- 456 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
KENTLİ OLABİLMEK
KENTLİ OLABİLMEK
Yıllar öncesi... hatırladığım kadarıyla ilkokul iki veya üçüncü sınıftayım. Ne güzel oyun alanlarımız vardı. Beton yığınına henüz dönmeyen, doğanın talan edilmediği o günlerde yaşıtlarımla, çocukluğumuzun oyunlarını oynardık. Oyun oynayabilmek için sahamız genişti. Karışanımız pek yoktu. Ancak yine de aile büyüklerimizden olumlu, olumsuz uyarılar alırdık. Hem, onlarda böyle uyarılarda bulunmayı kendilerine bir tür görev sayıyorlardı. Hele, akşam, havanın kararmaya başladığı o saatler, benim için zor anlardı. Salt, benim için mi... benimle birlikte orada bulunan, tüm yaşıtlarım için, tüm oyundaşlarım için. Çünkü eve kapanmak; babamızın, anamızın veya büyük kardeşlerimizin olur, olmaz kızgınlıklarına hedef olmaktı... Bu nedenle eve girmek, tüm çocuklar için bir işkenceydi...
Oysa, şimdi ki güzel çocuklara bakıyorum. Eve girmek, doğası pek olmayan yaşamda, pek işkence varsıllığını güdemiyor. Çünkü biz o an için toprağa, yeşile, öten kuş seslerine alışmıştık. Evler bizi sıkıyordu. Şimdi çocuk, oyun alanını evine taşıyorsa buna sevinmekten çok, bence yerinmek gerekir...
Yıllar önce bir bayram sabahı... bayram yerlerinde kurulan, ilk kez gördüğüm şano... Varoşlarında, yaşamımızı etkilediği o yıllarda, böylesine görkemli bir gösteri yerinin varlığı, bizleri o an için mutlu ediyordu. Şanolarda güzel mizansenler kurulup, güzel oyunlar sergileniyordu. Salt oyunlar değil, davet edilen şarkıcı gruplarına da zaman içinde yer veriliyordu.
Ve yıllar sonra... bizleri düşünceye boğan yenilikler... çünkü bizler büyüdük, oyun alanlarımız değişti. Oysa benim yaşadığım, gördüğüm, bildiğim şano... maalesef yerini hâlâ görkemli bir sahneye, görkemli bir salona bırakamadı. Çünkü kentleşmeyi amaçlarken beton yığınlarını pek yadsıyamadık. Yine kentleşmeyi amaçlarken varoşların yok edilişini, yok edilmesi gerekliliğini vurguladık. Dolayısıyla, yaşamımızda varsıllığını simgeleyen kültür eksikliğini hemen her an yaşadık. Sanırım birkaç taş, ortamı güzel yapsa da, kent görünümünü aktarsa da ne yazık ki, giyitlerimiz, köylü giyitliliğinden öte değil... Sanki, güzel dostlar, sözlerimiz, davranışlarımız...kim bilir giyitlerimizle aynı gibi... Kentli olabilmek, doğayı yok ederek betonlaşmayı amaçlamak demek değildir. Böyle bir anlayışla hareket insanı üzer. Oysa ekmeğini yediğimiz, suyunu içtiğimiz, dolayısıyla yaşamımızı sürdürdüğümüz bir şehrin bireyleri olarak bizler, kültürle iç içe yaşarken farkında olmadan şehrimizi, özünde bulunan kentli konumuna getiririz...
İnsanlar özverili oldukları takdirde elde edemeyecekleri, başaramayacakları yoktur. Bir tiyatro yönetmeni ve bir yazar / şair olarak şunları aktarmak istiyorum. Yıllar öncesi, çocukluğumda gördüğüm şano, yıllar sonrasında ilintili olduğum çalışmalar boyutunda olmasın. İnsanlar kentleşmek denilince beton yığınlarını düşlemesin... Kültür yoksunluğu, varsıllığını taşıdığınız kent için nankörlüktür. Çünkü kültürlü olmak veya olabilmek, kent varlığını daha açığa koyar gibime geliyor...
Yaşadığımız kent (neresi olursa olsun, bizim için özel bir yerdir.), içinde sahnelerimizin yoksunluğu, hâlâ şano durumunda olan gösteri yerlerinin çokluğu, maalesef beni olumsuz yönde etkilediği gibi, sanırım konuya göreceli olan dostlarımı da üzüyor... Çünkü bizler hâlâ kültürsüz kentli olmayı, olabilmeyi başarmaya çabalıyoruz...
YORUMLAR
Çünkü kültürlü olmak veya olabilmek, kent varlığını daha açığa koyar gibime geliyor...
Bizim yaştaki insanların çocukluğundaki oyunlar sizin de
belirttiğiniz gibi doğa ile içiçe geçmişti.
Şimdiki çocuklara bakıyorum,doğallıktan uzakta tabiata
yabancı yapay alanlarda oynayıp duruyorlar.
Emeğine sağlık.
Selamlar...
Sevgili Hocam
Belki farklı yorum olacak ama yinede bana çocukluğumda ki o TV nin olmadığı amca dayı yeğen-kuzenkardeş, ana-baba hep beraber yaşadığımız çocuk gürültüsünün büyükleri kızdırdığı ama o kızmada bile sevginin dorukta olduğu, ve saat 21:00 dedimi yatağımıza gönderildiğimiz günleri hatırlattı.
Birde bulduğumuz küçük toprak parçasında bile oynadığımız topu...
Peki OTOMOBİL yokluğundan kaynaklı sokak oyunlarımıza ne demeli...
SAYGILARIMLA
ARSLAN TUĞRUL ÖZER tarafından 4/30/2009 8:44:02 PM zamanında düzenlenmiştir.