- 750 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MEÇHULE KOŞAN ADAM
Yılsonu idi. Tüm insanlar, yaşadıkları bölgenin konumuna göre hummalı bir hazırlık içine girdiler. Tek arzuları, yeni yılı mutlu karşılamaktır.
Şık giyinişli orta yaşlı bir adam, kaldırım taşlar üzerinde biriken buzları ezerek yürürken, arada bir arkasına bakıp anlamsız cümleler sarfediyordu. O görünüm içinde döner kavşağa geldi. Yılbaşı dolayısıyla, caddeler hınca hınç kalabalıktı. Onlar yetmez gibi trafiğe çıkan araçlar geçit vermeyince, sinirleri ayukaya çıktı. Efkârını dağıtmak üzere bir sigara yakarak elektrik direğine sarıldı. Hem konuşuyor, hem de el kol hareketleri yaparak kalabalığın dikkatini çekiyordu. Kamufle olan polis memuru, olaya müdahale de bulunmak üzere ona yaklaştı. Göz göze geldiler. Korkuyla ani refleks gösterip, seyir hâlinde olan araçların arasına karışıp karşı kaldırıma geçti. Kurtulmanın sevinci içinde menzile doğru yürüdü. Dakikalarca yol kat ettikten sonra balıkçı kahvehanesine girdi. Birkaç kişi televizyon seyrediyordu. İlk gördüğü boş masaya oturup bir çay istedi. İliklerine kadar üşüdüğü belliydi. Bir müddet sonra kahvecinin verdiği sıcak çayı, morarmış parmakları arasına alarak boğaz’ın gizemli manzarasını seyre koyuldu.
İhtiyar kahveci, televizyonda birkaç nostalji şarkı dinledikten sonra boş bardakları toplamaya başladı. O sırada düşüncelerinden sıyrılan Adam:
-“Beybaba bana acil bir tekne lazım kimden temin edebilirim?”diye sordu.
-“Beyim gecenin bu saatinde tekneyi nereden bulacaksın? Bugün yılbaşı gecesi, üstelik herkes kendi aleminde eğleniyor. Yarın istediğin kadar tekne buluruz.”
-“Ama benim için yarın çok geç olacak, tekneyi hemen istiyorum. Şu oturanların birisi teknesini satmaz mı?”
İhtiyar, onun masasından ayrılıp arkadaşlarına gitti:
-“Arkadaşlar, şu oturan bey tekne satın almak istiyor, üstelik parası da peşin.”
-“Bizim satılık teknemiz yok!”dediler.
İhtiyar, elçilik görevini yerine getirmişti. Fakat sonuç olumsuz çıkınca, konuyu kendisi anlatmak üzere onların masasına gitti:
-“Merhaba arkadaşlar!”
-“Merhaba bey!”
-“Anladım ki teknenizi satmak istemiyorsunuz?”
-“Doğrudur bey, teknelerimiz bizim geçim kaynağımızdır. Onun için satmak istemiyoruz.”
-“Hanginizin teknesi yenidir?”
-“Temelin teknesi yenidir.”
-“Reis, teknene maliyetinin üstünde para teklif edersem satmaya razı olur musun?”
-“Oldum gitti bey. Tekne senendir, hayrını gör.”
-“Sen de paranın hayrını gör Temel ” dedi.
Alışveriş olumlu bitince, beraber buz kesen havada dışarıya çıktılar. Temel, tekneden özel eşyalarını alıp onu yeni sa-hibine teslim etti:
-“Beyim bu havada denize mi açılacaksın?”
-“Beyler, alışveriş bittiğine göre sanırım dilediğim gibi hareket etme hakkına sahibim.”dedi.
Adam, tekneyi binerek azgın dalgalar arasında gözden kayboldu.
Temel ile arkadaşları, onu dalgalar arasında kaybedince, kahvehaneye dönüp televizyon seyretmeye devam ettiler. Vakit gece yarısını geçi. Dünya üzerinde yaşamlarını sürdüren insanlar, yeni yılı kendi inançları doğrultusunda kutlarken, bazıları da kendi aralarında mütevazı bir şekilde konuşuyorlardı. Balıkçı kahvehanesi de bunlardan birisi idi. Dakikalar ilerledikçe müdavimler kahvehaneyi doldurdular. Herkes gönlünce eğleniyordu ki aniden korkunç bir fırtına patladı. Sahilde ne kadar balıkçı teknesi var ise parçalanarak telef oldular. Tekne sahipleri, yeni yıllarını mutluluk içinde girmeyi düşünürken, ne çare ki yeni yıl mutluluğu gözyaşı oldu. Sabah, bahardan kalma güneşli bir hava hüküm sürüyordu. Bundan faydalanmak üzere bazı kişiler, komşu ziyaretlerini tercih ederken, bazıları da boğaz’ın mavi sularında balık avlayarak günün tadını çıkarmaya çalışıyorlar.
