- 1903 Okunma
- 23 Yorum
- 1 Beğeni
YAZSAK FAYDASIZ, SUSSAK GÖNLÜMÜZ RAZI DEĞİL...
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Yazsak faydasız sussak gönlümüz razı değil...
Kendimi zorluyorum iki aydır direniyorum yazmamak için... Her an cümlelerim deliriyor aklımda.
Sus diyorum kendime, sus...
Neye yarıyor, kime duyuruyoruz ,kime anlatabiliyoruz derdimizi...Kısır döngülere kıstırılan vatan sevgimizi, toprak bütünlüğümüzü, değerlerimizi bir bütün halinde tutma isteğimizin anti-demokratik kabul edildiği bu süreci nasıl aşacağız ?
Koparılmaya çalışılan bağlarımızı nasıl sağlamlaştıracağız?
Şehirlerde örgüt evleri, şehit olan, yaralanan güvenlik mensuplarımız,canlı bombalar,en güvenli bilinen mahallere silahlı bombalı girebilenler, Lice’de, Hakkari’de şehitlerimiz, tırmandırılmak istenen 1 Mayıs gerginlikleri ki, bu süreçte provakesiz geçmesi düşünülmesi saflıktan öte bir hal olur. Nereye kadar ve neden?
Ya bu yerel seçimlerde kazandıkları belediyelerce" sınırlarımızı çizdik" deme küstahlığında, maaşlarını vergilerimizle alan, TBMM sızdırılan kanlı örgüt yandaşı milletinvekili payeli aymazların yaptıkları ?
Bunlara AB ve ABD gölgesinde prim verilmesini sağlayan ve her türlü siyasi yapılanmayı güya demokratikleşme adımları olarak zemin hazırlayanlar ?
Muhalefet partileri verdikleri soru önergeleri ile gündem teşkil eden söylemleri ile az da olsa umut yelpazeliyorlar ama sadece bu kadar . Sonuç ?
Soruyorum...Yanlarına mı kalacak bunlar? Demokrasi adına bu kahroluşu ne kadar sineye çekecek bu millet ?
Hepimizin aklında sevgiyle andığım bir ismin verildiği malûm ve muğlak soruşturmalar gözaltları ve müsadereler var.
Vatanını bir nebze seven ve " Biz ne yapabiliriz ki ?" sorusuyla köşesine çekilip kendini kavuracak yağı bile kalmayan vatandaşlarımızın gerçekten ne olacağı kimsenin umurunda değil...
Ne acıdır ki, sağduyu ve sabır telkini yapılan biziz, kardeşlik ve barış adına her gün evlatlarımızı katleden ortalığı kan gölüne döndüren onlar.
Bu ülke topraklarında bu ütopyanın gerçekleşmeyeceğini herkesin bilmesi gerekir...Bırakın sınır çizmeyi tebeşirle bile çizgi çekemeyecekler.Biz etniği Kürt olan aklı başında vatan evladı kardeşlerimizi her zaman bu olaylardan ve bu aymaz gürühundan muaf tuttuk. Her zaman da öyle kalacak.
Asyanın ortasına mekân kuran ABD, ne yaparsa yapsın ,tavşana kaç,tazıya tut demeleri bırakacak ve kendi derdine düşecek...Bu kaçınılmaz sondur.
Hep söylediğim bir şey var...Dünya Ülkelerinin başındaki kifayetsiz muhteris alaylarının hırsına kurban edilen tüm dünyadaki mazlumların ahı kalmayacak kimsenin yanında.
Üretttikleri silahların ve onca akıl almaz teknolojilerinin ve yarattıkları canavarların altında ezilecekler...Ve tabi onların gölgesinde parsa toplayanla da...
Şehitlerimiz elbette ölüler değildir...Lâkin ardında kalan ailelerine sozsuz sabırlar diliyorum.
CEYDA GÖRK 29NİSAN09
YORUMLAR
Terör yaramaz çocuk; birileri (içimizden etkili ve yetkili birileri) uslandırmış demek ki ve istediği zaman sokağa salıyor.İç ihanet olmadıkça dıştan bizi bu hale getiremez hiç bir güç. Ülkeyi kontrol amacıyla ülke sathına kan pompalayanlar kimlerdir? Sadece yapana mı bakmak gerekir? Göz yumanlar kimler?
Yıllardır bitsin diye bekliyoruz.
Her şehitle canımızdan can koparılıyor.
ülkemizde yıllardır kardeş kardeş yaşadığımız kimliği ne olursa olsun herkes çok üzgün.
