- 712 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
BOR YİNE BOR…
Teknoloji konusunda gelişmiş ülkelerin kendi kendilerine hayıflandıkları, üzüldükleri konuların başında her halde bizim yeraltı zenginliklerimiz içinde neden BOR da yok diyedir her halde. Birde seviniyorlardır kendi kendilerine;” Bu kadar üzülmeye ne gerek var nasıl olsa Türkiye de yeteri kadar var ve biz almakta temin etmekte hiç de sıkıntı çekmiyoruz.”
Bu günlerde dillerde dolaşan, internette bir kısım insanların feryat ettikleri bir başka şey var. Bor rezervlerinin en yoğun olduğu Emet Bor rezervlerinin cüzi miktar gibi bir paraya ABD ye satışı olayı var. Doğruluk derecesi nedir bilmem(!)
Son günlerde basında kıyıda köşede iğreti bir şekilde çıkan bir haberde tüylerim diken, diken oldu. Haberde: Türkiye’nin Borun %1’ini işleyebildiği ve ihraç ettiği 200 milyon dolarlık bor’dan ise AB ülkelerinin 89 milyar Avro gelir elde ettikleri yazıyor.
Dünyada borun olduğu ülkelerden birisi ABD onda da ancak %13 rezerv bulunuyor. Yani Türkiye ile kıyaslandığında nerede ise 6–7 kat daha az ama üç üretimin % 63 kadarını yine ABD üretiyor. Yani Türkiye’nin 63 katı.
Okuyucularımız hatırlayacaklardır. Geçtiğimiz yazılarımızdan birisinde “İsrail Büyük elçisinin Kütahya’da işi ne?” demiştik. O günden bu yana ülkemizde ve bölgemizde bor ile ilgili hiçbir gelişme olmadı. Mahalli yöneticilerin de yeteri kadar işin vahametini anladıklarını sanmamız için hiçbir çabaları yok. En azından böyle bir çaba görmedim.
Bazı dostlarımız bundan altı-yedi yıl kadar önce bor ve toryum hakkında yazdığımızda bilhassa toryum hakkında yazdıklarımızın ileri sözler olduğunu, olayı abarttığımızı düşünüyorlardı. Aradan çok zaman geçmedi, yaptığımız tespitin haklılığı olaylar ile ortaya çıktı.
Hani denir ya; Olaylar için: “Görene, köre ne!” Yani gören için olayların arsanı görüp, gerekli tedbirleri almanın önemi anlatılır.
Bu gün Eskişehir valisinin de yine “21 yüzyılın enerji kaynağı BOR olacak diye bir beyanını gördüm, Eskişehir ŞEHİR gazetesinde. Anlaşılan devlet adamlarımızın içinde alternatif enerji kaynaklarının önemini Eskişehir valimiz anlamaya başlamış, sonrakiler ise heyhat!
Biliyoruz ki, borun çıkarılması ve işlenmesi devletin iznine ve denetimine bağlı. Ancak devlet adamlarımız son yıllarda devlete ait ne bulurlarsa satıp paraya çeviriyorlar. Bu topladıkları paraları da kısa vadeli borçlarımızın faizleri için yabancı finans kuruluşlarının kasalarını dolduruyorlar.
Elin oğlu, bizden aldığı 200 milyon dolarlık işlenmemiş BOR ile 89.milyar Avro para kazanıyor. Biz çıkardığımız boru ihraç etmenin yollarını arıyoruz(!?) Kendi borumuzu bilahare, sattığımız paranın yüzlerce katı fiyata geri alıyoruz.
Hani eskilerin bir tabiri vardır;”Uyanda balığa gidelim.” diye. Yöneticilerimiz artık uyanmalılar, acilen uyanmaları gerekir. Dünyanın hayalindeki alternatif enerjinin ülkemizde olduğu, gereceğin en süper ülkesinin Türkiye olabileceğini ve bunun için her yöneticiye ve milletimizden her aklı erene büyük görevler düşmektedir.
Hoca merhum’a komşularından birisi gelir ve sorar: Hocam sizde kırk yıllık sirke var mı?
Hoca: Var.
Komşu: Peki, Hocam biraz verir misin?
Hoca: Herkese verseydim bende kırk yıllık sirkemi olurdu? Diye cevap verir.
Aksine biz de elimizde bulunan yeraltı ve yer üstü zenginliklerimizi tabir yerinde ise hovardaca harcıyoruz. Yetim malı gibi çar-çur ediyoruz. Yarın başımızı iki elimizin arasına alıp;Eyvah! Ben ne yaptım? Diye gözyaşı dökmemiz bu halimizle sürpriz olmayacak.
Gerçek olan o ki; yeraltı zenginliklerimiz bütün bir milletin malıdır. Onlar kesinlikle millileştirilmeli ve devletin kontrolüne alınmalıdır. Madenlerimizin ham, yani işlenmemiş olarak ihracı kısa zamanda durdurulmalıdır.
Milletimizin alın teri ve zenginlikleri hususunda son derece cimri olunmalı ve işlemek için, uç ürünler elde etmek için her türlü yatırımı ve girişimi devlet yapmalıdır. Bunun israfı ve savsaklaması olamaz.
Bor konusunda ise titizlikle davranılmalı, yabancı yatırımcının hayali ile zenginliklerimiz dış ülke vatandaşlarına kaptırılmamalıdır.
Bu gün Afrika’da açlık çeken kavimlerin, geri kalmış ve ilkel hayata mahkûm olmuş kavimlerin zenginlikleri ile Avrupa ve ABD semirdikçe semirmiş, kendisi bir eli yağda bir eli balda yaşarken sömürdüğü milletleri açlığa mahkûm etmiştir.
Afrika’daki halkların durumuna düşmemek için suyun uyuyup, düşmanın uyumadığını bilmemiz gerekir. Bizden söylemesi…
Mustafa Göktekin