- 580 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
AZMİN ADI AYŞE
13/03/2008
AZMİN ADI AYŞE
Ben ilkokul beşinci sınıftan ayrılmayım, okuyamadım fakirlikten ,annem ve babam ölene kadar hep evde geçti hayatım ,televizyon seyrettim başkaca da bir şey yapmadım demişti gülen gözleriyle bana bakan Ayşe.
Ayşe Vanlı’ydı , anne ve babasını kaybedince, 8 kardeşi ile ortada kalmış o sekiz kardeşin beşincisi imiş. Kardeşlerinin bazıları yuvaya verilmiş, bazılarını akrabaları almış Ayşe’de 14 yaşında İzmir’e halasının yanına gelmiş.
Ben ,Ayşe’yi tanıdığımda 23 yaşındaydı, evlere temizliğe gidiyordu , Ayşe ile tanışmamız bir arkadaşımı ziyaretimde gerçekleşmişti.
Ziyaretine gittiğim arkadaşım evine gelmekte biraz gecikince, işlerini bitirmiş olan Ayşe ile benimde bir kahve içimliği kadar vaktimiz olmuş ve ev sahibi gelene kadar onunla sohbete dalmıştım.
Ayşe uzun boylu, iki taraftan örülmüş simsiyah saçları, kömür karası gözleri ve uzun eteği ile bana Sarıkamış’taki okuyamayan kızları hatırlatmıştı, Çok sıcakkanlı ve konuşkan bir kızdı, benimle hemen iletişim kurdu, bende bundan cesaret alarak ona sorduğum sorular sonucunda gülen gözlerin arkasında aslında hüzünlü bir hikayesi olduğunu anlamıştım.
Ayşe bana özellikle okuyup okumadığımı sordu,
Bende dilimin döndüğünce şartlarımı ve nasıl okuyabildiğimi anlattım ona..
Kendini bildi bileli okumak istemiş ancak okuma imkanı olamamış fakirlikten.
Takı yapmaya da çok meraklı imiş, incik boncuğu çok sevdiğini, birilerinin boynunda gördüğü takılara hep iç geçirerek baktığını ve özendiğini anlattı bana uzun uzun.Boynuma taktığım takılarımla ve parmağımdaki yüzüğümle çok ilgilendi.
Ben temizlik işi yapmak istemiyorum, takı kursuna gitmek istiyorum, bu kurslar nerede ? diye sordu.
O güne kadar bu tür kursların varlığından bile haberdar değildim. Araştıracağıma söz verdim , telefonumu da verdim ve bir hafta sonra beni aramasını söyledim. Arkadaşımın gelişi ile bizim muhabbetimizde sona erdi ve Ayşe hemen evine gitmek için ayrıldı.
Ben bir hafta içinde internetten, ve tanıdığım bu işi bilecek herkesten sorup soruşturdum , takı yapımına ilişkin tüm bilgileri toparladım. Ayşe beni on gün sonra aradı . Ben topladığım tüm bilgileri ve telefonları kendisine verdim.
Bu olaydan sonra 6 ay gibi uzun bir süre onu göremedim.
Aynı arkadaşıma, yine bir vesile ile ziyarete gittim. Ayşe’yi sordum, işten ayrıldığını ve takı kursuna gittiğini söyledi, çok sevinmiştim. En azından istediği bir şeyi yapmak için cesaretle adım atmıştı Ayşe.
Aradan bir buçuk yıl geçti. Pazar günü sabah telefonun zili ile uyandım, karşı tarafta heyecanlı bir ses, önce uyku sersemliği ile kim olduğunu anlayamadım ancak birkaç saniye sonra arayanın Ayşe olduğunu anlayabildim.
-Hülya abla benim Ayşe tanımadın mı……..evinde tanışmıştık ya temizlikçi Ayşe,
-aa merhaba Ayşe evet hatırladım seni, kusura bakma, uyku sersemi seni önce hatırlayamadım
-Ne kusuru abla, asıl sen kusura bakma , erkenden uyandırdım,
-Estagfurullah Ayşe nasılsın,
-Çok iyiyim abla o kadar iyiyim ki ben takı kursunu bitirdim, şu anda kemeraltında …………takı mağazasında çalışıyorum, iş buldum yani,mağazanın sahibi seni şahsen tanıyormuş arayıp haber vermemi istedi, bekleriz abla dedi ve telefonu kapadı.
Çok şaşırmış ve bir o kadar da sevinmiştim .
Bu konuşmanın üzerinden 15 gün geçmişti ki , kemeraltına gitmem gerekiyordu, gitmişken de Ayşe’yi ziyaret etmek geldi aklıma.
Mağazadan içeriye girdiğimde yazar kasanın başında duran kız beni çok şaşırtmıştı. Beyaz kazağı, kulağında kendi tasarladığı sallanan küpeler ve elinde kocaman taşlı bir yüzük, yüzünde hafif bir makyaj , ojeli, bakımlı tırnaklar ve gülen gözleriyle başındaki müşterilere servis yetiştirmeye çalışan kız Ayşe’nin ta kendisiydi.