Olmasın istiyoruz ama bizim istememiz yetmiyor Büyük oyunlar oynanıyor.
Duyarlı yüreğiniz dert görmesin.Güzel bir yazıydı
sevgiler
"Hep söylediğim bir şey var...Dünya Ülkelerinin başındaki kifayetsiz muhteris alaylarının hırsına kurban edilen tüm dünyadaki mazlumların ahı kalmayacak kimsenin yanında.
Üretttikleri silahların ve onca akıl almaz teknolojilerinin ve yarattıkları canavarların altında ezilecekler...Ve tabi onların gölgesinde parsa toplayanla da...
Şehitlerimiz elbette ölüler değildir...Lâkin ardında kalan ailelerine sozsuz sabırlar diliyorum.
CEYDA GÖRK 29NİSAN09"
kimsecikler ölmesin ..!
insanlar mutlu yaşasın yeryüzünde dileğimiz budur..
dikkat...! dikkat..!
hepimiz kardeşiz..
dünyayı parmaklarında oynatanların ve yönetmek isteyenlerin oyunlarına gelmemeliyiz ..
kutlarım günün yazısını değerli yazarını ...
sevgim saygım selamlarımla..
çok zamandır bu sancının içinde değil miyiz...bu bir terör gibi dursa da bir iç savaştır aslında kendini sinsice büyüten ve susturulamayan...
kardeşlik türkülerinin çoğu doğuya, güneydoğuya yakılmıştır..neden...içimizin oraya olan yangısından olabilir mi...
insanı insan olarak göremedikten sonra hükmü var mıdır kürdün, türkün, lazın..ya da derisi siyahın, beyazın, sarının..ya da müslümanın, ermeninin, alevinin..
bu toprak üzerinde yaşayan her insan evladının sahip olduğu hakkı eşit bilerek bu topraklarda insanlık adına can veren her birey şehittir aslında...
bölücülük, ezicilik, hükümdar surmek başka haklarda ne kadar yakışır taşıdığımız kimliğe, sırtlandığımız tarihe...
daha çok ses, daha çok yürek ve daha çok insan olma çabası diyerek bu sorunun üstesinden gelmek gerektiğine inanarak toprak bütünlüğünü ve bu topraklarda yaşayan İNSAN bütünlüğünü KARDEŞLİK olgusunu kavramak gerek sanırım..bize halkların adı değil yaşadığı toprağı memleket sayanların bütünlüğü lazımdır... emeğin, toprak sevgisinin ve en önemlisi de insan sevgisinin en zayıf bir zaman diliminde ihtiyaç duyduğumuz en önemli olgu budur diyorum kendimce..
güne düşen sesi kutluyor tüm ŞEHİT ruhlarına saygı ile diyorum...ruhları şad olsun..
Asyanın ortasına mekân kuran ABD, ne yaparsa yapsın ,tavşana kaç,tazıya tut demeleri bırakacak ve kendi derdine düşecek...Bu kaçınılmaz sondur.
BÜTÜN ŞEHİTLERİMİZ NUR İÇİNDE YATSINLAR...ARKASINDA KALANLARA SABIR DİLİYORUM..DEDİĞİNİZ GİBİ NEREYE KADAR...İSRAİLİN BİR ASKERİNİ ŞEHİT ETTİLER NELER NELER OLDU...BİZ BİNLERCE ŞEHİT VERDİK VE VATAN SAĞOLSUN DEDİK VE YİNE DE VATAN SAĞOLSUN..YALNIZ DAHA AKLIMIZ BAŞIMIZA GELMEDİĞİ İÇİN DUR DİYEMEDİK..DUYARLILIĞIN İÇİN TEŞEKKÜRLER ARKADAŞIM...SEVGİLERİMLE..
Yazmanın fayda vermeyip susmanın razı gelmediği yerde, yürekler ses olup birleşiyor işte..Bu ülke halkı kurtuluş mücadelesi vermiş nice bedelller ödemiş,her avuç topragı kan kokuyor..kolaymı teslim olmak,yakışır mı teslimiyet bu toprağın insanına..tarihin derinliklerinde Mustafa Kemal önderliğinde gerçekleşen bir kurtuluş mücadelesi deneyimimiz var..Kolay değil..
ABD ekonomisiyle,kültürüyle,dibe çöken bir devlet artık.Ve bu durum onun can çekişmeleri..
