HAYATIMIZ
HAYATIMIZ
Bir yerden yeni bir hayata merhaba dedik. Kendimizi olmadık yere ona bağışladık. Düşüncelerimizi, umutlarımızı, hayallerimizi ve tüm varlığımızı ona bağladık. Gün geldi adına; değerlerimizden bir şeyler ekledik. Sonra oturduk ve hep bekledik.
Hani, kimsenin kabullenemeyeceği gururumuza nal taktık. Kimsenin bilemeyeceği sırlarımızı da tarih olsun diye bağ eyledik. Ne adımıza kalmış bir verecek ne kanımıza işlenmiş bir hayatımızı sergiledik.
Bu günü şimdiden yarın diye kendimize yol ettik. Yarını göremeden bir başka güne hemen atladık. Hayatımızı bir döneme damga diye vurduk ama aslında kocaman damgayı yüreğimize bizler yedik.
Umutsuzluğumuzu hayallerimize şarkı ettik. Her baktığımız pencereden tüm renkleri mavi beyazdan kabul ettik. Ne rüzgarı yazdan ne kışı yardan ne de korkularımızı yalandan esirgemedik.
Koştuk koşuşturduk ve nihayet bir yolun başına geldik. Yaşımızı olmadık yere herkese istediğimiz gibi mal ettik. Yazdıklarımızı değil okuduklarımızı insanlara eser yarattık.
Sevindik ağlamadık ama bizler hep mutlu kalmak istedik. Kah güldük kah eğlendik ve önümüzden geçen tüm yolları geleceğimize başarı ilan ettik.
Düşünmedik ama yaptık yaptıklarımızı, düşündük dedik ama ne düşündüğümüzü ne yaptığımızı aslında biz kendimiz anlamadık. Şimdileri pişmanlık, yarınları umut ve bir dahaki hatalarımız ; ’’ asla’’ diye bal eyledik.
Sevdik sevildik ve hep bekledik, bekledikçe ayrılıklarımızı yüzümüze makyaj diye sürdük.
Yaşımızı başımızı yastıklara vurduk. Anılarımızı hatırladık. Her attığımız adımın ötesinde bizim yüreğimizi gözlerimize vuran, o aşk yıllarımızı, bir kalemde sildik. Ne elimizde mis kokulu mektup ne çekmecemizde canlı resim ne de ’’ hatıra ’’ diye tüm anılarımızı yad ellere savurduk.
Kavgamızı taşlara vurduk. Dağlara da isyanımızı yazdık. Bizler büyüdükçe yüreğimiz, dağları aştık sandık. Her yaklaştığımız o güzelim güne, aslında bizler, kaçışımızı sağladık.
Sen ben çekişmesine daldık. Gömleğimizi yırttık. Yüzümüzü dağıttık. Aslında mücadelemizi sattık. Artık sevgiye dayalı ilişkimize, kanı bozulmuş nice örnekleri saldık. O budur bu şudur derken; bizler ayrılığın ardından kapıda kaldık.
Af istedik af eyledik. Affı da kendimize yağ eyledik. Bir şans uğruna tüm çevremizi ayaklar altına aldık. Ne gururumuz kalmış ne aklımız, aslında tüm bedenimizi bir hiçe yatak ettik.
Dost aradık durduk. Arkadaştan dost yaratmaya çalıştık. Ne dostumuzu tanıdık ne arkadaşımızı dosttan ayırdık ama her ikisinden de, kocaman yalanı öğrendik. Kim kime ağladığını anamızdan izledik.
Okuduk adam olduk. Kendimizi bir cahile sergiledik. Alıcı cahil, sergide sergilenen biz okuyanlar olduk. Ne paramızı saymayı öğrendik ne hayatımızı paraya değiştirmeyi başaramadık.
Çocukluğumuzda sallandığımızı gençliğimizde hayal ettik. Yaşlandığımızda, gençliğimizde hayal ettiklerimizi aynalara vurduk.
Saçlarımızı karıştırdık. Aklara karışmış tellerimizi saymaya başladık. Gözlerimizin boncuklarını aramaya çalıştık. Ellerimizle hissetmeye uğraştık ama bulamadık. Yaşımız, olmuş mezara yakın ama biz hala mezarda olduğumuzu düşünemedik.
YAŞARKEN ÖLDÜK AMA HERKESE YAŞANACAK İZ Mİ BIRAKTIK ?
MARVAN OĞUZ
[email protected]
[email protected]