareketlerden, gerek bizzat gerekse aracılarla faydalanmaya kalkışanlar, kesin ve şiddetli bir şekilde cezalandırılacak; gasp edilen mallar geri alınarak, koruma altına alınacak ve milli onurun ağırbaşlılığını ve haysiyetini koruma hususunda gerekli işlemler yapılarak, tedbirler alınacaktır.”
Üstelik, “Tek millet iki devlet” diye tabir edilen, kardeş ülke Azerbaycan’ı kaybetme, küstürme pahasına, böyle bir eyleme kalkışmaya ve bu tarihi hatayı yapmaya kimsenin hakkı ve cesareti olamaz! Büyük Türk milleti’ne ve Devleti’ne böyle bir haksızlığı kimse yapamaz, yapmamalıdır! Aksine, bu söz de “Mesele” karşısında, yeni stratejiler belirlenip, yollar çizilip, kendi kendimize değil, tüm Dünya’ya karşı, gereken cevapların verilip anlatımların yapılması kaçınılmaz bir gereksinimdir.
Bir ermeni yüzünden “Hepisi ermeni” olanlar, kına yakıyorlardır şüphesiz. Bu kınayı karanlar, tarih ve Büyük Türk Milleti önünde, büyük hesaplar verecektir, şüphesiz! Son söz olarak; Türk Milleti asildir, soykırım yapmaz!
Allah Türk’ü, Türk de Türk’ü korusun ve yüceltsin!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.