Herşeye rağmen,söz konusu 'Vatan' olduğunda gerisini tefarruat sayıp,birbirine kenetlenecek bir halkız biz..bütün ayrışmalarımıza ragmen..Bu yüzden ne ABD ne onun içimizdeki gizli temsilcileri amaclarına ulaşamazlar..Haritalar mürekkeple değil,kanla çizillir..bu haritayı ortadan kaldırmaları için tek bir kişi kalıncaya dek kanımızı dökmeleri gerekir..ki biz kanla çizdik haritamızı..bedel ödeyerek..
Kutlamıyorum çünkü bu bir deneme değil,bir yürek acısı, sanatsal bir kıymet içersin diye yazılmış birşey değil,bir kalp ağrısı..en içten en yüksek sesle,sessizce yakılmış bir ağıt..
Denizinkızın ,bugün de seviyor seni ve bugünde hayranlıkla okuyor seni..sevgimle her daim..
Son olaylar tamamen ortaya çıkarmıştır ki ; PKK asla barışhuzur ya da Kürt halkının özgürlüğünden yana falan değildir. Çünkü mecliste her haltı yiyebilen pervasız utanmasız temsilcileri cirit atabilirken ve her gün yeni adımlar tavizler kopartılıren onlar hala kan dökmekten yana tavır alıyorlar. Bu da Kürt kökenli vatandaşlarımıza karşı bizde bir soğukluk yaratmaya başlıyor. Bu gidişle iki halk arasına kin nefret düşmanlık tohumları iyice ekilmiş olacak. Sonuç çok kötü olabilir. Bu güne kadar atılan adımların ve yürütülen politikanın da yetersiz olduğu meydanda. Bu işn sonu ya çözüm ya da kaostur. Dileriz ki çözüm olsu fakat zor olduğu da bir gerçek.
Günün yazısını ve yazrını kutluyorum.
Bir ya da birkaç kişinin yaptığı bir topluma mal edilemez...
Sanırım hak verirsiniz Sn. aspendos
Çocuklara ve kadınlara uygulanan şiddeti, vicdanında insani değer taşıyan herkes kınar ama kötü örnek örnek değildir...
Bende en şiddetli dönemlerde güneydoğuda askerlik görevimi yaptım. Bir çocuğun dahi burnunu kanatmadım, kanatamazdım.
O günahsız çocukları ve kadınları devletin askeri ya da polisinin önüne sürenlerde hiç suç yok mu ?
Öncelikle vermemiz gereken cevap şu dur :
Bölünüp uşak olmak mı, bütünleşip tek yürek olmak mı ?
yazıya aktaracak her sözüm yanlış anlaşılmalara sebeb olabilir.ve hiç beklemediğim yerlere çekilebilir ..ne de olsa burası türkiye..nutuk atanların kahraman ilan edildiği,darbe yapanların ödüllendirildiği,katliam sanıklarının parti liderleri olduğu,kazılan her bahçeden devlete ait bombaların çıktığı ve yakalanan adamın bir çok kişinin katilki olduğunu itiraf ettiği harika bir ülkede yaşıyoruz..ve bu güzelim ülkeyi birileri beğenmeyip karnı doyduğu halde sokaklara çıkıp isyan ediyor..haketen çok oluyorlar....
taraf gazetesin de ahmet altan bu konuya paralel olarak türkiye güncesini bir şekilde dile getirmiş
ben bu yazıyı sadece paylaşmak istiyorum..umarım herkesin kendine bir takım soruları sorması ve daha akılcı davranması için yol gösterici olur..sadece lanet okumakla kahrolsun demekle çözüm olsaydı 30 yıldır gencecik insanlar ölmezdi..nice ailenin bağrına ateş düşmezdi..
ASPENDOS
O görüntüleri izlediniz mi?
Geniş bir kırlıkta, elli altmış çocuk “gösteri” yapıyorlarmış, “ağır teçhizatla” olay yerine gelen Özel Harekâtçı polislere taş atıyorlarmış.
Oraya hiç polis gitmese ne olacak?
Çocuklar biraz bağırıp dağılacaklar.
On üç on dört yaşında çocuklar bunlar, “gösteri” yaptıkları yer koca bir kırlık.
Yok, olmaz, Kürt çocukları gösteri yapamaz, kırlarda bağıramaz.
Polisler tazyikli suyla, ellerinde tüfeklerle çocuklara saldırıyorlar.
Polislerden biri, on dört yaşındaki çelimsiz bir oğlanı yakalıyor, yere yıkıyor...
Ve başlıyor başına dipçikle vurmaya.
Öldüresiye vuruyor.
Hiçbir neden yok vurması için.