O esnada ebeveynlerinin peşinden gelen afacanlardan birisi, sobelenmemek için kayalardan aşağı indi. Ne var ki dalgalar, onu sırılsıklam ıslatınca tekrar tırmanışa geçti. Lakin kayalar törpü gibi tırnaklı, üstelik uçları jilet gibi keskin olduğu için afacanın parmakları kan revan içinde kaldı. Acı içinde son hamlesini yapacağı sırada aşağıda yüzükoyun yatan bir adam gördü. Korkmuş olacak ki bağırmaya başladı. Onu duyan arkadaşları yanına gelerek:
-“Ne oldu? Niçin bağırdın?”
-“Aşağıda yüzükoyun yatan bir adam gördüm”
-“Sahi mi? Nerede olduğunu bizi de göster”
-“Hayır, ben tekrar aşağı inmem. İçinizde meraklı olanlarınız var ise gidip görsün.”dedi.
Arkadaşları, onun yalan söyleyerek, aklınca kendilerini kandırmakla intikam alacağını zannederek, onu hırpalamaya başladılar. Onlara gören yaşlı bir bey:
-“Dokunmayın çocuğa. Kazık kadar olmuşunuz ama adam olamamışınız.”dedi.
-“Amca, bizi yanlış anladın. Bu arkadaş, aşağıda cansız yatan bir adam gördüğünü söyleyerek bizi kandırmaya çalışıyor.”
-“Adam mı görmüş? Hani nerede? ”
-“Güya şu kayaların dibindeymiş.”
-“Doğru mu arkadaşlarının söylediği?”
-“Evet, doğru amaca. Şu kayanın dibinde yüzükoyun yatmış bir hâlde gördüm. Ama arkadaşlarım, yalan söyleyerek kendilerini kandırdığımı birbirlerine inandırıp, beni tartaklamaya başladılar. İnanmayan varsa aşağı inip gözleri ile görür.” dedi.
Merak içinde kalan yaşlı bey, afacanın savunmasının samimiyetine inanmıştı. Kayalardan inecek kadar genç olmadığını öne sürerek, gençlerin birkaçını ikna edip aşağı gönderdi. Onlardan gelecek haberi merak içinde beklemeye başladı.
Zaman oldukça ilerledi ama aramaya katılan afacanlar, henüz cesede ulaşamamışlardı. Aramaktan vazgeçerek dönecekleri esnada, arkadaş gurubundan kopan bir genç:
-“Arkadaşlar çabuk yanıma gelin. Galiba adamı buldum.”dedi.
Arkadaşları onun yanına gittiler. Gerçekten afacanın dediği gibi beline kadar suya gömülü yüzükoyun yatan bir adam vardı. Gençler, ilk kez böyle bir manzara ile karşı karşıya geldikleri için korkudan titremeye başladılar.
Yukarda, merakla bekleyen yaşlı bey, durumu öğrenebil-mek için gür sesiyle aşağıdaki çocuklara bağırdı. Onun ses tonundan telaşa düşen gençler, bir çırpıda yukarıya çıktılar. Her birinin nutku tutulmuş, şaşkınlık içinde birbirlerinin yüzüne bakıyorlardı. Yaşlı Bey, zor olsa da gerçeği onlardan öğrendi. Yakın çevrede bulunan balıkçı kahvehanesine giderek onların yardımını istedi.
Kahveci, pür telaş içinde gereken yerleri telefonla iletişim kurmaya çalışırken, yaşlı bey, oranın müdavimleri ile ol-ayın bulunduğu yere döndüler.
O esnada devasa kara bulutlar, kristal güneşi gizleyerek, yerini fırtına ile yağmura bıraktı. Tufan, şiddetine ara vermeden de-vam ediyordu. Gelen kurtarma ekipleri, çalışmalarına başladılar. Doğanın asi şiddetine rağmen, cesede ulaşarak sahile çıkardılar. Adam, tanınmayacak bir görünüm içinde idi. Ne var ki yaşlı bey, onu görür görmez tanıdı.
Bir damla sevgiyi ondan esirgeyerek, evden kovduğu yüreğinin parçasıydı…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.