Takı tasarımıyla başladığı yeni hayatı onu neredeyse delirme noktasına getiren evin dışına çıkarmış, birde iş bulmuş ve hayatını tamamen değiştirmişti. Yaklaşık beş on dakika onu seyrettim ta ki mağaza sahibi arkadaşım beni fark edene kadar.
Arkadaşımın “ Hülya hoş geldin” sesi ile kendime geldim, yüzümdeki şaşkın ama mutlu ifade ile ona baktığımı gören Ayşe’de yanıma geldi, “hoş geldin “dedikten sonra müşterilerinin yanına döndü, müşteriler gidince o da yanımıza geldi ve üçlü sohbete başladık.
Ayşe 4 ay gittiği kursu birincilikle bitirmiş, sertifika aldığı kurs onu arkadaşımın işyerine yerleştirmiş ve iyide bir maaş almasını sağlamışlar.” Hem ihtiyacım vardı, hem de halamın maddi durumu çok kötüleşmişti, evde olmak beni daraltmıştı,o yüzden bu iş bana ilaç gibi geldi” dedi Ayşe.
Ayşe bizim yanımızdan bir şey söylemeden aniden uzaklaştı. Beş dakika sonra kahve yapmış elinde tepsi,mis gibi kokan kahveler ile yanımıza tekrar oturdu ve gelecekte yapmak istediklerinden bahsetti bana. Hemen yerinden kalktı ve yazar kasanın yanında duran okuduğu kitabı getirdi bana;
-bak abla ben Atatürk’le ilgili ve onun kadınlarımız hakkında söyledikleri ile ilgili yazılmış bu kitabı okudum, çokta etkilendim, Ben Atatürk’ü yeterince tanımıyormuşum , o benim hayatıma ışık tuttu ,şimdi ben ortaokulu dışarıdan bitirmek için sınavlara gireceğim, işten fırsat buldukça ders çalışıyorum ,sonrada açık lisemi varmış ne ,onu söyledi…………abla o sınavlara girip liseyi de bitireceğim , eğitimimi tamamlamak ve kaderimi değiştirmek istiyorum dedi.
Ayşe’nin yüzündeki kararlılığını ve gözlerindeki ışıltıyı görünce,
-Neden olmasın Ayşe sen de bu hırs ve azim varken inanıyorum ki Üniversiteyi de bitirirsin, sakın korkma yeter ki okumak iste hem ben, hem de ……..ablan mutlaka sana yardımcı oluruz dedim.
Ayşe bu konuşmadan sonra kendisini daha da güçlü hissettiğini ve mutlaka okumak istediğini yineledi.Onun bu hali bende yeni duygulanmalar yaratmıştı.
Ayşe, aslında Van’da,Kars’ta,Mardin’de,Urfa’da ve diğer illerimizde yaşayan binlerce Ayşe için bir örnekti. İnanıyorum ki çalışamayan ve okuyamayan kadınların çoğunluğu, kendi ayaklarının üzerinde durmak, kendilerine güvenmek istiyorlar.
Onlardan daha şanslı olan bizler de güçlü kadınlar yaratmak için, onlara ekonomik özgürlük sağlayacak ortamlara katkıda bulunmalıyız. Kadınların ruhsal durumlarınında güçlenmesini ve kendilerine güven duymalarını sağlama çabasında olmalıyız.
Kadınlarımızın kendilerini nasıl var edebilecekleri ve onları günlük yaşamlarına nasıl temas ettirebileceğimiz hususunda her birimiz çalışmalar yapmalıyız .
Diyor ki içimden bir ses,
Beni yüreğinin üstüne bir mühür gibi koy
Çünkü ölümden daha güçlü bir sevgiye ihtiyacım var
Geçmişin selvi ağaçlarından, sönen yıldızın ışığından
Köşeyi dönerek kaybolan gençlikten
Kurtulmaya ihtiyacım var,
Bir insan elinin sıcaklığına ihtiyacım var
Saygılarımla
HÜLYA TÜRK
YORUMLAR
Diyor ki içimden bir ses,
Beni yüreğinin üstüne bir mühür gibi koy
Çünkü ölümden daha güçlü bir sevgiye ihtiyacım var
Geçmişin selvi ağaçlarından, sönen yıldızın ışığından
Köşeyi dönerek kaybolan gençlikten
Kurtulmaya ihtiyacım var,
Bir insan elinin sıcaklığına ihtiyacım var
efendim çok güzel bir gerçek yaşanmış makale...ALLAH gönlünüze göre versin her şeyi...Yüreğinize sağlık...Saygılarımla...Evet ATATÜRKÜ Tanıdıkça DÜNYA'yı tanıyacağız..Atatürk'ü anlayamayanların DÜNYA'yı tanımalarıda imkansızdır.Onlar ancak ayaklarının uclarını görürler...