İçindeki nefrete hâkim olamadığından vahşice dipçikliyor küçük oğlanı.
Sonra bir başka polis de çocuğu döveni tebrik ediyor.
Bunlar öyle bir polisin, iki polisin vahşeti değil.
Güneydoğu’da devlet böyle.
Bir halka karşı böyle bir nefret, böyle bir kin, öfke duyan bir devlet orayı nasıl yönetecek?
Ayrıca da neden yönetsin?
Neden Türkiye, böylesine nefret ettiği bir halkı yönetmek için dirensin?
Onları, küçük çocuklarını bile yerlere yıkıp dipçikleyecek, kafatasını çatlatacak kadar “düşman” görüyorsanız, orada kalamazsınız.
O sahneleri seyreden herkes bir Filistinlinin kolunu taşla ezip kıran İsrail askerlerini hatırladı.
Hindistan’da, göstericileri soğukkanlı bir şekilde makinelilerle tarayan İngilizleri hatırladı.
Bu devlet “Kürtleri” kendinden görmüyor.
Onun için bir “işgal gücü” gibi davranıyor orada.
İnsanları öldürüp kuyulara atıyor, köyleri yakıyor, çocukları hapishanelere dolduruyor.
Barışa en yakın olduğumuz “sakin” zamanlarda ise yerlere yıkıp kafasını dipçikle ezmeye kalkıyor.
Bu son olayı, kameralar orada olduğu için görebildik.
Kameraların önünde bile böyle davranıyorlar.
Bir de kameraların olmadığı dağ köylerini, mezraları, ıssız sokakları düşünün, oralarda kim bilir neler yapıyorlar.
Size böyle davransalar, sizin çocuklarınızın kafalarına dipçikle vursalar, ne yapardınız?
Kim koruyacak o insanları?
Anlıyor musunuz bu savaş neden yirmi beş yıldır sürüyor?
Anlıyor musunuz öleceklerini bile bile o Kürt çocukları neden dağlara çıkıyor?
Çıkarlar.
Ne yapsınlar?
Canlarını, namuslarını, çocuklarını korumak için onlara bir imkân tanımazsanız ne yapsınlar, kime güvensinler, neye sığınsınlar?
Dağlara gidiyorlar onlar da.
“PKK terör örgütü” diye yazıyor gazeteler, politikacılar böyle söylüyor.
Ben de dahil birçok insan “PKK artık savaşı bitirsin” diyor.
“PKK terör örgütü” demek kolay.
İnsanları enselerinden vuran JİTEM ne peki?
Çocukların kafalarını dipçikle ezen Özel Harekât ne peki?
Yaptıkları “terör” değil mi bunların?
Sen bir halka, çoluk çocuk demeden terör uygularsan, o halk ne yapacak?
Nasıl koruyacak bu insanlar kendilerini?
Bana bunu söyleyin...
Bana bu insanların çocuklarını nasıl koruyacaklarını söyleyin.
Bir halkı toptan düşman bellersen, köylerini yakar, kadınlarına hakaret eder, adamlarını hapse atar, çocuklarının kafasını dipçiklersen, o halk dağa çıkar.
Çıktı da...
Ondan sonra yıllarca savaşır daha fazla insanın ölmesine neden olursun.
O görüntüleri, o korkunç vahşeti, o vahşetten polislerin duydukları memnuniyeti televizyonda izledikten sonra bu devletin oraları yönetemeyeceğini düşündüm, ayrıca yönetmeye hakkı olmadığını da.
Oralara gidip “ben senin devletinim” diyorsun, bu mu onların devleti olmak?
Yüzde doksanı Kürt olan şehirlerde, silahlı askerleri “Türklüğe” vurgu yaparak, onlara “sizi silahla ezeriz” mesajı vererek yürütmek mi onların devleti olmak?
Ne istiyor bu devlet?
Savaş mı? Barış mı?
Bütün bir halka zulmederek savaşı kazanamazsınız, tarih boyunca kimse kazanamadı.
Ordulara karşı savaş kazanılabilir ama halklara karşı savaş kazanılamaz.
Barış mı istiyorsunuz?
Çocukların kafasını dipçikleyerek “barış” olmaz.
Zalimler ne savaşı kazanabilir, ne de barışı...
O çocuğun kafasına dipçikle nasıl vurduklarını gördüm ben...
O topraklar senin olsa ne olur, senin olmasa ne olur.
O topraklar senin olabilir ama o halk senin değil.
Çocuğunu dipçiklediğin halk ne senin olur, ne seninle olur.
Oraların kırlarında çocuklar vurulmadan, dövülmeden, dipçiklenmeden koşabildiklerinde, gülebildiklerinde, oynayabildiklerinde orası, bunu kim sağladıysa onun olur.
O zaman da o toprakların yüzlerce yıldan bu yana bilinen adını bile söylemekten korkmaz, yürek rahatlığıyla Kürdistan der, oturur o çocuklarla bir şarkı söyler, Ahmet Arif’ten bir şiir okursun.
AHMET ALTAN
Tüm bu olumsuz durumlar devam ederken başımızdakiler ne yapıyor ?
Irak'a abd ve yalaka müttefiklerinin girebilmesi için zemin hazırladılar. yani, sınır komşumuz Irak'a demokrasi geldi (!)
Neremizle gülelim ?
Türkiye'nin kazancı ne ?
Elde var sıfır... Kaybedilenleri sıralalamak mümkün değil !
Karadenize abd gemilerinin girmesine yeşil ışık yakıyorlar !
Rusya'nın... yani, sınır komşumuzun bize cephe almasına zemin hazırlıyorlar !
Türkiye'nin kazancı ne ?
Elde var sıfır... Kaybedilenleri sıralamak mümkün değil !
Rusya ile ticaretimiz bitme noktasında !
abd ve israil'in baskılarıyla, 'dirsek teması içinde olmamız gereken İran'a' dirsek çeviriyoruz ! Küstürüyoruz... İran ne global krizden etkileniyor ne de başka bir yelpaze sallayabiliyor... ama üstümüzdekiler umursamıyor !
Elde var sıfır... Kaybedilenleri sıralamak mümkün değil...
Onlarla da ticaretimiz bitme noktasında !
Tek millet iki devlet sloganıyla yola çıkan Azerbeycan'ın dağlık karabağ meselesi çözülmeden ve bize karşı "sözde soykırım iddialarından vazgeçmedikleri halde" ermenilere kapıları açarak hem kendi vatandaşımızı hem de Azeri kardeşlerimizi küstürüyoruz... abd ültimatomuyla !
Elde var sıfır... Kaybedilenleri yine sıralamak mümkün değil.
Türk İnşaat ve İhracat firmalarının en güzide çalıştığı ülkeler Rusya ve Azerbeycan... değer mi küstürmeye...
İmf'nin eli eteği öpüleceğine... çalışıp, üretip satarak kazancımızla düzlüğe çıkma şansımız varken beceriksiz yönetimlerce bu şansı çöpe atıyoruz !
Japon heyetlerinin ülkemiz hakkındaki raporları hâlâ geçerliliğini koruyor...
TÜRKİYE 'BU HALİYLE BİLE' KENDİ KENDİNE YETEBİLECEK DÜNYADAKİ ENDER ÜLKELERDEN BİRİ
YAZIKLAR OLSUN ÜLKEMİZİN ADINI ANARAK EL AÇTIRANLARA !
Bu ülke kendi kendine yetebilecek hale gelsin; ne doğu ne güneydoğu hiçbir sorun ve yoksulluk kalmaz...
Ama bu istenmiyor !
Göz göre göre herkes menfaati için oyuna alet oluyor !
Ne acıdır ki, sağduyu ve sabır telkini yapılan biziz, kardeşlik ve barış adına her gün evlatlarımızı katleden ortalığı kan gölüne döndüren onlar.
Bu ülke topraklarında bu ütopyanın gerçekleşmeyeceğini herkesin bilmesi gerekir...Bırakın sınır çizmeyi tebeşirle bile çizgi çekemeyecekler.Biz etniği Kürt olan aklı başında vatan evladı kardeşlerimizi her zaman bu olaylardan ve bu aymaz gürühundan muaf tuttuk. Her zaman da öyle kalacak.
YÜREĞİNE SAĞLIK..
TAKDİR ETTİM CANIM.
VAR OLSUN KALEMİN..
SEVGİMLE..
"Şehitlerimiz elbette ölüler değildir...Lâkin ardında kalan ailelerine sozsuz sabırlar diliyorum."
Ama ardında kalanlar ölü...
Hangi can bunca gülüm delikanlıları toprağa yatırmaya dayanır, hangi vicdan buna susar!
Söylenecek söz çok ama ne edelim ki edilen her kelam boşlukta bir ses olmaktan öte gitmiyor...
Var ol sevgili Ceyda isyanın da haklısın ve aynı yerdeyiz ve aynı kelepçeyle kilitli kollarımız...